Friday 26 December 2014

Ense kökünde sızlayan yaradır göçmenlik


26 Aralık 2014

Kamerunlu Daniel: “Fas polisi beni öldüresiye dövdü. Ense kökümde ve vücudumun bir çok yerinde, hem çitlerdeki bıçakların hem de 5 saat bayıltıncaya kadar demir maşalarla döven polisinin açtığı derin yara izleri var.”

Hilal ÜNLÜ
Gijon

Göçmen olmak, bir bavul dolusu hayal ile vatandan ayrılmak, hayallerinizin budandığı yerde gerçekle yüz yüze kalmak, kağıtsız olduğunuz için sınır dışı edilme korkusuyla sokaklarda ürkerek dolaşmak, yuvanıza döneceğiniz günün hayalini kurmak, insan olarak haklarınızın hiçe sayılması.. işkence, şiddet, hatta ölüm, sevdiklerinden uzak çaresizlik içinde göz yaşı dökmek demek… Göçmen olmak, “yabancı” diye isimlendirilip itilip kakılmak demek…

İspanya; Latin Amerika, Avrupa, Asya ve Afrika’dan göç alan bir ülke. Göçün büyük bir kısmını kültür yakınlığı nedeniyle Latin Amerika ülkelerinden almasına rağmen Afrika’dan göç de azımsanmayacak oranda. İspanya İstatistik Enstitüsüsünün verilerine göre göçün yaklaşık yüzde 20’sini Afrikalılar oluşturuyor. Coğrafi konumu nedeniyle bu ülke, diğer Avrupa ülkelerine geçiş noktası olarak da kullanılmakta. Özellikle yaz mevsiminde olmak üzere hemen her gün onlarca Afrikalı göçmen yaşamlarını kaybetme pahasına Afrika’dan, genellikle, İspanya’ya ait Kanarya Adaları’na Kuzey Afrika’dan botlarlarla geçiş yapıyor.

Bir diğer  geçiş yolu ise İspanya’nın Kuzey Afrika’da Fas ile sınırı olan özerk bölgesi Melilla. Göçmenler, ciddi bir şekilde yaralanmaları ya da yaşamlarını kaybetme pahasına Fas ile Melilla arasında yerleştirilen 12 kilometre uzunluğu ve 6 metre yüksekliğinde üzerlerine dikenli tel ve kesiciler yerleştirilen çitleri atlayarak Melilla tarafına geçiyorlar.

‘BEŞ PARASIZ YOLA ÇIKTIK’


Senegalli Muhammed Lamina Ba, 30 yaşında. 2007 yılında, 23 yaşındayken ayrılmış ülkesinden: “Balıkçılık yapıyordum; ancak kazancım yaşamımı sürdürmeme yetmiyordu. Evlerde temizlik işlerinde çalışan annem ve 10 yaşındaki erkek kardeşimle yaşıyordum. Kardeşim hastalandı; onu doktora dahi götüremedik. Paramız yoktu çünkü. Kardeşimi kaybettik. Bu olaydan sonra kafama koydum; ne pahasına olursa olsun Avrupa’ya gidecektim. Yoksulluk canıma tak etmişti.”

4 balıkçı arkadaşıyla İspanya’ya gelmek üzere anlaşmış Muhammed, ülkeden ayrılmak isteyen 90 kişi daha bulmuşlar, topladıkları parayla bir tekne almışlar. “Beş parasız yola çıktık. Yolculuk 5 gün sürdü. Balıkçılık yaparken çok gidip geldiğimiz için denizi, okyanusu tanıyorduk. Ne zaman dalga çıkar, ay ne zaman yolu aydınlatır, ne zaman karanlık olur biliyorduk. Bu nedenle yolda her hangi önemli bir sorun yaşamadık” diyor.

‘OKYANUSUN ORTASINDA YÜZEN ŞİŞMİŞ CESETLER VARDI’

Ancak bir çok kazaya tanık olmuşlar bu dalgalı göç yolunda. Anlatıyor Muhammed: “Ortadan ikiye ayrılmış tekneler gördük. Okyanusun ortasında patatesler gibi onlarca yüzen ölüler vardı. Henüz ölmemiş çırpınıp duranlara can yelekleri attık ancak bunun çok yararı olmadı; başaramadık onları kurtarmayı. Bizim tekne zaten tıka basa doluydu. Sonunda Kanarya Adaları sahil sınırlarına girmeyi başardık. Bizi emniyete götürdüler. Hastalık kontrolü yapıldı ve poliste 5 gün geçirdik”

Askeri bir kampta 40 gün kaldıktan sonra resmi işlemler için Madrid’e getirildiklerini anlatıyor Muhammed. “Burada gerçek isimlerimizi ve ülkemizi söylemedik. Verdiğimiz uyduruk isimler üzerinden kimlik olarak birer kağıt tutuşturuldu elimize” diyor. Otobüslerle İspanya’nın güney doğusunda bulunan, 17 özerk bölgeden biri olan Murcia’ya bırakılmışlar sonra.

