21
Kasım 2014
Ve
birdenbire Gezi Parkı tekrar hareketlendi.
Hareket
iki koldan geldi.
Biri
"karanlıkta" başlatıldı.
Gündüzler
çuvala girmiş gibi, salı gecesi Gezi Parkı'nın bir köşesini kazdılar.
Bu durum,
şaşkınlık ve gerginlik yarattı.
Gerekçe,
güya oradaki otobüs duraklarının Park'ın içine doğru çekilmesiydi.
Kendini
"İETT müteahhitinin taşeronunun taşeronu" diye tanıtan ve elinde
kuşkulu bir kroki bulunduğu aktarılan bir kişi - muhtemelen hafriyat şirketinin
temsilcisi - İETT’den aldıkları izinle bu çalışmayı yaptıklarını söyledi.
Birçok
insan kısa sürede Gezi Parkı'nda toplandı.
Taksim
Dayanışması adına açıklama yapan Cem Tüzün, bu kazı eyleminin usülsüz olduğunu
vurguladı ve İETT talimatının dışında "imar planına işli bir çalışma
olması lazım. Bunlar kesinlikle yok. Her şeyden önce imar planı yok. Koruma
Kurulu’ndan onay olması lazım" diye konuştu.
Tepkilerin
büyümesi üzerine kazılan yer ertesi gün toprakla dolduruldu.
Belki de
bu durum Gezi ile ilgili ufak bir nabız tutma denemesiydi.
Dün de
Park'ta ve civarında gergin bir hava solundu. Gezi'yi korumak için nöbet tutmak
amacıyla ve açıklama yapmak için Park'a gidenler, karşılarında polisi buldular.
Yine Gezi,
yine Topçu Kışlası
Gezi Parkı
ile ilgili hareketlenmenin ikinci kısmı, bir "açık taarruz
başlangıcı" gibiydi.
İstanbul
Büyükşehir Belediyesi (İBB), önceki gün "Gezi Parkı’nın yerine yapılması
yeniden gündeme gelen Taksim Topçu Kışlası Projesi’nin 2014-2019 Stratejik
Planı'nda yer almasıyla ilgili olarak" bir yazılı açıklama yaptı.
Açıklamada,
idare mahkemesinin verdiği iptal kararının temyiz edildiğini hatırlatıldı ve karar
sürecinin henüz tamamlanmadığına işaret edilerek, bu kez mahkemeden
"yapılabilir" kararının çıkması halinde, halk oylaması
düzenlenebileceği görüşü dile getirildi.
Yani?
Bunca
kanlı olaydan ve yasal mercilerin karşı yönde kararlar almasına rağmen, bugün
"Taksim Topçu Kışlası Restitüsyon Projesi" yeniden İstanbul
Belediyesi'nin planları arasına sokuldu.
Bu
girişimin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ı aştığı ve
iktidarın en üst düzeyde bu konuyla ilgilendiği ortada.
Topbaş'ın
sözüm ona demokrat bir tavırla dillendirdiği "halkın oyuna
başvurulması" görüşü de pek inandırıcı değil. Taksim'deki ufacık bir yeşil
alanın yok edilmesi ve oraya Topçu Kışlası ile AVM yapılması inadı, bugün bir
plebisiti gündeme getiriyorsa, akla şu soru takılıyor:
Onlarca,
yüzlerce AVM yapıldı; devasa orman alanları beş dakikada imzalanan talimatlarla
talan edildi. Onlarla ilgili olarak neden halk oyuna başvurulmadı? Üstelik
vaktiyle Topbaş, "Artık bir durağı bile halka sorarak yapacağız"
demişken...
Acaba Gezi
Parkı, yaklaşan seçimlerle ilgili olarak hazırlanan stratejik bir plan olarak
mı gündeme getiriliyor?
Gezi
Parkı'nın sonuçları çok ağırdı
2013 Mayıs
ayının son günlerinde başlayan Gezi Parkı süreci, Türkiye'nin yakın tarihindeki
en önemli olaylardan biri, belki de en önemlisi oldu.
İstanbul'un
merkezindeki bir avuç ağaca karşı girişilen oldu bittici resmî saldırı,
karşısında kararlı bir direniş buldu. Direnişçilerle uzlaşma yerine sertlik
çizgisini benimseyen iktidara karşı birkaç hafta içinde milyonlarca insan
sokağa çıktı. Yaklaşık 5 milyon insan. (İçişleri Bakanlığı'nın 23 Haziran
2013'te yaptığı açıklamada, Bayburt ve Bingöl hariç 79 ilde düzenlenen
eylemlere toplam 2.5 milyon kişinin katıldığı, bundan daha fazla kişinin de
sosyal ağlar aracılığıyla görüşlerini aktardığı belirtiliyordu.)
