“Çocuklar
İnsandır” Yaşar Kemal'im 1975'te, Cumhuriyet gazetesinde Ara Güler'in
fotoğrafları ve Turhan Selçuk'un çizimleriyle yayımladığı bir röportaj dizisi.
Daha önce 1978'te “Allahın Askerleri” adıyla okuyucu karşısına çıkan bu
röportajlar, şimdi “Çocuklar İnsandır” adıyla tekrar okuyucu karşısında.
Memleketimden
'çocuk' manzaraları
Yaşar
Kemal edebiyat dünyasına adımını hikâyeyle attı. Cumhuriyet gazetesinde on gün
süreyle tefrika edilen “Bebek” adlı hikâyeden sonra, yine Cumhuriyet
gazetesinde röportajlar yapmaya başladı. Yaşar Kemal'in röportaj yazarlığı on
iki on üç yıl boyunca sürdü. Bu süre boyunca da önemli işlerin altına imza
attı. Bu önemli ve özel işlerin başında da Çocuklar İnsandır adlı dizi geliyor.
1975'te, Cumhuriyet gazetesinde Ara Güler'in fotoğrafları ve Turhan Selçuk'un
çizimleriyle yayımlanmıştı bu röportajlar. Usta yazar daha sonra, bu
röportajlarını, 1978'de Allahın Askerleri adıyla yayımladı. Kitap şimdi ise
Çocuklar İnsandır adını taşıyan özel bir baskıyla okuyucu karşına çıktı.
Gazetedeki özgün sunumuyla hem de...
BİR
EDEBİ YARATIM: RÖPORTAJ
Hakkı
verilerek yapılmış bir röportajın ne kadar has bir edebiyat ürünü olduğunun
göstergesi elimizdeki kitap. Yaşar Kemal'in de röportajdan gelmiş bir yazar
olduğunu düşünürsek haksız sayılmayız aslında. Bu noktada gözleri, kitapta da
yer alan, yazarın, Kemal Özer'le yaptığı söyleşiye çevirmek gerek: “Niçin büyük
röportajcıların hepsi büyük romancılardır? Kessel, Hemingway, Ehrenburg,
Simonov, Şolohov, daha ne kadar röportajcı saysam, Malaparte dışında bunların
hepsi dünyamızın büyük romancılarıdır aynı zamanda. (...) Röportaj, olayları büyütmek,
şişirmek değil. Röportaj, olayların gerçeğine inebilmek. Gerçeğe inebilmek de
ancak o olayı, o dünyayı yaşamak, yaşadıktan sonra yaratmakla mümkündür.
Röportaj da hikaye gibi roman gibi, herhangi bir sanat yapıtı gibi yaratmadır.”
Buradaki en önemli kelime “yaratmak” kanımca çünkü olayları gördüğü ya da
anlatıldığı gibi aktarmıyor Yaşar Kemal. Ortada bir yeniden yaratım söz konusu.
Yazar; dili, ruhu ve olay örgüsüyle eline gelen hikâyeyi tekrar yaratıyor
adeta. Röportajları okurken de bunu görüyoruz zaten.
Az
önce de söylendiği gibi röportajdan kuru, soru-cevap şeklinde gelişen bir yapı
aklınıza gelmesin. Romanlarından tanış olduğumuz, anlattığı doğayla ve
insanlarıyla bütünleşmiş bir dille; yapısı, konusu, doğası bambaşka bir roman
yazıyor adeta Yaşar Kemal burada. Kahramanları da sokaklardaki o çocuklar.
Zilo, Metin, Ertuğrul, Muhterem, Selim ve hatta Polis Salih... Hepsi birer
roman kahramanı. Çocuklar İnsandır da bir röportaj kitabı değil, romanın ta
kendisi. Nâzım Hikmet'in Memeleketimden İnsan Manzaraları da şiirle yazılmış
bir büyük romandı. Ülkesini gar gar, köy köy, insan insan anlatır bu
şiirlerinde Nâzım Hikmet. Ortaya büyük bir şiir çıkardığı tartışılmaz. Genel
anlamıyla kitaba baktığımızda ise bir roman görürüz. Şiirle yazılmış güçlü bir roman
hem de... Yaşar Kemal'in Çocuklar İnsandır'ı da böyle bir kitap işte. “Kuru”
gözle bakıldığında bir röportajlar bütünü olarak görülebilir ama anlatılanların
ruhuna ve diline kendimizi verdiğimiz zaman, “anlamlı” bir romanın içinde
gezindiğimizi fark edeceğiz.
Kundura
boyacılarının, yankesicilerin, hırsızların, katillerin, kaçakçıların, surların
dibinde çamur içinde yaşayanların, kendi gölgesinden bile korkanların ve
gözüpeklerin hikâyesini anlatıyor Yaşar Kemal bu röportajlarda. Yoksulluğun,
itilmişliğin, ötelenmişliğin çamurlu su gibi ayaklara dolandığı hazin ve
sarsıcı hikâyeler. Bir yandan da İstanbul'un hikâyesi bu röportajlar.
