Ortadoğu’da ölümler olağan.
Ortadoğulular,
ne zaman bilinmez ama mutlaka erken ölmek için doğmuşlardır. Kürtler için
böyle. Çocuk ya da genç bir Kürt’ün öldürülmesinin öyle aman aman bir haber
değeri yoktur.
Filistinli bir çocuğun ya da.
Halep’te
yaşayan genç bir kadın, tecavüze de uğramış olabilir çoktan öldürülmüş de.
Bu, normal
olan ve böyle bir şey normal olarak görüldüğü ölçüde, ortada, insanlarda bu
algıyı yaratan, pekiştiren ve gerçekliğin sınırlarını böylesine çizen dünyada
bir anormallik var demektir.
Sık sık,
toplantılarda, haberlerde ya da yazılan bildirilerde, “1 milyon Iraklı öldü”
diyerek başlıyoruz. ABD’nin George W. Bush liderliğinde Irak’ı bombalamasıyla
beraber gelişen süreci anlatmak için, 1 milyon Iraklıdan söz ediyoruz.
rak’ta 1
milyon, Suriye’de 200 bin insan. 34 Roboskili. Kobanêli, Şengalli. Libyalı,
Lübnanlı.
Devasa
insanlık ailesinin küsuratları. Hesaba katılmayanları ya da genel bir bilanço
içinde bir rakam olarak “hatırlananları.”
Bunun
kanıksanmasına, Ortadoğuluların işgaller, bombardımanlar ve iç çatışmalar
sonucunda erken ölmelerinin olağanlaştırılmasına karşı bir şey yapmadan
durmamız imkânsız.
Bunun için
iki yanlıştan aynı anda kurtulmak zorunluluk: Birinci yanlış, oryantalist
yaklaşım. Birilerinin, bazı devletlerin Ortadoğu’ya esas olarak her zaman
bombardımanlarla yüklü modernlik, ilericilik ve medeniyet ve “özgürlük“
götürmesine karşı çıkmalıyız.
Bu,
ABD’nin hegemonyasına bağımlı olan emperyalist çelişkilerin ekseninin kaydığı
ve ABD için sayısız sorun alanının çıktığı günümüz küresel siyasi alanında her
zamankinden daha fazla önemli. Gelişmeler, ABD’yi kibirli emperyal
reflekslerini daha fazla harekete geçirmeye zorluyor.
İkincisi
ise kadercilik ve yas duygusundan kurtulup, iki adımı aynı atarak, ölenleri
hatırlamanın en anlamlı yolunun başka ölümleri engelleyecek moral dolu mücadeleler
inşa etmek olduğunun altını çizmektir. “Ne kadar çok öldük” diye ağlamak
yerine, tek bir ölümün bile boşa gitmediğini kanıtlamak için halklar arasında
barış köprülerini kuracak bir savaş karşıtı hareketi “ama”sız, “fakat”sız
örgütlemeliyiz.
Roboski katliamının
dördünü yılında sorumlulardan hesap sormak için, Suriye’de Esad rejiminin
öldürdüğü on binlerce Suriyeliyi hatırlamak için, Kobanê’de IŞİD’in
istilacılığından kaçmak zorunda kalıp kış koşullarında geri dönüşün özlemiyle
yaşayanlar için, İsrail’in işgali altında bu kaçıncı kışı geçirecek Gazze’yle
dayanışmak için bir ilk adımı atabiliriz.
No comments:
Post a Comment