İstenmeyen
yağlar. Pahalı, butik sabunlar. Maaş çekleri, güzel bir ev, zarif mobilyalar.
Yalnızlık ve yabancılaşma. Tüketimin susmayan arsız çağrısı.
Yalanlar ve
yalanlar. Nefret ve öfke.
İlk kez
yayımlandığı 1996’dan beri bir yeraltı klasiği olarak anılan Dövüş Kulübü, yeni
binyılın eşiğinde geçen bir anti-ütopya öyküsünü anlatıyor. Yaşadığı hayattan
nefret eden, ölüm düşüncesini saplantı haline getirmiş, insani yakınlığı kanser
dayanışma gruplarında arayan genç bir adam. Aynı dayanışma gruplarının bir
başka müdavimi, toplum kaçkını bir genç kadın. Ve Tyler Durden; yalanlar ve
mutsuzlukla dolu bir dünyaya kendi yöntemleriyle saldıran yarı çılgın bir
kurtarıcı, baştan çıkarıcı bir intikam meleği. Tyler’ın felsefesine göre,
tüketim kültürünün uyuşturucu etkisinden kurtulmanın yolu, fiziksel acıyla
tanışarak yeniden doğmaktır. Çok geçmeden, gecenin geç saatlerinde bar
bodrumlarında toplanan gizli bir dövüş kulübü ülkenin dört yanını saracaktır.
Ama Tyler’ın dünyasında sınırlara ve kurallara yer yoktur. Kendi bedenini
örseleyen bir müritler ordusu, toplum düzenini ve konformizmi imha etmek üzere
Tyler’ın peşine takılır...
Chuck
Palahniukun ilk romanı, tüketim kültürüne, hırs ve üstünlük duygusuna, güzellik
idealine ve iş dünyasına zehir zemberek bir eleştiri yöneltiyor. Palahniuk,
karanlık bir mizahla desteklediği güçlü ve çarpıcı üslubuyla, yaşadığımız
dünyanın çirkin suretine ayna tutuyor. Son on yılın en özgün, en sarsıcı
romanları arasında sayılan Dövüş Kulübünü Türkçe’ye kazandırmaktan sevinç
duyuyoruz.
Dövüş
kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. İşiniz
değilsiniz. Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz.
İsminiz değilsiniz. sorunlarınız değilsiniz. Yaşınız değilsiniz. Umutlarınız
değilsiniz.
Kitaptan
altını çizdiklerim:
Kolonların
kum torbalarıyla iyice destekleyeceksiniz ki, patlama kolonun etrafındaki
kapalı otoparka değil, kolonun kendisine etki etsin.
Hayatta elde
edebileceğiniz her şeyin sonunda çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok
kolaydır. Hayatta sizi gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek.
Sevdiğiniz
herkesin size sırt çevireceğini ya da öleceğini fark ettiğiniz zaman ağlamak
kolaydır. Zaman aralığını yeterince uzun tutarsanız, herkesin hayatta kalma
şansı sıfıra düşer.
İşte bu
özgürlüktü. Bütün umutlarınızı kaybetmek özgürlüktü.
Yanımda
oturan arkadaşlarla minyatür arkadaşlıklar kurarım.
Bir
dakikalığını kusursuz olmuştu. O bir dakika için çok uğraşmanız gerekiyordu;
ama bir dakikalık kusursuzluk, harcadığınız çabaya değerdi. Tek bir an. Hayatta
kusursuzluktan en çok bunu bekleyebilirdiniz.
Ruhun
bedenden tahliyesine hazırlanın.
Ölüm
başlamıştır. Tanrım, ne kadar muhteşem olabilirdi bu; kollarımın arasındaki
sıcak bir yığın olarak Chloe’nin hatırası ve şimdi bir yerlerde ölmüş olan
Chloe.
Hayatı
boyunca hiç ölü birini görmemişmiş. Eskiden hayat anlamsızmış çünkü elinde
hayatı karşılaştıracağı bir şey yokmuş. Ama şimdi ölüm varmış; ölüm, hayıp ve
acı. Gözyaşları, titremeler, dehşet ve pişmanlık. Şimdi, hepimizi bekleyen sonu
bildiği için, Marla hayatının her anını hissedebiliyormuş.
Marla
“Kendimi iyi hissetmek için bir cenaze evinde çalışıyordum, sırf nefes alıp
vermekte oluşuma sevinmek için.”
O güzel
yuvanıza kısılıp kalırsınız. Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin
sahibiniz olur.
