Wednesday, 24 December 2014

Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki İç Savaşın Arka Planı



24 Aralık 2014

Bu ülkede Mart 2013 yılında yaşanan katliamlardan sonra Müslüman ve Hristiyan cemaatler arasında bir ayrım yaşandı. Binlerce insan hayatını kaybetti ve yaklaşık bir milyon kişi de evlerini terk etmek zorunda kaldı. Şu anda ülkenin ekonomisi durmuş durumda. Ölüm korkusundan dolayı tarım yapamayan çiftçiler ürün yetiştiremediği için çocuklar gıdasız kalıyor ve hastalanıyor.

Ülkede bulunan Seleka (müttefik) ve Anti- Malaka çeteleri arasında büyük bir savaş ver. Her iki taraf da birbirlerini suçluyor. Ülke tam bir kaosun içinde.

Orta Afrika Cumhuriyeti’ni yerle bir eden üçüncü iç savaştan bir yıl sonra başkent Bangui’de hiç de kolay olmayan bir sessizlik hakim… Temmuz ayındaki ateşkes anlaşmasına ve ülkedeki uluslararası askerlere rağmen gerilim hala sürüyor.
Sınır Tanımayan Doktorlar ekibi Bangui’deki bir hastanede çalışmalarını titizlikle devam ettiriyor.

Dr. Marine Monet,Acil Müdahale Ekibi STD: ‘Bazen aynı anda iki üç hasta birden gelir. Son zamanlarda ortalık sakin. Ancak buraya her gün pala ve kurşunla yaralanmış hastalar gelir.’

Ancak Mart 2013 yılında yapılan katliam ülkede açık yaralar bırakmış.

Michel Djotodia önderliğindeki Seleka isyancıları ülkede bugüne kadar görülmemiş bir mezalime yol açmış.

Çoğu Hristiyan olan Anti- Balaka adlı milis kuvvetleri de şimdi Müslümanlara karşı savaşıyor.

Korkunun izleri hala silinmemiş.

Bu karışıklık sebebiyle ülkede beş bin kişi hayatını kaybetti ve yaklaşık 800 bin kişi de evlerini terk etmek zorunda kaldı. Müslümanlar şimdi ülkenin doğu bölgesine çekilmiş. Gayri Müslimler ise başkentin batı kısmında yaşamını sürdürüyor.

Başkent Bangui Havalimanı yanında M’Poko adındaki yeri değiştirilmiş kampta, karışıklığın en yoğun yaşandığı dönemde yaklaşık 100 bin bulunuyormuş. Buradaki çoğu kişi göç etmiş ve sadece çok küçük bir kesim evlerine geri dönebilmiş.
Bangui’deki gayri Müslim cemaat, Seleka adlı çetenin zorbalıklarından kaçmış.

Bertin Botto, M’Poko Kampı Sorumlusu: ‘Evler yakılıp yıkıldı ve her şey yağmalandı. Şu anda Mpoko kampındaki 20 bin mültecinin ne evi var ne de sığınacak bir barınağı… Hiç bir şeyleri yok. Ülkede devam eden tehlike sebebiyle bu insanlar evlerine dönemiyorlar.’

Ancak M’Poko kampında endişeli bir bekleyiş var. Çünkü hükümet burayı taşımak istiyor. Gıda yardımı bitmiş ve şartlar giderek ağırlaşıyor.
Sağlık sorunları ise alarm veriyor. Sınır Tanımayan Doktorlar ekibi evlerinden uzak
bu insanlara elindeki imkanlarla yardım ediyor.

Burada Balaka karşıtı çeteler tarafından tehdit edilen yüzde 90’ı Müslüman bir halkla karşılaşıyo. Seleka çetesi üyeleri tarafndan yeni bir katliam yapılmış.

Geri kalan bu mülteciler ülkedeki Birleşmiş Milletler askerleri tarafından korunan ender bölgelerden biri olan Minusca bölgesinde yaşıyorlar. Carnot şehrindeki bir kilisede yaklaşık 600 Müslüman evlerine dönebilmek için bekliyorlar.

Saldırı korkusuyla bu bölgeden fazla uzaklaşamıyorlar.
Carnot şehri belediye başkanı cemaatlerin ileri gelenleri ve Balaka çetesi karşıtı liderleri ile civarda sakinliği korumaya çalışıyor

Kilisenin sadece 30, 40 metre ilerisinde Müslümanlara ait olan evler şu anda boşaltılmış. Belediye başkanı bunu yağmacı ve kundakçılara karşı önlem amacıyla yaptıklarını söylüyor.

Pierre Dotoua, Carnot şehri Belediye Başkanı: ‘Bu evleri tutabilmek için dini liderler ve konsey üyelerinin önderleri ile elimizden gelen her şeyi yaptık. Sahipleri şu an orada olmasa da bu evler özel mülkiyete ait. Uzlaşma sağlanana kadar bu yapıları koruyacağız.’

