Thursday, 13 November 2014

Fikri Takip ya da Reyhanlı’dan, Paris’ten… I Aydın Engin

Fikri takip… Bu bizim mesleğin amentülerinden biridir. Pek az uyulan amentülerinden biri. Bir haberi vermek yetmez, sonrasını izlemek gerekir.
Mesela adam aşırı alkollü direksiyona geçmiş, şaşı beş baktığından kontrolü kaçırmış, durakta otobüs bekleyenlerin üstüne arabayla dalmış. Şu kadarı ölü, şu kadarı yaralı. Adam yakalanmış. Tutuklanmış.
Haber bitti.
Peki, sonra ne olmuş?
Tutuksuz yargılanmak üzere serbest filan bırakılmış mı? Burası Türkiye, olmayacak işlerden değil değil mi? Yoksa ibret olsun diye ağır bir ceza kesilip hapishaneye mi tıkılmış?
İyi bir haberci fikri takip ilkesine uyar, bu sorulara cevap arar, bulur ve yayınlar.
“Canım bu ülkede her gün şu kadar ölümlü trafik kazası oluyor. Bunun fikri takibi olsa ne olur, olmasa ne olur” diyenler çıkacaktır.
Peki, kabul.
Ama öyle olaylar vardır ki artık onun da fikri takibi yapılmamışsa mesleğe bir kara leke düşer.
Bu bağlamda Medyanın sabıka dosyası epey kabarıktır.
Bu Tırmık da önce iğneyi kendine, sonra çuvaldızı başkasına batır yazısıdır…

***

11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde bomba patladı. 52 kişi öldü. Yaralıların tam sayısı bilinmiyor.
Hükümet daha bombanın dumanı dağılmadan saldırıyı Baas iktidarının gizli servisi Muhaberat’ın yaptığını açıkladı. Ardından inanılması güç bir haber kirliliği yaşandı. Saldırıyı Suriye rejiminin değil cihatçı terörist El Nusra’nın yaptığını yemin billah ileri sürenler çıktı. IŞİD kaynaklarının saldırıyı üstlendiği ileri sürüldü. IŞİD’in bu iddiayı reddettiği söylendi. Yetmedi, bitmedi, fatura bu kez Suriye rejiminin yanında saf tutan THKP-C Acilciler örgütüne kesildi. Bilenler “Yav bu Acilciler örgütü kendini çoktan feshetti. Böyle bir örgüt kalmadı ki” dediler. Başkaları Acilciler’in bir kanadının fesih kararını reddedip, Suriye’de Lazkiye civarında küçük bir grup olarak varlığını sürdürdüğünü ve Esad rejiminin yanında saf tuttuğunu savundular.
Neden sonra bu kez de saldırganların yakalandığı haberleri gelmeye başladı. Sonunda saldırının planlayıcısı olduğunu itiraf eden Nasır Eskiocak adlı bir kişinin de yakalandığı ve her şeyi itiraf ettiği bilgisi geldi. Hatay Ağır Ceza Mahkemesi olayla ilgili yayın yasağı koydu. Birkaç gün sonra da kaldırdı. Arada ne oldu bilinmiyor…
Peki sonra?
Yakalandığı bildirilen, resmen açıklanan Reyhanlı saldırısının sanıklarına ne oldu? Yargılanıyorlar mı? Savcı iddianamesi ne diyor? Yargılama hangi aşamada? Mahkeme suçunu itiraf etmiş sanıklarla ilgili yargılamayı 18 ayda bitiremedi mi? Yoksa bitirdi mi?
Peki, hüküm ne?
Haydi, şimdi kendinize sorup kendiniz cevaplayın: 18 ay öncesinde günlerce gazete manşetlerini, TV ekranlarını kaplayan Reyhanlı saldırısıyla ilgili en son ne zaman ve hangi haberi okudunuz?
Eğer iğneyi önce kendimize batırmamız gerekiyorsa a-ha da batırdım. Üstelik koskoca bir yorgan iğnesi. Fena acıttı.
Fikri takip gibi temel bir ilkeyi kulak ardı eden bizler de bunu hak ettik mi?
Ettik…


***
9 Ocak 2013’te, Paris’te PKK üyeleri oldukları bildirilen üç Kürt kadın, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez susturucu takılmış bir silahla başlarından vurularak öldürüldüler. Fransız polisi cinayetin son derece profesyonelce işlendiğini daha ilk günden ilan etti. Sadece Fransız ve Türkiye medyası değil, bütün Avrupa medyası üçlü cinayeti ilk haber olarak verdiler.
Yine berbat bir haber kirliliği yaşadık. Sakine Cansız’ın üst düzey bir PKK’li olduğu ve örgüt içi bir hesaplaşma sonucu öldürüldüğünü iddia edenlerden aşk cinayetine kadar bir dizi mantıksız ve kanıtsız iddia havada uçuştu.
Bir süre sonra Ömer Güney adlı bir genç adam cinayetlerin zanlısı olarak gözaltına alındı. Ömer Güney’le ilgili bilgiler onun son derece karmaşık ve karanlık ilişkiler içinde olduğunu ortaya koydu. YouTube’a bir ses kaydı düştü ve o ses kaydında Ömer Güney, cinayet planlamasıyla ilgili ayrıntılı bilgiler veriyordu. Bilgi verilen kişilerin MİT görevlileri olduğu ileri sürüldü. Soruşturmayı yürüten anti-terör sorgu yargıcı Jeanne Duyé ses kaydının kendisine ait olup olmadığını Ömer Güney’e sordu. O reddetti. Ancak kriminal laboratuvar ses kaydının Ömer Güney’e ait olduğundan kuşku duyulamayacağını belirtti… Ömer Güney tutuklandı. Hapise kondu.
Peki sonra ne oldu?
22 aydan beri bu dava sonuçlandırılmadı mı? Sanıkları bülbül gibi konuşturmakta en gelişkin metotlara ve deneyime sahip olduklarıyla övünen Fransız polisi ve savcıları gerçeği bu kadar zamanda ortaya çıkaramadılar mı?
Paris cinayeti soruşturması şu anda ne durumda ve hangi aşamada?
Belleğinizi bir yoklayın bakalım. Bu konuda en son ne zaman, hangi haberi okudunuz, hangi bilgilere sahipsiniz?

No comments:

Post a Comment