IRKÇILIK HER YERDE

İspanya’da bir Afrikalı olarak yaşamına böyle başlamış. Karın doyuracak işler bulabilmek için başka kentleri de dolaşmış. Son olarak Gijon’daki Kızıl Haç göçmen servisiyle ilişkiye geçerek İspanyolca kursuna başlamış. Göçmen servisinin bulduğu işlerde çalışmış:

“Temizlikten tutun da garsonluğa kadar her türlü işi yapıyordum. Ancak ırkçılık nedeniyle ayrıldım. Daha doğrusu onlar beni attı. Restoranın aşçısı beni sürekli ‘zenci’ diye çağırıyor, aşağılayıcı sıfatlar kullanıyordu. Gijon kentindeki aşevinde kalmaya başladım. Orada da her gün bekçi bizlere aşağılayıcı sözler sarfediyordu. Bir akşam yemek kuyruğundayken yine aynı küçümseyen laflar etti. Onu uyardım: ‘Lütfen kullandığınız sıfatlara dikkat edin’ şeklinde. Beni itti. Yine sesimi yükselttim. ‘Buna hakkınız yok’ türünden sözlerle. Bekçi doğrudan idareye gitti, polis geldi ve beni aşevinden attılar.”

‘ÜLKEMDE ÖLMEK İSTİYORUM’

“Öfkemden ağlıyordum...Hem de bağıra bağıra. İnanılmaz bir yağmur yağıyordu o gün; bardaktan boşanırcasına. Sanki ben ağladıkça daha da artıyordu. Çantam o kadar ıslanmıştı ki onu taşımakta zorluk çekiyordum...Yürüyordum... Hiçbir yere doğru... Birden yegane değerli varlığım olan telefonum çaldı. Arayan annemdi. Sanki hissetmişti acımı. Konuşamıyordum... Bir şeyler düğümlenmişti boğazıma... Anneme yaşadıklarımı hiç anlatmıyordum üzülmesin diye. Ancak bu kez yapamadım. Bir yandan da üzülme iyiyim demeye çalışıyordum ancak hıçkırıklarım buna izin vermiyordu. Annem ‘Yeter artık gel’ diyordu telefonda, ‘Sana bir şekilde yol parası  ayarlayacağım gel’ diyordu. Günlerce sokaklarla yaşadım. Çöpten bulduğum yemeklerle.

Direneceğim. Bunca acı çektim sonunu getireceğim; dönmeyeceğim. Şimdi İspanyol bir kız arkadaşım var. Beni çok seviyor. O da ufak tefek işler bulup çalışıyor, ben de öyle. Oturum izni aldıktan sonra ülkeme döneceğim. Annemi çok özledim. Burada bir güvencem olsun istiyorum. Ama sonuçta ülkemde ölmek istiyorum..”

FAS İLE İSPANYA ARASINDAKİ ÜÇ ÇİT...

Daniel, Ağustos 2014’de İspanya’ya girmiş. 24 Yaşında, Kamerunlu. Soy ismini vermek ve tanınacak şekilde fotoğraf çektirmek istemiyor. Sınırdışı edilmesi durumunda özellikle Fas polisinden korkuyor: “6 kardeşiz. Babam sağlık nedeniyle çalışamıyor. Annem ev kadını. Aileme yardım için yalnızca ben çalışıyordum; ancak kazandığım para yaşamımızı sürdürmemize yetmiyordu. Aileme yardım etmek hayatta kalabilmek için ülkemden ayrıldım.

Her ülke değişiminde mafyaya  para ödeyerek Nijerya ve Cezayir yolculuğundan sonra Fas´a ulaştım. Hedefim Fas ile sınırı olan İspanya’ya ait özerk bölge Melilla’ya geçmekti. Melilla’ya geçmek demek artık İspanya’ya, Avrupa´ya geçmek demek çünkü. Fas ile Melilla sınırındaki 3 dizi çit var. Bu 3 engeli aştığınız taktirde birinci zorluğu aşmışsınız demektir. Ancak bu konuşulduğu kadar kolay değil. Her türlü riski göze almanız gerekir. 