Çıkan
olaylarda on kişi hayatını kaybetti (bunlar arasında isimleri sembolleşen Ethem
Sarısülük, Ali İsmail Korkmaz ve Berkin Elvan da vardı). 8 bini aşkın insan
yaralandı. On kişi gözünden oldu. Polis şiddeti yakın tarihimizde görülmedik
derecede ölçüsüzleşti.
Dönemin
Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın otoriter yönetim tarzına kesin olarak yönelmesinde
Gezi bir dönüm noktası oldu.
Aradan
geçen onca zamana rağmen Gezi'nin ve Berkin gibi Gezi kurbanlarının hâlâ dillerde
olması ilginçtir.
İkinci
Gezi iktidara da pahalıya patlar
Gezi
sonrasında Türkiye'de çok şey değişti. Taksim'e Kışla ve AVM yapamayan iktidar,
çıkardığı bir dizi yasayla ve koyduğu yasaklarla konumunu pekiştirdi. Bazen de
(AK Saray örneğinde olduğu gibi) yasal engelleri önemsemeden aklına koyduğunu
yaptı.
Bu
günlerde Emniyet Genel Müdürlüğü’nün, Gezi parkı olayları sırasında polisin
kullandığı toplam biber gazının 12 katını satın aldığı iddiaları dile
getiriliyor.
CHP
İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın İçişleri Bakanı Efkan Ala'nın cevaplaması
talebiyle TBMM’ye verdiği yazılı soru önergesinde, 2015 yılı için "Emniyet
Genel Müdürlüğü Güvenlik Dairesi Başkanlığı'nın 1 milyon 431 bin 615 göz
yaşartıcı gaz fişeği 77 bin 400 ses-ışık fişeği 5 bin sis el bombası almayı
planladığı" belirtiliyor.
Bu
doğruysa, iktidarın yeni sokak şiddetine yönelik büyük bir hazırlık içinde
olduğu düşünülebilir.
AKP'nin ve
Erdoğan'ın son seçim başarıları, toplumu kutuplaştırıp gerginliğin arttırılması
sayesinde mümkün olabildi.
AKP,
önümüzdeki seçimlerden daha büyük başarıyla çıkması halinde başkanlık rejiminin
önünün açılacağı hayalini gerçekleştirmeye çalışacak.
Eğer bunun
yolu, "İkinci Gezi Parkı" olaylarının tahrik ve organize
edilmesinden, "marjinal çapulculara karşı" Sünni Müslüman Türk
milletinin AKP saflarında birleştirilmesinden geçiyorsa, durum çok tehlikeli
demektir.
Bu plan,
toplumda gerginliğin daha fazla artması, demokrasinin iyice gerilemesi,
muhalefetin tümüyle sindirilmesi sürecine dönüşebilir ve bu arada kanlı
olayların yaşanmasını tetikleyebilir.
Elbette
tüm ülke "Gezi Parkı 2"den büyük zarar görür.
Ancak bu proje,
AKP ve Erdoğan için de pahalıya patlayabilir.
Gezi'den
sonra sadece iktidar değil, iktidara karşı tepkiler de güçlendi.
17-25
Aralık süreci yolsuzlukları ortaya serdi. Bu durum, son zamanlarda "1000
odalı AK Saray"a karşı duyulan tepkilere kadar uzandı (Başbakan Danışmanı
Etyen Mahçupyan geçen hafta "İslami kesimin en az yarısının yolsuzlukların
olduğunu düşündüğünü ve bundan hoşlanmadığını" söyledi).
Erdoğan'ın
baskıcı tutumlarından rahatsız olanlar arttı. Kürtlerin önemli bölümü Gezi
sürecine yönelik özeleştiri yaparak bundan böyle Batı'daki sorunlara daha
duyarlı olacaklarının işaretini verdi.
Dış
politikada hatalar ve riskler çoğaldı ve Türkiye dünyada tümüyle yalnızlaştı.
AKP içinde
huzursuzluk büyüdü. Gemide açılacak ilk büyük çatlağın, birçok fareyi oradan
uzaklaşmaya ya da yönetime oynamaya itebileceği de ihtimal dahilindedir.
@AksayHakan
No comments:
Post a Comment