Kana
susayanlar geçiyor
yüzleri
maskeli
madalyalı
haçlı
hilallı
budalı
üçgen
yıldızlı
bayrağı
kızıl
oraklı
çekiçli
gamalı
haçlı
kara
pusatlı
leş
kargaları uçuyor
akbaba
başlı
kartal
bakışlı
gagaları
salyalı
pençelerinden
kan sızıyor
savaşa
doymayanlar
seçiyor
kurbanlıklarını
cennete
adaklı
dudakları
dualı
elleri
tesbihli
çember
sakallı
kara
külahlı
portakal
suratlı
yeşil
kuşaklı
torba
taşaklı
iskele
babaları
ordular
geçiyor
yığınların
kasıklarına basa basa
dokuz
doğuruyor kadınlar
sarmusak
başlı
askerler
erleşiyor
ağıtlar
yakılıyor
tepelerinde
döl yataklarının
sınırlar
çiziliyor
adına
vatan deniliyor
mayın
suratlı
tel örgü
saçlı
ölüm
başaklı
erik gözlü
hançer
bakışlı
sevgililer
geçiyor
cepheye
koşmaya hazır
namlulaşmaya
nazır
mermi
basmaya
fabrikalaşmaya
ondördüne
basmadan
mihribanlaşıyor
teni
okşanmadan
yüreği
kavlanmadan
aldatıp
aldanmadan
kızlar
geçiyor elleri filizlenmiş
kadınlaşmadan
analaşmadan
kahırlaşıyor
kekri ayva
kokulu
sandıklar
açılmadan
kapanıyor
umuda
takılı kilitler
beklentiye
ekleniyor
kara
donlar
çarşaflara
karanfil
kokulu tenler
yosunlaşıyor
beklentide
savaşanlar
geri dönüyor
eksik
yenik
silik
travmatik
apoletleri
düşük
miğferi
yırtık
kolu kopuk
postalı
yenik
cephede
kalanlar
bir kez
daha sönüyor
gözleri
sılaya dönük
bir sokak
lambası
sarı
çürük
kokuşmuş
ışıklarıyla
örtüyor
ölülerin
yüzlerini
mehtap
ışıldıyor
yanık
şehirlerin
sokaklarına
sığınmış
gözlerde
açlık
parıldıyor
dişleri
sökülmüş caddelerde
parkelerde
beygir sidiği
katır
tırnağı
paslı nal
çivisi
top
arabası gölgesi vurmuş
oyuk
duvarlara
kurşuna
dizilenlerin sesi yankılanıyor
ıssız
ormanda
ırzına
geçilmiş kadın korkusu
saklambaç
oynuyor
çocuksu
anılarda...
mezarsız
başlar diriliyor
neden
öldüğünün farkına varmışcasına
eller
havada kalmış kaskatı
savaşa
tutuşturanların yakasına yapışıyor
hakkını
ararcasına
sorarcasına
ılık bir
nefes yüzüyor
çamura
batmış cephelerden
dikilen
şehit anıtlarına
hızla
neden deye
sorarcasına
sormayı
unutmuş yığınlar birikmiş
bayraklar
çekilmiş göndere
nutuklar
top mermisi
kuru sıkı
namlular
havan
vede yavan
uçuşuyor
şehitliklerde
uçuşuyor
soru
işaretleri içleri boşaltılmış ruhlar gibi
sorguluyor
bu zafer
takları neye
neden bu
sınırlar
söylesenize
omuzları
kalabalıklar
bizler
neden öldük öldürdük
hep siz
yaşayasınız deye
adınıza
anıt mezarlar
heykeller
dikilsin
deye
sikildi
kulağımızın arkası bile...
sizler
ölümden korkan
ölmeyi
emreden
ihtiyar
sürüsü
yaşayan
ölü gözleriniz
bir kez
olsun parlasın deye
soruyor
sorguluyorum
ecelinizim
ben
kara
boşluğunuzum
kaçmak
boşuna
ışık
olsanız bile
yaşayacağım
sizle
her zaman
diliminde portakalca...
Volkan
Kemal
Bu şiirsel
düttürü, her gün binlerce kez ölen kan emici yarasalara adaklanmıştır. Bilmem
neye yarasaların körlüklerini sevsem de...Duyarsız, duyargasız değildirler.. ya
sizler.
Ölüm
bakışlı mermer gülüşlüler.
Umrunuzda
mı?
FOTO:
Misha Gordin
No comments:
Post a Comment