Fas’da diğer ülkelerden gelen Afrikalılarla birlikte çitlere yaklaşık 200 metre uzaklıkta bulunan bir ormanda kaldım. Burada olmadık zulme maruz kaldık. Ara ara Fas polisi geliyor demir çubuklarla dövüyordu bizi. Bir çok gencin ölümüne tanık oldum. Tanıdığım birçok insan kayboldu. İnsan kaybetmek kolaydı; çünkü çoğumuz sınır dışı edilmemek için gerçek kimliğimizi bildirsek bile ülkemizi bildirmiyorduk. Çok acı çektim. Birçok şiddet ve vahşete tanık oldum”

‘YAŞAMAK MÜCADELEDİR’

“Sonuçta bir gece çitleri aşmayı başardım. Vucudumun her tarafı yara içinde kalarak. Ancak İspanyol polisi beni Fas polisine teslim etti. Bu yasal değildi. Fas polisi beni öldüresiye dövdü. Ense kökümde ve vücudumun bir çok yerinde, hem çitlerdeki bıçakların hem de 5 saat bayıltıncaya kadar demir maşalarla döven Fas polisinin açtığı derin yara izleri var. Sonrasında beni Cezayir sınırına attılar. 1.5 yıl kadar Fas’ın Tangeir kentinde kaldım. Irkçılık hat safhadaydı; gördükleri yerde yüzümüze tükürüyorlardı. Çöpten, ordan burdan beslenerek, insanların verdiği bir iki şeyle idare ettim. 100 avro biriktirdim bu sürede. Biri kadın 11 kişilik bir grup oluşturduk ve bir şişme bot aldık. Kürek çekerek 7 saatte İspanya’nın Endülüs özerk bölgesinde bulunan Cadiz kentine ulaştık. Yolculuk sırasında bizimki gibi birçok şişme botun patlayıp insanların denize dökülmüş olduğuna tanık olduk. Giysileri şişmiş bir şekilde yüzen ölü bedenler gördük. Cadiz’den birilerinin önerisi üzerine buraya Gijon’a geldim. Burada bize Kızıl Haç yardımcı oluyor. Ülkeme dönmek istiyorum aslında. Annemi çok özledim. O hep ‘yaşamak mücadeledir’ derdi. Bu sürede, özellikle de Fas deneyimimde hep bu söz çınladı kulaklarımda. Direndim. Bir aksilik olmaz da oturum alırsam Fransa’ya gitmek istiyorum. Orada iş bulabilir durumumu biraz düzeltebilirsem ülkeme dönmeyi düşünüyorum.”

‘ARKADAŞIMI BİNADAN ATTILAR, KADINLARA TECAVÜZ ETTİLER’


Angel de Kamerunlu ve 25 yaşında. Ağustos 2014’de İspanya´ya girmiş. Anlatıyor: “Kendime yeni bir yaşam kurmak ve çok sayıda kimsesiz çocuğun olduğunu ülkemde bir yetimhane açmak amacıyla 2011 yılında en yakın arkadaşımla yollara düştüm. Daniel ile aynı yollardan geçtim. Çiti denedim ancak geçemedim. Fas polisi ellerimizi arkadan kelepçeledi. Bir erkek arkadaşımıza tecavüz etti. Arkadaşımız ağlıyor, çığlık atıyordu. Direnemiyordu bile elleri kelepçeli olduğu için.  Fas’ın Tangeir kentinde 3 yıl geçirdim. 3 acı yıl... Bir gün meydana 6-7 polis arabası geldi. Tüm göçmenler kaçmaya başladık. Ben ve arkadaşım 6 katlı bir binanın çatı katına çıktık. Ben çatıda sağ tarafa, sevgili arkadaşım sola tarafa kaçtık. Ben yan binalara atladım. Ancak arkadaşımın kaçtığı tarafta bina yokmuş, Fas polisi arkadaşımı aşağıya attı. O benim çocukluk arkadaşımdı. Bu olay hep rüyalarıma giriyor. 3 gün Cezayir Fas sınırında insansız bölgede kaldık. Biri hamile 4’ü kadın 13 kişiydik. Bir gece 9 Cezayir polisi geldi. Önce hamile kadına sonra da diğer üç kadına tecavüz ettiler. Hiç bir şey yapamadık. Öylece kalakaldık. Kadınların çığlıklarını unutamıyorum... Hayalimdeki gibi değilmiş bu göç rüyası. Ağır yaralar açtı bence. Bilet paramı ayarlayabildiğimde döneceğim. Annem sürekli arıyor, ağlıyor dönmem için. Kızımı yanıma almak istiyorum. Ona bakmam gerek”



www.evrensel.net

No comments:

Post a Comment