Düşçülerin ‘uzuv hafızası’ dedikleri
bir şey vardır;
“Uyandığım zamanlar, zihnim nerede
olduğumu anlayabilmek için boş yere çırpınır, nesneler, ülkeler, yıllar, her
şey etrafımdaki karanlığın içinde döner dururdu. Kıpırdayamayacak kadar uyuşmuş
olan bedenim, yorgunluğunun aldığı şekilden yola çıkarak uzuvlarının konumunu
saptamaya çalışır, buna göre, duvarın yönünü, eşyaların yerlerini anlamaya,
içinde bulunduğu odayı yeniden oluşturmaya, isimlendirmeye çabalardı.
Bedenimin hafızası, kaburgalarının,
dizlerinin, omuzlarının hafızası, yatmış olduğu birçok odayı art arda sunardı
kendisine. Bu arada, hayal edilen odanın şekline bağlı olarak yer değiştiren
görünmez duvarlar, zifirî karanlıkta fırıldak gibi dönerdi. Zamanların ve
şekillerin eşiğinde duraksayan zihnim, henüz ayrıntıları yan yana getirip odayı
tanıyamamışken, bedenim, tek tek her odayla ilgili olarak, yatağın türünü,
kapıların yerini, pencerelerin ışık alma durumunu, bir koridor olup olmadığını,
ayrıca o odada uykuya dalarken aklımdan geçen ve uyandığımda tekrar aklıma
gelen düşünceleri hatırlardı.”
“Swann’ların Tarafı / Marcel Proust”
s.12
“Öte yandan, doğduğumuz ev, anıların
ötesinde, fiziksel olarak içimize kaydedilmiştir. Bir organik alışkanlıklar
öbeğidir. Aradan yirmi yıl bile geçmiş olsa, bilmediğimiz onca merdiveni çıkmış
da olsak, çıktığımız ‘ilk merdiven’in tepkelerine yeniden kavuşuruz,
ötekilerden biraz daha yüksek olan o basamağa eskiden olduğu gibi yine
takılmayız. Evin varlığı da bize, bizim varlığımıza sadık kalarak tümüyle
açılır. Gıcırdayan kapıyı aynı el hareketiyle iteriz, uzaktaki tavan arasına
ışığı yakmadan gideriz. En küçük kapı mandalına bile elimizle koymuş gibi
ulaşırız.
Daha sonra peşpeşe yaşadığımız evler,
hareketlerimizi sıradanlaştırmıştı kuşkusuz. Ama yıllarca uzak kaldıktan, bir
sürü serüven yaşadıktan sonra o eski eve yeniden girersek, en ince
hareketlerin, o ilk hareketlerin içimizde capcanlı, hep kusursuz kaldığını
görmek çok şaşırtır bizi. Sonuçta, doğduğumuz ev içimize, çeşitli oturma
işlevlerinin hiyerarşisini kazımıştır. Biz, o evin oturma işlevlerinin
diyagramıyız; bütün öteki evler de, temel bir izleğin çeşitlemelerinden başka
şey değil. Alışkanlık sözcüğü, o unutulmaz evi hiç unutmayan bedenimizin bu
tutkulu bağını dile getiremeyecek kadar yıpranmış bir sözcüktür.”
“Uzamın Poetikası / Gaston Bachelard”
s.51
Kaynakça:
“Marcel
Proust, Swann’ların Tarafı, çev. Roza Hakmen, Yapı Kredi Yayınları, 2003”
“Gaston
Bachelard, Uzamın Poetikası, çev. Alp Tümertekin, İthaki Yayınları, 2008″
“Andrey
Tarkovsky, Nostalghia”
No comments:
Post a Comment