Çocukların gözünden kara bir manzara çiziliyor. Florya'dan Balat'a, Sirkeci'den
Dolapdere'ye kadar da uzanıyor bu manzara.
HAYALGÜCÜNE
SAYGI
Çocukluğun
hayalgücüne anlamlı bir vurgu var kitapta. Daha da önemlisi ise saygı...
Karşısındakinin bir çocuk olduğunu bilerek ama bunu yüzüne vurmayıp onunla bir
dost sohbeti içine girerek yapıyor Yaşar Kemal bu röportajları ve anlattıklarına
ortak oluyor. Bu anlatılanlar sırasında elbet küçük yalanlar da giriyor işin
içine ama bu yalanlarına da ortaklık ediyor yazar. Bazen dostaça bir “Atıyorsun
be!” çıkışı sadece. O da ne ürkütecek ne de atılan yalanı yüze vuracak şekilde.
Sadece ve sadece çocuğun hayalgücünü kamçılamak adına yapılan bir çıkış. Bu
"dost sohbeti" sayesinde de tüm çocuklar sonuna kadar açmışlar
kendilerini ve hayalgüçlerini Yaşar Kemal'e: “Her şeyi, yaptıkları bütün
hırsızlıkları, yankesiciklikleri, bütün kirli işleri, esrar kaçakçılıklarını,
sigara satıcılıklarını, kumarbazlıklarını, zampartalıklarını, her şeyi akan bir
sel gibi, bana açık açık anlatıyorlardı. Hayllerini, yalanlarını, kendi
kendilerini kandırışlarını bana açık açık anlattılar. Onlar anlattıkça ben
şaşkına dönüyordum. Neye uğramıştım, başım dönüyordu. Yattıkları yerleri, ağaç
kovuklarını, mağaraları, vapur bacalarının altlarını, surları kamping evlerini,
vagonları, köprü altlarını, yıkık evleri, yangın yerlerini, yarı yıkık evleri,
ormanı her bir şeyi söylüyorlardı.”
Yaşar
Kemal, aslında bu röportajlarla çok başka şeyler anlatmak istiyor. Toplumda
kanayan bir yara üzerinde kalem oynatıyor yazar, evet ama bunun yanında,
çocuklara “çocuk” gibi davranmanın aslında ne kadar yersiz olduğuna vurgu
yapıyor. Onları alıp uzun uzun konuşması ve hikâyelerini kağıda dökmesi de bunu
göstermiyor mu bize? Onlarla, “Anlat küçüğüm!” dilinden çok uzakta bir düş
coğrafyasında buluşuyor. “Anlat küçüğüm!” büyüklenmesinden çok “Anlat
arkadaş!”, bu röportajlarda Yaşar Kemal'in dili. Onların yalanlarına ortak
oluyor, o yalanlardan yeni yeni hikâyeler yaratıyorlar birlikte. Hatta bazen
çocuklar susuyor Yaşar Kemal anlatıyor. Hırsızlık yapan bir çocuğa, kendi
küçüklüğünden yine kendi yaptığı küçük bir hırsızlamayı anlatıyor. Ki Yaşar Kemal'in
bunları yaptığı tarih aralığı, yazarlık yaşamının tırmanışa geçtiği zamanlar.
1955'te yazılan İnce Memed büyük yankı uyandırmış, Yaşar Kemal de 1969'da
romanın ikinci cildini kaleme almış; arada Teneke, Ortadirek, Yer Demir Gök
Bakır ve Ölmez Otu yayımlanmış. Yani romanları bangır bangır ses veren bir
romancı, her şeyi bir süreliğine kenara bırakıp sokağa çıkmış ve bu çokcuklarla
“dertleşmiş”. Bugün yapılsa şaşkınlıkla karşılanacak bir durum bu. Adı sanı
yerinde “kocaman” bir yazarın sokaklara inip çocuklarla -hem de kötü gözle
bakılan sokak çocuklarıyla- konuşması. Çocuklar İnsandır'ın önemi biraz da
burada yatıyor aslında. Her ne veya kim olursa olsun onların sesine kulak
vermek gerek. Kulak vermek de değil, onlarla bir şekilde dost olmak... Sözün
özü Yaşar Kemal Çocuklar İnsandır'da şunu öğretiyor bize: “Çocuklar da en az
bizim kadar ciddi adamlardır.” Onlarla çocuk olmayın, onları ciddiye alın!
Eray
Ak/Cumhuriyet Kitap Eki Yayımlanma tarihi: 06 Ocak 2014
No comments:
Post a Comment