Ekonominin yeniden normale dönmesi için beklenen uzun süreli barış süreci şu anda mümkün gözükmüyor. Bu durum sağlık koşullarını daha önceden hiç bu kadar kötüye götürmemiş.

Ülkenin her bölgesinde olduğu gibi burada da Sınır Tanımayan Doktorlar ekibi yok edilen sağlık sistemini ayakta tutmaya çabalıyor.
Sıtma, AIDS ve solunum enfeksiyonları Carnot’daki hastanede her gün rastlanan hastalıklar. Çocukların gıda ihtiyacı ise giderek artıyor.

Justin Oladedji, Çocuk Doktoru STD: ‘Bu olaylar başladıktan sonra bize gelen hasta sayısı azaldı. Çünkü aileler kaçıyorlar. Kimisi ormanda kimisi ise bir yerlerde saklanıyor. Bu sebeple kimse tarlada yetişen ürünleri ile ilgilenemedi ve çocuklar gıdasız kaldı. Ortalık yatıştığından beri daha çok hasta müracaat etmeye başladı.’

Fakirlik, daha çok elmas üretimine dayalı ülkenin maden zenginliği ile çelişiyor. Uluslararası ambargo olmasına rağmen ülkenin elmasları alıcı buluyor. Ancak bu durumdan sadece kaçakçılar rant sağlıyor.
Ülkeye adeta orman kanunları hakim.

Batıdan Kamerun sınırına giden yoldaki ticari ve insani yardım konvoyları düzenli olarak yağmalanıyor.

Burada ölümle yaşam pamuk ipliğine bağlı ve tıbbi ihtiyaçlar had safhada…

Michel Bimako, Berbati Merkez Hastanesi STD örgütü Başkanı: ‘Bugünlerde insanlar hastaneye daha çok geliyor çünkü ücretsiz hizmet veriyoruz. Önceden paralıydı ve bu sebeple insanlar daha çok evde geleneksel yöntemlerle tedavi oluyordu. Görüyorsunuz, şimdi çocuklar hastaneye daha çok geliyor. Ücretsiz olmasa gelmezlerdi.’

Sınır Tanımayan Doktorlar tüm şehre dağılmış sağlık merkezlerinde hizmet vermeye devam ediyor. Burada, Potopoto mahallesinde olduğu gibi…
Burada hasta sayısı azalmış. Çünkü Müslüman cemaati sürgün edilerek camileri ve evleri yok edilmiş.

Seleka çetesinin bu baskısı gayri Müslimlere yapılan katliamlara karşı bir cevap niteliğinde… Sağlık merkezi müdürü eskisi gibi bir arada yaşamanın artık hayal dahi edilemeyeceğini söylüyor.

Balaka çetesine karşı olduğunu iddia eden grupla tanışıyoruz.
Başıboş bu gençlerin gözleri alkol ve uyuşturu sebebiyle kaymış durumda…
Seleka çetesinin işlediği suçların affedilemeyeceğini söylüyorlar.
Ortalık bir anda kızışıyor.

-‘Onların kafalarını böyle kesip doğrayacağım.’

- ‘Beni kimse tutamaz. Oraya gidip Müslümanların evlerini yıktım.’

- ‘Ölmek isteyen bize gelsin.’

- ‘Müslüman bulsam anında öldürürüm.’

Berberati şehri kilisesine yaklaşık 350 Müslüman sığınmış. Kapıdan 200 metre uzağa gitmeye cesaret edemiyorlar. Tehdit ediliyor ve çok sık saldırıya uğruyorlar.
Kilisenin rahibi bu misafirleri sonuna kadar koruyacaklarını söylüyor.
Barışı yeniden sağlamak çok zor bir iş…

Dennis Kofi Agbenyadzi,Berbeti Kilisesi Rahibi: ‘Bu siyasi bir karmaşa. Onlar din olgusunu kılıf olarak kullanıyor hepsi bu… Daha önceden bu toplumlar hiç savaşmamıştı. Bu insanların güvenli bir şekilde evlerine dönmelerini istiyoruz. Ancak bu mesajımız şu anda durumu kontrol altında tutanların kulağına ulaşmadı. Bu bizi yaralıyor. Ancak cesaretimizi, evet cesaretimizi kaybetmeyeceğiz.’

Ortalığa korku hakim.
Abdou Raman buraya onunla tanışmamızdan birkaç gün önce gelmiş.
Aylarca çalıların arasında saklandıktan sonra katliamın yapıldığı köyüne dönerken yolda palalı saldırıya uğramış.
Korkusunun ardında ümidini hala koruyor.

Abdou Raman Danzouma, Kiliseye sığınan Müslüman mülteci: ‘Orta Afrika Cumhuriyeti’ndeki biz Hristiyan ve Müslümanlar, hepimiz tek bir milletiz. Aramıza fitne soktular. Hristiyan ve Müslümanlar aynı yerde yemek yer ve aynı yerde yaşardı. Politikacılar yanlış yapıyorlar. Fakat bu durumu düzeltebiliriz.’

No comments:

Post a Comment