Friday, 5 December 2014

Rojava'dan Türkiye'ye: Alo siloda kim var? Asker değilse karşılık vereceğiz!

03 Aralık 2014 Çarşamba 03:20


Bir süre önce yabancı medyadan bir gazeteci dostum, Kobani’de IŞİD ile YPG arasındaki çatışmaların seyredildiği sınır köyünde fotoğraf makinesinin vizöründen izlediği manzarayı aktarmıştı: “TSK’ya ait bir zırhlı araç sınırı geçerek IŞİD militanlarının yanına gitti, 15 dakikadır oradalar. Buradan görebiliyorum.”

Şaşırmıştı, bir anlam verememişti. Çok geçmeden benzer bir olayın görüntüleri televizyon ekranlarına yansıdı. Şaşırtıcı mı? Hayır. IŞİD ile bir diyalog zaten var. Malum Suriye’deki Süleyman Şah Türbesi’ne ikmal operasyonları IŞİD ile koordinasyon sayesinde oluyor. Ancak geçen cumartesi epey zamandır Rojavalı Kürtlerin dillendirdiği “IŞİD saldırılar için Türkiye topraklarını kullanıyor” suçlamasını haklı çıkartan bir gelişme yaşandı. Bu, ‘duymadık, görmedik, işitmedik’ oyununun inandırıcılığını hepten yitirdiği bir olay.

Türkiye sınırından geçen bomba yüklü bir araç Kürtlerin kontrol ettiği kapının yanında infilak etti, 8 YPG’li ölürken 28 kişi yaralandı. Ardından sınırın hemen yanındaki Tarım Mahsulleri Ofisi’nin (TMO) siloları IŞİD-YPG çatışmasına sahne oldu.

Şanlıurfa Valiliği “Silolardan İŞİD militanları tarafından Kobani yönüne doğru ateş açıldığı haberleri tamamen asılsız olup alanda sürekli TSK’ya ait 4 adet zırhlı araç bekletilmektedir” açıklamasını yaptı.

Hürriyet’e göre TSK da şunları kaydetti: “IŞİD ile YPG arasında sınır yakınındaki çatışmalardan, yaklaşık 20 YPG’li kaçarak TMO binasına sığınmışlar. YPG’liler orada bulundu ve devlet yetkilileri tarafından geldikleri yere geri gönderildi. Çatışmalar sırasında birkaç IŞİD’li Türkiye topraklarına giriyor. Zırhlı birliklerimiz anında o bölgeye doğru hareket ederken IŞİD militanları Türkiye topraklarından çıktılar. Türkiye topraklarında kaldıkları süre 1 dakika 39 saniye olarak tespit edildi.”

‘ASKER YOKSA ATEŞ AÇACAĞIZ’

Peki, hikâyenin Kobani versiyonunda ne var? Edindiğim bilgilere göre IŞİD militanları silonun olduğu tarafta tren raylarının geçtiği bölgeden Türkiye topraklarına bomba yüklü bir araç soktu. Yaklaşık 1 km ötedeki Mürşitpınar Sınır Kapısı’na giden araç zincirli demir kapıyı kırdıktan sonra tarafsız bölgeye geçti. İkinci kapıyı da aşan araç ardından Suriye tarafında YPG’nin kontrolündeki kapıya yönelip infilak etti. Sonra bir intihar bombacısı ikinci kapıya doğru yaklaşırken YPG’lilerce öldürüldü. Ardından IŞİD üyeleri mevzilendikleri silodan Kobani tarafına ateş açmaya başladı. Kobani Kantonu yetkilileri, HDP’liler aracılığıyla “Silodan ateş açılıyor, karşılık vereceğiz. Ateş açanlar asker mi değil mi” diye sordu. İlgili makam yanıt verdi:

“Silolarda asker yok.” Bunun üzerine YPG karşılık verdi. Bazı YPG’liler Türkiye tarafına geçti. Silo ve etrafındaki çatışmalar saatlerce sürdü. HDP’lilerin devreye sokulmasıyla YPG’liler öğleden sonra saat 4 sularında Türkiye’den çekildi. Çatışmaya katılan IŞİD üyelerinin sayısının 40-60 arasında olduğu tahmin ediliyor. IŞİD’in kaç adam kaybettiği ise bilinmiyor.

