İstanbul
- BİA Haber Merkezi
01
Ocak 2015, Perşembe
Cavit
Işık Yavuz
İnşaat
ve yıkıntı atıkları kentsel katı atıkların yaklaşık yüzde 13-30’ünü
oluşturuyor, yani herhangi bir dönüşüm olmadan da önemli bir başlık ve çevresel
açıdan önemli riskleri var.
Türkiye’de
deyim yerindeyse bir dönüşüm fırtınası yaşanıyor. “Sağlıkta Dönüşüm” ve
“Kentsel Dönüşüm” bu fırtınanın yıldızları.
Sağlıkta
dönüşümde sağlık hizmetlerinde “rekabet, piyasalaşma, ticarileşme”, kentsel
dönüşümde kentlerde “rekabet, markalaşma, yatırım çekme” ana slogan. Kamu özel
ortaklığı her ikisinde de oldukça gözde. Devlet neoliberalizmde yoksullar için
piyasacı, zenginler ve şirketler için “dadı”dır ne de olsa Chomsky’nin
belirttiği gibi.
Afet
riskinden yola çıkan, ancak kentleri “markalaştırmayı” ihmal etmeyen kentsel
dönüşümün bu dönüşüm sırasındaki çevreye ve sağlığa etkileri neler olacak? Bir
etki bekliyor muyuz, öngörüyor muyuz, önlem alıyor muyuz?
Kentsel
dönüşüm sürecinin, kentlerin sınıfsal bir karakter taşıyan “yeniden dizaynı”
olduğu düşünüldüğünde “sosyal çevre” açısından etkiler barındırdığı çok açık.
Toplumun belirli kesimleri için “yerinden edilmeyle” şekillenen bir sosyal
çevre oluşturuluyor. Bir yanda “markalaşma” diğer yanda “belirsizleşme”.
Son
yıllarda inşaat atıkları halk sağlığı açısından giderek artan oranda endişe
yaratıyor. İnşaat ve yıkıntı atıkları kentsel katı atıkların yaklaşık yüzde
13-30’ünü oluşturuyor, yani herhangi bir dönüşüm olmadan da önemli bir başlık
ve çevresel açıdan önemli riskleri var. Kentsel dönüşüm, üçüncü havaalanı,
kanal projesi birlikte düşünüldüğünde özellikle İstanbul için sorun büyük
görünüyor.
Yıkım
sürecinde ortaya çıkan malzemeler, yıkımın gerçekleştirildiği bölge ve
binaların yaşı ve özellikleriyle yakından ilişkili. Ortaya çıkan bu
malzemelerin geri dönüşümü ve geri kazanımı ile kalanların bertarafı önemli bir
çevre konusu. Ortaya çıkan malzemeler arasında özel programlar oluşturulması
gereken, hem çevre hem de çalışan sağlığı konusunda tehlike ve risk yaratan
“asbest” sorunu var. İnşaat ve yıkım süreçleri ile ilgili çeşitli ülkelerde
asbest izlem ve kontrolü ile ilgili özel programlar dikkati çekiyor.
Avrupa
Birliği ülkelerinde geri kazanım işlemleri sonrası kalan hafriyat ve inşaat
atıkları ayrı ayrı depolama alanlarına gönderiliyor ve bu ülkelerde bu
atıkların tekrar kullanım ve geri kazanımıyla ilgili farklı oranlar dikkati
çekiyor. Örneğin Belçika’da bu oran yüzde 87. ABD’de 2005 rakamlarına göre
“3.100 beton ve asfalt geri dönüşüm tesisi, 700 ün üzerinde tahta işleme, 24 ün
üzerinde asfalt çakılı ve alçıpan geri dönüşüm tesisi” olduğu belirtiliyor.
İnşaat/yıkıntı
atıklarının bazıları “tehlikeli atık” olarak ele alınması gereken bileşenler.
Bunlar arasında asbest, kurşun içeren boyalar, sızdırmazlık amacıyla kullanılan
malzemelerden ve lamba balastlarından kaynaklanan çok klorlu bifeniller (PCB),
lambalar ve floresanlarda bulunan cıva, cıva içeren çeşitli ekipmanlar
(termostatlar vb gibi), pillerden ya da bataryalardan kaynaklanan kurşun, cıva,
kadmiyum, gümüş, çeşitli elektronik atıklar, tehlikeli kimyasallar vb
sayılıyor.
Kentsel
dönüşümün de çevre ve sağlık politikaları gibi neoliberal düzenlemelerin
saldırısı altında olduğu düşünüldüğünde hem oluşacak etkilerin hem de bu
etkilerle baş etme konusunda var olan durumun iyi olduğunu söylemek güç.
(CIY/HK)
No comments:
Post a Comment