Tuesday 4 November 2014

Arendt’i anlama denemeleri


Formasyon, Sürgün, Totalitarizm, Arendt’in henüz Arendt olmadığı dönemlere tarihlenen yazılarından oluşan bir kitap.


31.10.2014

Hannah Arendt’in 1952 yılında yazmış olduğu “Fransa Yollarında” adlı şiirinin, “Yeryüzü sırt sırta verdirmiş tarlaları” biçimindeki ilk dizesi, bana, Âşık Mahzuni Şerif’in “Parsel parsel eylemişler dünyayı” dizesini çağrıştırır. Şiirsel bütünlük bakımından, farklı nedensel-neticelere işaret etse de, her iki dizenin dile gelişinde, benzer bir duyuşun söz konusu olduğu sanırım tartışılmazdır.

Hannah Arendt’in, bir iddiaya dönüşmemiş şairliğini önemserim. On dokuz yaşında iken yazılmış şu dizeler de onun: “Niye ürkeksin, gizli bir iş yapar gibi/ Verirken bana elini?/ O kadar uzaklardan mı geliyorsun,/ Bilmiyorsun şarabımızı?” İddiaya dönüşmemiş; Hannah Arendt –Dünya Aşkıyla biyografisinin yazarı Elisabeth Young-Bruehl’in verdiği bilgi, Arendt’in şiir yazdığını, ilk kocası dâhil, çok az kişinin bildiği yönünde. Bununla birlikte, Young-Bruehl, şu yargıyı da dile getirmektedir: “Arendt’in kendisini anlaması şiirin içinde ve şiir aracılığıyla oluyordu.” Ama onun, “kendini, her zaman düşüncenin alanında hareket edebilmek için eğitmiş” olmasını, belki de, Adorno’nun, şiirin, 20. yüzyılın ortasındaki durumunun ne olduğu/olması gerektiğine ilişkin sav-sözüyle bağlantılı olarak ele almak gerekir.

Kuşkusuz yazımın asıl konusu, Arendt’in şairliği değil, onun, geçen günlerde yayımlanan çok önemli bir kitabı. “Anlama Denemeleri 1930-1954” alt başlığını taşıyan bu kitabın adı, Formasyon, Sürgün, Totalitarizm. Bu kitap, Arendt’in yazılarını bir araya getiren bir kitap ama Arendt’in yayına hazırladığı bir kitap değil, daha çok bağımsız denemelerden oluşan bir kitap. Arendt’in, kitapları, Totalitarizmin Kaynakları (1951), İnsanlık Durumu (1958), Geçmişle Gelecek Arasında (1961), Devrim Üzerine (1963), Kötülüğün Sıradanlığı (1963), Karanlık Dönemlerde İnsanlar (1968), Şiddet Üzerine (1970), Cumhuriyetin Buhranı (1972) derleme yazılardan oluşan bir toplam değil, birer bütün, Arendt’in siyaset kuramını dile getiren ana yapıtları. Formasyon, Sürgün, Totalitarizm ise, Jerome Kohn’un betimlemesiyle dile getirirsek, “Arendt’in 1930-1954 dönemine ait [kitap olarak] yayımlanmamış ve derlenmemiş yazılarından seçilmiştir. Onun yayımlamayı planladığı bir kitap değil bu. Kitabın yapısı değil ama sözcükleri Arendt’e aittir. Denemeler çoğunlukla kronolojik sırayla birbirini izlemektedir, kitabın başlıca amacı da Arendt’in düşüncesinin, yirmi dört yaşından kırk sekiz yaşına dek, ne yönde geliştiğini göstermektir.” Başka bir deyişle, Arendt’in, temel yapıtlarının yayımlandıkları tarihleri hesaba katarak bakarsak, denilebilir ki, Formasyon, Sürgün, Totalitarizm’in, Arendt’in henüz Arendt olmadığı dönemlere tarihlenen yazılarından oluşan bir kitap olduğunu söylemek mümkün.

Bu yazıların bir kısmı Frankfurter Zeitung, Die Gesellshaft, Partisan Review gibi gazete ve yayın organlarında yayımlanmış; bazıları konferans metinlerinden oluşuyor.. Dolayısıyla yayımlandıkları yerde veya sunum metinlerinde kalmış; dolayısıyla ilk defa bu derlemede bir araya getirilmiş durumda. Yirmi dört yılı kapsayan bir sürede yazılmış olan bu yazılar, edebiyat eleştirisinden felsefe eleştirisine, varoluş felsefesinin ne olduğu sorunundan totalitarizme çeşitli ilgi alanlarını kapsamakta. Edebiyat eleştirisiyle ilgili olarak iki metin özellikle dikkati çekmektedir; bunlardan biri, Arendt’in, Franz Kafka’nın edebiyatı üzerinde düşüncesini dile getirirken, diğeri Hermann Broch’un, Vergilius’un Ölümü hakkında düşüncelerini dile getirmektedir. Arendt’in,  Bertolt Brecht hakkındaki denemelerinin de yer aldığı Karanlık Dönemlerde İnsanlar adlı kitabı da belki bu nedenle özellik çevrilmelidir.

