Dünya
Tezcan
8
dakikalık bir şarkıda anlatılır Joseph Hillström’ün kurşuna dizilene kadarki 36
yılı. İsveç’ten ABD’ye uzanır ‘beyaz köle’nin öyküsü. Bu hünerli eller gitar,
keman, akordiyon, piyano çalar, karikatür çizer. IWW (Industrial Workers of the
World – Dünya Endüstri İşçileri)’nin ajitatörü ve ‘ters taklacı’
besteci-uyarlamacısıdır.
Ölümü
bu kadar tantanalı olmasa hatırlanmayabilirdi Joe Hill; özetle, düzmece bir
iddianame ve kurşuna dizilme.
Bu
bir ‘devrimciydi, analım’ yazısı değil. Hatta araya başka bir sanatçının ömr-ü
hayatının en iyi şarkısını almak seyri kurtarabilir:
“Tamam,
ben yenildim siz yendiniz
Ama
ben kazandım, siz kaybettiniz”
Akılda tutulmasında 1001 fayda olan bu
diyalektik akıl yürütme uyarınca Joe Hill ölür ama Joan Baez, Phil Occhs, Utah
Phillips, Woody Guthrie, Pete Seeger, Paul Robeson doğar. Böylece “Ecelinden
ölse daha iyiydi” dedirtir düşmanlarına. “Bu da mı gol değil hâkim bey?” diye
soran olursa: Resmen gol!
HEGEMONİK
TERS TAKLA
Joe
Hill için yukarıda kullanılan ‘taklacı’ sözcüğünün ‘sövüyor mu seviyor mu belli
değil’liğinden sıyrılmak için birkaç söz: Aslında ilk ‘taklacı’ kiliseydi; halk
şarkılarının sözlerini İncilleştirip Pazar günü halka kakalama etkinliği
dolayısıyla… Joe Hill’in yaptığı da bir nevi ters takla attırmak, popüler
şarkıların ve kilise şarkılarının sözlerini değiştirip işçi şarkısı haline
getirerek. Bununla ilgili IWW’nin işçi şarkıları repertuvar kitabı olan ‘Little Red Songs Book’ incelenmeye değer.
Büyük kısmı uyarlamalardan oluşan bu repertuvarda çok yaratıcı hareketlerle
yaratılmaya çalışılan bir karşı-hegemonya var. Kilise şarkılarından işçi
şarkılarına dönmüş bir kısım repertuvar, bugünkü dinsel gericilikle mücadele
konusunda bile feyiz alınabilir.
Kilisenin
‘mutlu bir christmas’ isteyen şarkısı, adil bir sözleşme isteyen işçinin
‘şarkısı oluyor aynı ezgiyle. The Preacher and the Slave (Din Görevlisi ve
Köle)’de uzun saçlı vaizler her gece çıkıp, neyin doğru olduğunu anlatmaya
çalışıyor Nakaratsa ironili: “Çalış ve dua et, öldüğünde gökyüzünde bir pasta
olacaksın”
Epik
örneklerin ağırlığı fena heyecanlandırıyor beni. Joe Hill ortalama bir işçinin
hikâyesini anlatıyor sürekli. Çıkmazlar yaratıyor, ayrıştırıyor ve açık seçik
hale getiriyor. Geniş kitleler ile ‘buluşurken yumuşamamak’ için hâlâ en
geçerli yöntemlerden birini kullanıyor.
Hangi
temel üzerine yükseliyor bu şarkılar? Bence iki paralel soru sorularak yapılmış
olabilir: Bu işçiler ne kadar örgütlü ve kalan işçiler neden örgütsüz?
Mesela
‘Mr.Block’, bizdeki –Nereye- Payidar’dır. Hep yükselmek ister, yasalarla
düzeleceğini düşünür, örgütlenmez. Sonu da aynı bizimki gibi “Çıkmaz bu yolu
bir yere”. Grev kırıcı mühendis Casey Jones’un durumu da aynı. ‘Rebel Girl’ (İsyancı Kız), güzelliği ile
yaygın estetik algıyla ilgili dertler üretiyor. Kraliçeyi ve ruhban sınıfını
konu alan ‘Ta-Ra-Ra Boom De-Ay’ artık bir işçi kadını konu alıyordur. “Yakınız
sana tanrım” şarkısı artık “İşim sana yakın” olmuş dünyevileşmiş bir sürü
meseleyle.
BİR
KİTAP YAZILSIN
Joe
Hill’in kurşuna dizildiği 19 Kasım 1915’in 100.yıldönümüne az kaldı. Joe Hill
üzerine bir kitap yazılmalı. Çünkü o kahramanlara ihtiyaç olmayan ve ‘Yavuz
Bingöl Sendromu’ndan iğrenilen bu dönemde dahi halen ‘Working Class Hero’dur.
100.yıl
kitabını yazan şarkıları ayrı ayrı inceler ama ‘Don’t Mourn, Organize’ (Yas
tutmayın, örgütlenin) lafını mutlaka ayrı bir bölüm yapmalı. İsyan, devrim,
direniş, barikat gibi sözcüklerin literatür işgalini yeniden düşünmek ve
‘örgütlenme’ye yeterince yer açmadığımızın inceden bir özeleştirisi olarak…
Joe
Hill, son isteği (Joe Hill last will) uyarınca külleri zarflarla yüzlerce
kişiye gönderilir, 600 parçadan kalan da rüzgâra savrulur. Belki çiçeklerden
sekip bize de uğramıştır Joe Hill. Muhtemelen de uğramıştır ki sözcüklerle ve
silahlarla kavga devam ediyor.
Ve
ünlü şarkıdaki kurgu şöyledir: “Joe Hill’i dün gece rüyamda gördüm, canlıydı,
“Joe seni öldürdüler” dedim. “Hayır” dedi “ben ölmedim, bir insanı öldürmek
için silahtan fazlası gerekir. Ben hakları için mücadele eden tüm işçilerde
yaşıyorum”:
Hiçbir
öpüş boşa değil.
(Fraksiyon)
No comments:
Post a Comment