Yaklaşık 12 saatlik bir hikâyede üç sahne var: İntihar saldırısı, çatışma ve püskürtme. TSK’nın açıklaması daha çok üçüncü sahneyle ilgili. Ama olayın oluş biçimi de Kürtlerin anlatımına göre çok farklı.

KOBANİLELERİN HİKÂYESİ BAŞKA

Şimdi birebir olayın içinde yer alanların anlatımlarına geçelim…

Saldırı sırasında aracın önünden geçtiği nöbet kulübesinde duran Kobani Asayışı’ndan İsmail: “Tahminen sabah saat 5 sularında bombalı araç saldırısı gerçekleşti. Araç hızla sınır kapısından geçtikten sonra infilak etti. Daha sonra bizler toparlanıp sınır kapısına yöneldik. Türkiye'nin akrepleri (zırhlı araç) de oradaydı. DAİŞ (IŞİD) üyeleri onların arasından geliyordu. Orada çeteler ile aramızda çatışma çıktı. Yaralı bir arkadaşımı bu tarafa getirince, binanın üzerine çıktım ve bir DAİŞ üyesinin o tarafta ağacın üzerinden ateş ettiğini gördüm, ben de ona ateş ettim. Türkiye'nin akrebinin üç defa oraya geldiğini gördüm. İki defa da bu araçlardan birilerinin indiğini ve kendilerini yere attığını gördüm."

Kobani Asayiş görevlisi Elif: “Sınır hattındaki Kaniya Kurda bölgesinde o saatlerde mevzideydim. O taraftan çetelerin gelmesinin imkânsızdı. Çünkü yol yok orada. Saat 04.00'dan itibaren Mahser köyünden batıya doğru olan bütün sınır hattında elektrikler kesildi. Mahser'den sonrasında elektrik vardı ama bu tarafta yoktu. Her gün açık olur, bu elektrikler. Ama bugün erken kapatıldı. O hatta da bir şey görmedik. Araba Türkiye tarafından geldi."

Patlamada yaralan asayiş görevlisi Mihemed Heqî: “Bombalı araç patlatıldığı sırada nöbetteydim. Nöbetim 04.00 ile 06.00 arasındaydı. Nöbetime gittiğimde bize güneyden havan ve 23'lük doçkalarla saldırıyorlardı. Bir ara zincir sesi duydum. Sesin olduğu tarafa baktığımda Türkiye tarafından bir aracın kapıdan geçerek bize doğru geldiğini gördüm. Bizim tarafa geçtikten sonra sokağı döndü ve infilak etti. Ondan sonra evler falan üzerimize yıkıldı ve ne olduğunu anlamadık. Gerisini bilmiyorum. Aracın sadece bizim kapıyı devirme sesini duydum diğer kapıları duymadım. Türkiye'nin akrepleri de ötede duruyordu. Onların yanından geldi araç. Araç askeri bir araçtı. Yeşil renkliydi. Üzerinde doçka da vardı. Aynı zamanda orada 50'ye yakın DAİŞ üyesi vardı. Sonra zaten silonun üzerine çıkıp kanaslarını kurdular."

Doktor Menav Kitkani: “Araç patladığı sırada nöbet sırasındaydım. Nöbet için aşağıya indim. Yakınımıza düşen bir havan vardı. Nereye düştü diye bakmaya çalışırken o esnada kapıyı geçerek gelen bir araç binamızın arkasında infilak etti. Türkiye'den geldiğini kendi gözlerimle gördüm.”

