Friday 7 November 2014

İlhan Erdost...Ankara, Mamak Askeri Cezaevi, 7 Kasım 1980










onların ölümü mavi bir ölümdür... sorsam

ateş yollarından geçmişim, damarlarıma kan unutmaz cinayetler yürür
damarlarıma kan unutmaz cinayetler yürür
kasıkları bir cereyan mağmasında yanarak geçiyorlar gözlerimden
budanmış bir dal gibi asılıyorum askı demirine, koltukaltlarımda buz dikenleri
uzun yoldan gelmişim... zaman zindan içinde dehliz geceler

yaralarımızın dilvermezliğiyle sustuğumuz çağlardan
kaç yıl geçmiş bir kış gecesi donuyor mamak ışıklarında zaman
yüreğim demir tarayan bir gemi gibi savruluyor fırtınaların göbeğine
soluk alamıyorum savurdum gözlerimi çınıldayan mazgal deliğine
serçeler bir çitlenbik dalında çiğ damlaları gibi dizildiler dikenli tele
sesler geliyor koridordan çığlık çığlığa insan sesleri
susuyoruz koğuşta biz kırk çift göz kırk pusatsız ağız
ite kaka atıyorlar kapıdan kaşlarını dipçik ezmiş kaskatı kesilmiş elleri

susuyorum bir çağ masalı bu ahir zaman içinde
sarı bir köpük fışkırıyor ağzından ve ince bir fısıltı boğuk
soluk alamıyorum bir çağ masalı bu ağabeyim nasıl
orada düşüp kalacağım okuduğunuz kitap sayfalarına teri damlayan biri

fışkıracak ağzımdan külrengi battaniyenin kıyısına safran çiçekleri
düşüp kalacağım sokaklarda ve dağlarda insanlarımız düşüp kalacak
siz eğiredurun diyeceğim susan çığlığınızı ağzımdan sızan köpüğün kirmeninde
buluşacak bir yer bulunur elbet o korkunç çığlığı geceler boyu sustum
bir çağ masalı bu belki inanan çıkmaz eşkalimi unuttum

ölüm'üm, ölümün bütün mezheplerde ortak olan lehçesi
gümüş haç ışıltılarıyla çağırıyor beni
ilk ateş hırsızının
sedef bir tabut kapağına kazınmış
o korkunç gülümseyişi


Emirhan Oğuz 

No comments:

Post a Comment