Kendi
kurdukları hayal dünyasında yaşayan insanlar bana hep sevimli gelir.
Gerçeklerle baş edemeyen ya da onları reddeden insanların naif hayalleri ne
güzel edebi eserlere sebep olmuştur. Yüzüklerin Efendisi’nden Narnia
Günlükleri’ne ne şahane fantastik dünyalar kurulmuştur.
Bu sebeple
Davutoğlu’nu mesela sevimli bulabilirdim. Kendi dünyasında yaşayan, oradan
konuşan biri. Ama işte Tolkien’in elinde kamu gücü yoktu. Kafasında yaşattığı
bir dünyayı kâğıda dökmekle yetindi.
Oysa
Davutoğlu bunu siyasete dökmeye karar verdi. Dış politikanın geldiği yer
ortada.
Cumhuriyet
tarihinin en başarısız dışişleri bakanı olarak başbakanlıkla ödüllendirilince
içerdeki meseleler hakkındaki fikirlerini de duymak mecburiyetinde kaldık.
Elbette velisi Erdoğan’dan fırsat kaldığı zamanlarda.
Dün AKP grup
toplantısında şunu demiş mesela:
“Eğer din
kültürü ve ahlak derslerinde herhangi bir mezhep tahkir ediliyorsa, hatta
Hıristiyanlık dışında Budizm dahi tahkir ediliyorsa ona önce ben karşı çıkarım.
Bizim anlayışımızda nefret dili hiçbir zaman olmamıştır.”
Din dersinde
bütün dinlerin anlatıldığından da bahsetmiş.
Diğer dinlere
şöyle bir değinen zorunlu bir Sünni İslam dersi söz konusu. AİHM’nin insan
haklarına aykırı bulduğu bir ders. Ama Davutoğlu’na göre bütün dinleri aktaran
harika bir eğitim aracı.
Ne yapsın,
hayal dünyası öyle orada yaşıyor.
Dikkatinizi
çekti mi bilmiyorum. Bırakın Hıristiyanlığı, Budizm bile tahkir edilirse karşı
çıkacakmış. Budizm bile. Eh, ehli kitap olmayan bu kadar küçümsemeye
katlanıversin artık.
Din dersinde
diğer dinlere küfretmiyoruz neden kızıyorsunuz, diyen bir anlayışla neyi, nasıl
tartışacaksınız.
Davutoğlu’nun
kendi anlayışlarında “nefret dili” olmadığı açıklamasına mim koyalım ve
velisini hatırlatalım.
Şunları
söylemişti Erdoğan:
“Biz geçmişte
Ali’yi çok sevenler olarak görürdük ama bunların Hazreti Ali ile alakaları yok
yaşam tarzı olarak. Bizim yaşam tarzımıza uygun olan Türk Alevileri.Öbürleri
ise tamamen farklı yerde.”
“Biz Yezidi
de olsa teröre bulaşmadığı sürece, insana insan olduğu için değer veririz.”
“Bunların
Yaradan ile zaten ilgisi yok. Bu teröristlerin yeri belli, bunlar Zerdüşt. İşte
şimdi kendileri açıklıyor, Yezidilikten bahsediyorlar. Bak neler çıkıyor.”
“Bizim için
de neler yazdılar! Ne Yahudiliğimiz ne Ermeniliğimiz ne af edersiniz Rumluğumuz
kaldı.”
“Sen Alevi
olabilirsin, ben de Sünniyim... Kendisi Zaza.”
“İsrail
Hitler’i aştı.”
Bunlar hemen
akla gelenler. Erdoğan’ın bu söylediklerinin katbekat fazlasını bulmak mümkün.
Hrant Dink Vakfı’nın düzenli olarak yayımladığı medyada nefret söylemi
raporlarında da iktidara destek veren yayınlar hep başa güreşiyor.
Öldürülen bir
çocuğun annesini meydanlarda yuhalatan bir adam sizi başbakan tayin etti Sayın
Davutoğlu.
Ağzını
açtığında aşağılamadığı inanç ve yaşam tarzı kalmayan biri sizi o koltuğa
oturttu.
Budistlik
tahkir edilirse ilk o karşı çıkacakmış. Ezidilik, Zerdüştlük, Alevilik,
Ermenilik, Rumluk, Yahudilik ve hatta iki duble içki içmek bile tahkir edildi
Sayın Davutoğlu. Japonya’nın depremde depremzedeleri Müslüman olmadığı için
başıboş bıraktığını ima edecek kadar nefret söylemini otomatiğe bağlamış biri
var.
Kendisi Ak
Saray nam bir yerde oturmaktadır. Başbakanlık’la aynı şehirdedir. Kendisine
ulaşmanız zor değildir. Nefret söylemine karşı çıkacaksanız nereden
başlayacağınız bellidir.
Bunu yapacak
cesaretiniz yoksa lütfen boş konuşmayın. Salı günleri zaten yeterince sıkıcı.
No comments:
Post a Comment