Wednesday, 17 December 2014

Suruç’tan Halep’e insanların verdiği sınav – Yıldız Önen


Ortadoğu’da ölümler olağan.

Ortadoğulular, ne zaman bilinmez ama mutlaka erken ölmek için doğmuşlardır. Kürtler için böyle. Çocuk ya da genç bir Kürt’ün öldürülmesinin öyle aman aman bir haber değeri yoktur.

Filistinli bir çocuğun ya da.

Halep’te yaşayan genç bir kadın, tecavüze de uğramış olabilir çoktan öldürülmüş de.

Bu, normal olan ve böyle bir şey normal olarak görüldüğü ölçüde, ortada, insanlarda bu algıyı yaratan, pekiştiren ve gerçekliğin sınırlarını böylesine çizen dünyada bir anormallik var demektir.

Sık sık, toplantılarda, haberlerde ya da yazılan bildirilerde, “1 milyon Iraklı öldü” diyerek başlıyoruz. ABD’nin George W. Bush liderliğinde Irak’ı bombalamasıyla beraber gelişen süreci anlatmak için, 1 milyon Iraklıdan söz ediyoruz.

rak’ta 1 milyon, Suriye’de 200 bin insan. 34 Roboskili. Kobanêli, Şengalli. Libyalı, Lübnanlı.

Devasa insanlık ailesinin küsuratları. Hesaba katılmayanları ya da genel bir bilanço içinde bir rakam olarak “hatırlananları.”

Bunun kanıksanmasına, Ortadoğuluların işgaller, bombardımanlar ve iç çatışmalar sonucunda erken ölmelerinin olağanlaştırılmasına karşı bir şey yapmadan durmamız imkânsız.

Bunun için iki yanlıştan aynı anda kurtulmak zorunluluk: Birinci yanlış, oryantalist yaklaşım. Birilerinin, bazı devletlerin Ortadoğu’ya esas olarak her zaman bombardımanlarla yüklü modernlik, ilericilik ve medeniyet ve “özgürlük“ götürmesine karşı çıkmalıyız.

Bu, ABD’nin hegemonyasına bağımlı olan emperyalist çelişkilerin ekseninin kaydığı ve ABD için sayısız sorun alanının çıktığı günümüz küresel siyasi alanında her zamankinden daha fazla önemli. Gelişmeler, ABD’yi kibirli emperyal reflekslerini daha fazla harekete geçirmeye zorluyor.

İkincisi ise kadercilik ve yas duygusundan kurtulup, iki adımı aynı atarak, ölenleri hatırlamanın en anlamlı yolunun başka ölümleri engelleyecek moral dolu mücadeleler inşa etmek olduğunun altını çizmektir. “Ne kadar çok öldük” diye ağlamak yerine, tek bir ölümün bile boşa gitmediğini kanıtlamak için halklar arasında barış köprülerini kuracak bir savaş karşıtı hareketi “ama”sız, “fakat”sız örgütlemeliyiz.

Roboski katliamının dördünü yılında sorumlulardan hesap sormak için, Suriye’de Esad rejiminin öldürdüğü on binlerce Suriyeliyi hatırlamak için, Kobanê’de IŞİD’in istilacılığından kaçmak zorunda kalıp kış koşullarında geri dönüşün özlemiyle yaşayanlar için, İsrail’in işgali altında bu kaçıncı kışı geçirecek Gazze’yle dayanışmak için bir ilk adımı atabiliriz.

 
Yıldız Önen

No comments:

Post a Comment