Wednesday 19 November 2014

Kana susayanlar geçiyor


Kana susayanlar geçiyor
yüzleri maskeli
madalyalı
haçlı
hilallı
budalı
üçgen yıldızlı
bayrağı kızıl
oraklı çekiçli
gamalı haçlı
kara pusatlı
leş kargaları uçuyor
akbaba başlı
kartal bakışlı
gagaları salyalı
pençelerinden kan sızıyor
savaşa doymayanlar
seçiyor kurbanlıklarını
cennete adaklı
dudakları dualı
elleri tesbihli
çember sakallı
kara külahlı
portakal suratlı
yeşil kuşaklı
torba taşaklı
iskele babaları
ordular geçiyor
yığınların kasıklarına basa basa
dokuz doğuruyor kadınlar
sarmusak başlı
askerler erleşiyor
ağıtlar yakılıyor
tepelerinde döl yataklarının
sınırlar çiziliyor
adına vatan deniliyor
mayın suratlı
tel örgü saçlı
ölüm başaklı
erik gözlü
hançer bakışlı
sevgililer geçiyor
cepheye koşmaya hazır
namlulaşmaya nazır
mermi basmaya
fabrikalaşmaya
ondördüne basmadan
mihribanlaşıyor
teni okşanmadan
yüreği kavlanmadan
aldatıp aldanmadan
kızlar geçiyor elleri filizlenmiş
kadınlaşmadan
analaşmadan
kahırlaşıyor
kekri ayva kokulu
sandıklar
açılmadan
kapanıyor
umuda takılı kilitler
beklentiye ekleniyor
kara donlar
çarşaflara
karanfil kokulu tenler
yosunlaşıyor
beklentide
savaşanlar geri dönüyor
eksik
yenik
silik
travmatik
apoletleri düşük
miğferi yırtık
kolu kopuk
postalı yenik
cephede kalanlar
bir kez daha sönüyor
gözleri sılaya dönük
bir sokak lambası
sarı
çürük
kokuşmuş
ışıklarıyla örtüyor
ölülerin yüzlerini
mehtap ışıldıyor
yanık şehirlerin
sokaklarına sığınmış
gözlerde
açlık parıldıyor
dişleri sökülmüş caddelerde
parkelerde beygir sidiği
katır tırnağı
paslı nal çivisi
top arabası gölgesi vurmuş
oyuk duvarlara
kurşuna dizilenlerin sesi yankılanıyor
ıssız ormanda
ırzına geçilmiş kadın korkusu
saklambaç oynuyor
çocuksu anılarda...
mezarsız başlar diriliyor
neden öldüğünün farkına varmışcasına
eller havada kalmış kaskatı
savaşa tutuşturanların yakasına yapışıyor
hakkını ararcasına
sorarcasına
ılık bir nefes yüzüyor
çamura batmış cephelerden
dikilen şehit anıtlarına
hızla
neden deye sorarcasına
sormayı unutmuş yığınlar birikmiş
bayraklar çekilmiş göndere
nutuklar top mermisi
kuru sıkı
namlular havan
vede yavan uçuşuyor
şehitliklerde
uçuşuyor
soru işaretleri içleri boşaltılmış ruhlar gibi
sorguluyor
bu zafer takları neye
neden bu sınırlar
söylesenize
omuzları kalabalıklar
bizler neden öldük öldürdük
hep siz yaşayasınız deye
adınıza anıt mezarlar
heykeller dikilsin
deye
sikildi kulağımızın arkası bile...
sizler ölümden korkan
ölmeyi emreden
ihtiyar sürüsü
yaşayan ölü gözleriniz
bir kez olsun parlasın deye
soruyor
sorguluyorum
ecelinizim ben
kara boşluğunuzum
kaçmak boşuna
ışık olsanız bile
yaşayacağım sizle
her zaman diliminde portakalca...

Volkan Kemal

Bu şiirsel düttürü, her gün binlerce kez ölen kan emici yarasalara adaklanmıştır. Bilmem neye yarasaların körlüklerini sevsem de...Duyarsız, duyargasız değildirler.. ya sizler.
Ölüm bakışlı mermer gülüşlüler.
Umrunuzda mı?


FOTO: Misha Gordin

No comments:

Post a Comment