Osmanlıca
öğrenilecek, diye buyurmuşsun.
İsteseniz
de istemeseniz de öğrenilecek, diye meydan okumuşsun.
Öyle
olsun...
Peki, biz
Osmanlıca öğrenelim.
Öğrenelim
ki, tarihimizi daha iyi anlayabilelim.
Yüzyıllardan
süzülüp gelen zulmün, keyfiliğin, insan hayatının hiçe sayılmasının köklerini
görebilelim.
* * *
Sen öyle
emretmişsin, çare yok, öğreneceğiz Osmanlıca'yı.
Öğrenelim
ki, senin deyişinle, "Dedelerimizin mezar taşlarını anlayabilelim"...
Mezar
taşlarının tarih olduğunu söylemişsin.
Doğrudur.
Sadece
ölümleri göstermez mezar taşları, yaşanmayan hayatlara da işaret eder.
Yarıda
kesilmiş ömürlere, kanlı cinayetlere, hain katliamlara, vicdansız yalanlara da
ışık tutar.
Mezar
taşlarını yalnızca anlamak değil, hissetmek de gerekir.
Osmanlıca
öğrenilecek, buyurmuşsun.
Öğrenip
köhne mezarların dilini çözeceğiz, tam da senin istediğin gibi.
* * *
Benim de
sana bir diyeceğim var ama:
Sen de
taze mezar taşlarını oku!
Ve anla
onları!
Hisset!
Ki yakın
tarihimizle tanış!
Bak,
Berkin Elvan'ın mezarı:
Bak, bu da
Abdullah Cömert'inki:
Buna da
bak, bu da Ethem Sarısülük'ün mezar taşı:
* * *
Nasıl?
Anlayabildin
mi?
Türkçe!
Harfler,
kelimeler, hepsi senin her gün kullandığın cinsten...
Hissedebildin
mi?
Yakın
tarihimizi görebildin mi o mezar taşlarında?
@AksayHakan
No comments:
Post a Comment