Bazı
insanların, koca bir benzin birikintisinin ortasında uzun, upuzun bir mumum
yanar halde bırakarak uzun tatillere çıktığını anlatıyor.
Bugünkü
gençlerin çoğu ne istediğini bilmiyor.
Bu gençler
var ya, bütün dünya onların olsun istiyorlar.
Eğer ne
istediğini bilmezsen bir bakarsın istemediğin bir sürü şeyin olmuş.
Dövüş
kulübünde gördüğünüz şey, kadınlar tarafından yetiştirilmiş bir erkekler
kuşağıdır.
Ömrünüz
boyunca hiç dövüşmemişseniz, içinizde bir merak olur. Acı duymanın nasıl bir
şey olduğunu, başka bir adam karşısında neler başarabileceğinizi merak
edersiniz.
Yanlış bir
şeye bağlanmaktan korktuğu için hiçbir şeye bağlanmıyor. Kızın kendine inancı
yok ve yaşlandıkça seçeneklerinin azalmasından korkuyor.
Seks sıkıcı
olmaya başlamadan evlen; yoksa hiç evlenemezsin.
Kıçına tüy
taktın diye tavuk olmazsın.
Yüzde yüz
geri dönüştürülmüş tuvalet kağıdı..
Tek dertleri,
ödedikleri para karşılığında etraflarında koşturup durduğunuz görmektir.
Dayanışma
gruplarını işte bu yüzden seviyordum. İnsanlar ölmekte olduğunuzu sanırlarsa,
bütün dikkatlerini size veriyorlardı.
Marla’nın
hayat felsefesi, bana söylediğine göre, ölmeye her an hazır oluşu Marla’nın
hayatındaki trajedi ise ölmüyor oluşu.
“Fiziksel
güçle ve mülkiyetle olan bağlarımı niçin koparıyorum?” diye fısıldadı Tyler.
“Çünkü ancak kendimi mahvederek ruhumun gerçek gücünü keşfedebilirim.”
Bütün
aidiyetleri yolumdan kaldıran öğretmen beni özgür kılacaktır. Tyler
Tyler’ın
kaybedecek bir şeyi yoktu. Tyler bu dünyanın piyonuydu; kimsenin gözünde bir
değeri yoktu.
Budist
mabetlerinde adaylar milyonlarca yıldır böyle sınanmıştır, diyor Tyler. Adayı
geri çevirirsin. Aday eğer kapının önünde aç susuz, yağmura çamura aldırmadan,
cesaretlendirici bir söz duymadan üç gün bekleyecek kararlılığa sahipse, işte
ancak o zaman içeri girebilir ve eğitime başlayabilir.
Güzel ve
emsalsiz bir kar tanesi değilsin. Herkes gibi sen de o çürüyen organik maddeden
yapılmasın. Hepimiz aynı pürenin parçasıyız.
Kültürümüz
hepimizi aynı yaptı. Artık kimse gerçek anlamda beyaz ya da siyah, zengin ya da
yoksul değil. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Teker teker, hiçbirimiz hiçbir şey
değiliz.
Dövüş
kulübünde geçirdiğiniz zaman boyunca, banka hesabınız değilsiniz. İşiniz
değilsiniz.
Aileniz değilsiniz ve olduğunuzu düşündüğünüz kişi değilsiniz.
İsminiz değilsiniz. sorunlarınız değilsiniz. Yaşınız değilsiniz. Umutlarınız
değilsiniz.
Kimse sizi
kurtarmayacak. Hepimiz bir gün öleceğiz.
Son
nefesinizde neyi yapmadığınıza pişman olacaksınız?
Silahın
yaptığı tek şey, bir patlamayı belli bir doğrultuya yöneltmektir.
Kaç kuşaktır
insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar; neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları
şeyleri satın alabilmek için.
Her gezegen,
ilk ırzına geçen şirketin kimliğine bürünecek.
Kendi
ismimize ancak ölümde kavuşabiliriz; çünkü ancak ölümde mücadelenin bir parçası
olmaktan çıkarız. Ölümde kahraman oluruz.
İnsan hep
sevdiklerini öldürür derler ya; aslına bakarsanız insanı öldüren de hep
sevdiğidir.
Hayatta
sevdiğin her şey sana sırt çevirecek ya da ölecek. Hayatta yarattığın her şey
bir kenara atılacak. Hayatta seni gururlandırmış ne varsa hepsi çöpe gidecek.
Ben Ozimandias’ım, krallar kralı.
ALINTI
No comments:
Post a Comment