Nazizim nedir?
Bu derlemede, Arendt’in, özellikle Karl Jaspers ve Martin Heidegger’le tanışıklığından dolayı önemli hale gelen yazılarının, kuşkusuz varoluş felsefesiyle ilgili olanlar olduğunu belirtmek gerekir. “Sören Kierkegaard”, “Varoluşçu Felsefe Nedir?”, “Fransız Varoluşçuluğu”, “Karl Jaspers’e Armağan”, “Tilki Heidegger” başlıklı yazılar bu bağlamda yer almaktadır.

Ama bu derlemede yer alan felsefeyle ilgili yazılar sadece varoluş felsefesiyle ilgili olan değil. “Augustinus ve Protestanlık”, “Felsefe ve Sosyoloji”, “Felsefeci ve Tarihçi Olarak Dilthey”, Arendt’in entelektüel ilgisini göstermesi bakımından önemli yazılardır.

Yirmi dört yılı kapsayan bir süreçte kaleme alınmış bu yazıların önemli kısmını, Arendt’in Nazizmin ne olduğunu irdelediği ve onun temelindeki sıradanlığı (“Ben ne yaptım ki, sadece emirleri yerine getirdim.”) açığa çıkardığı yazılar oluşturmaktadır. “ ‘Alman Sorunu’na’ Yaklaşımlar”,  “Örgütlü Suç ve Evrensel Sorumluluk”, “Cehennem İmgesi”, “Sosyal Bilim Teknikleri ve Toplama Kamplarına Dair İncelemeler”, “Nazi rejiminin Süregelen etkileri: Almanya’da Durum”, “Hitlerin Sofrasında” başlıklı yazılar bu bağlamda yer almaktadır.

Bu toplamda, Arendt’in siyaset kuramıyla ilgili önemli yazıları da yer almaktadır. Bu bağlamda yer alana, “Anlama ve Politika”, “Totalitarizmin Doğası Üzerine”, “Din ve Politika”, “Din ve Aydınlar” başlıklı yazılar, sanırım bizim için de önem arz eden yazılar olsa gerek. Arendt’in teoloji eğitimi almış olduğunu da unutmamak gerek bu arada.

Ama bu derlemenin belki de en değerlisi,  döneminin ünlü gazetecisi olan Günter Gaus’un, 1964 yılında Arendt’le yapmış olduğu ünlü söyleşinin bu kitapta yer alıyor oluşudur.  Batı Alman televizyonunda yayımlanmış olan bu söyleşiyle Günter Gaus, Adolf Grime Ödülü’nü alacaktır. Arendt, bu söyleşinin bir yerinde, “anlama ihtiyacı içerisindeydim, ya felsefe okuyacaktım, ya da kendimi boğacaktım” diyecektir.

Yazıya, Arendt’in şairliğini konu edinerek giriş yapmamın asıl nedeni, Arendt’in felsefi temalarının, problem olarak başlangıçta, şiirlerinde ortaya çıkmış olduğuna dikkat çekmek. Young-Bruehl, Arendt’in şiirlerinde temel duygunun “keder ve kaybetme, “teselli ve hatırlama duygusu” olduğuna dikkat çekiyor. Arendt’in şiirleri, “insanlar ve olaylar değil, zaman üzerinedir; geçmiş zamanlar, geçip giden saatler, süzülüp giden günler, işaretleri görülen gelecek.”

Arendt’in, 1925 yazında, on dokuz yaşındayken yazdığı “Geç Yaz” isimli şiirinin giriş kısmını, Tanıl Bora’nın o güzel çevirisinden, bir kez daha alıntılamak istiyorum: “Akşam örttü üstümü/ Kadife kadar yumuşak acı kadar ağır.// Artık bilmiyorum aşkın ne ettiğini,/ Artık bilmiyorum tarlalardaki ateşi,/ Her şey kanatlanıp gidiyor/ Sırf rahat bırakmak için beni.// Onu düşünüyorum, seviyorum onu/ Ama tıpkı uzak diyarlarda biri gibi/ ‘Gel’ ve ‘Ver’e yabancıyım,/ Bilmem, nedir böyle korkutan beni.” Bu şiir ve Arendt’in diğer şiirleri, Elisabeth Young-Bruehl’in Hannah Arendt –Dünya Aşkıyla biyografisinde yer alıyor.

FORMASYON, SÜRGÜN, TOTALİTARİZM
Anlama Denemeleri 1930-1954
Hannah Arendt
Çeviren: İbrahim Yıldız
Dipnot Yayınları
2014, 608 sayfa


No comments:

Post a Comment