ETMENEK'TE NE OLUYOR?

Silodan kaçmayı başaran IŞİD üyelerinin Suruç’un Etmenek Köyü’ne gittiği söyleniyor. Ahmet İnsel dün Radikal’de güvenlik gerekçesiyle boşaltılan Etmenek’in sakinlerinin anlattıklarını yazdı. Yasağa rağmen evlerini kontrol etmeye giden köylülerin ifadelerine göre IŞİD üyeleri Suriye’den köye gelip evlerde kalıyor. Benim konuştuğum bölgeden bir kaynak da IŞİD üyelerinin Etmenek’e sürekli sızdığını söyledi.

Kobani’nin doğusu yani silonun olduğu taraf IŞİD’in, batı tarafı ve kuzeyde kapının olduğu bölge YPG’nin kontrolünde. Kobanili kaynakların verdiği bilgililere göre saldırı öncesi YPG güneyden IŞİD’e bir hamle başlatmıştı. YPG’nin amacı Miştenur tepesini alarak Kobani’nin doğusundaki IŞİD hâkimiyetine son vermekti. Buna yönelik günlerdir süren kapsamlı bir hazırlık vardı. Kapıdan gelen baskınla YPG’nin Miştenur planının önüne geçilmiş oldu.

IŞİD, Kobani’yi kuzeyden çevirmek için her fırsatta kapıyı ele geçirmek üzere hamle yapıyor. Kapı tarafına da havan topu düşmesi nedeniyle Türk askeri bölgede durmayıp 1 km mesafedeki karakola çekilmiş durumda. Askerler zaman zaman zırhlı araçlarla devriye geziyor. Askerlerin söylediği şu: “Kapıyı kameralarla izliyoruz, gerekirse müdahale ederiz.”

Daimi olarak asker bulunmadığı için kuzeyden Kobani’ye gelebilecek olası IŞİD baskınlarına karşı Kobani’yle dayanışma sergileyen siviller sınır köylerinde nöbet tutuyor. Nöbete katılanlardan biri “Sınır hattında TSK’nin kirpi araçlarla devriye gezdiği yol var. IŞİD’in de bu yoldan kapıya gittiğini sanıyorum” dedi.

POLİTAKA MI İHMAL Mİ?

Bu bilgiler ve iddialar ışığında bazı soruları sormak gerekiyor:

Saldırı sırasında sınırdaki elektrikler neden kesildi? Bir karartma mı uygulandı?

Sınır kapısını kameralarla gözetleyen asker olup bitenlere neden seyirci kaldı? Sınırdaki YPG’liler “Türk askeri ile saldırıya geçen IŞİD’çılar arasında 10 metre bile yoktu” diyor. Bu doğru mu?

Kobani’deki ateşin Türkiye’yi nasıl yakabileceği 6-7 Ekim olaylarında görüldüğü halde neden böyle bir şeye göz yumuldu?

Söylendiği gibi Etmenek IŞİD’in üssüne dönüştüyse devletin aldığı önlem nedir?

Eğer Mürşitpınar’da olanlar ihmal değilse Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın barış süreci yeniden rayına oturduğunu söylemesinin ardından barışı tehdit edecek böylesi bir gelişmeye kim neden izin verdi?

Yoksa hala “Kobani düşer, sonra uluslararası koalisyon IŞİD’i temizler, ardından tampon bölge kurulur ve Türkiye’deki Suriyeli mülteciler Rojava’ya yerleştirilir, böylece PYD-YPG’nin hâkimiyeti biter” düşü devam mı ediyor? ‘Hayır’ ise bunlar kimin tasarrufu?

Aslında yanıtları aşağı yukarı biliyoruz. Bölge sakinleri daha fazlasını biliyor. Endişedir sordurtan, korkudur ülkenin ve bölgenin geleceğine dair…


fehim.tastekin@radikal.com.tr

No comments:

Post a Comment