Formasyon,
Sürgün, Totalitarizm, Arendt’in henüz Arendt olmadığı dönemlere tarihlenen
yazılarından oluşan bir kitap.
31.10.2014
Hannah
Arendt’in 1952 yılında yazmış olduğu “Fransa Yollarında” adlı şiirinin,
“Yeryüzü sırt sırta verdirmiş tarlaları” biçimindeki ilk dizesi, bana, Âşık Mahzuni
Şerif’in “Parsel parsel eylemişler dünyayı” dizesini çağrıştırır. Şiirsel
bütünlük bakımından, farklı nedensel-neticelere işaret etse de, her iki dizenin
dile gelişinde, benzer bir duyuşun söz konusu olduğu sanırım tartışılmazdır.
Hannah
Arendt’in, bir iddiaya dönüşmemiş şairliğini önemserim. On dokuz yaşında iken
yazılmış şu dizeler de onun: “Niye ürkeksin, gizli bir iş yapar gibi/ Verirken
bana elini?/ O kadar uzaklardan mı geliyorsun,/ Bilmiyorsun şarabımızı?”
İddiaya dönüşmemiş; Hannah Arendt –Dünya Aşkıyla biyografisinin yazarı
Elisabeth Young-Bruehl’in verdiği bilgi, Arendt’in şiir yazdığını, ilk kocası
dâhil, çok az kişinin bildiği yönünde. Bununla birlikte, Young-Bruehl, şu
yargıyı da dile getirmektedir: “Arendt’in kendisini anlaması şiirin içinde ve
şiir aracılığıyla oluyordu.” Ama onun, “kendini, her zaman düşüncenin alanında
hareket edebilmek için eğitmiş” olmasını, belki de, Adorno’nun, şiirin, 20.
yüzyılın ortasındaki durumunun ne olduğu/olması gerektiğine ilişkin sav-sözüyle
bağlantılı olarak ele almak gerekir.
Kuşkusuz
yazımın asıl konusu, Arendt’in şairliği değil, onun, geçen günlerde yayımlanan
çok önemli bir kitabı. “Anlama Denemeleri 1930-1954” alt başlığını taşıyan bu
kitabın adı, Formasyon, Sürgün, Totalitarizm. Bu kitap, Arendt’in yazılarını
bir araya getiren bir kitap ama Arendt’in yayına hazırladığı bir kitap değil,
daha çok bağımsız denemelerden oluşan bir kitap. Arendt’in, kitapları,
Totalitarizmin Kaynakları (1951), İnsanlık Durumu (1958), Geçmişle Gelecek
Arasında (1961), Devrim Üzerine (1963), Kötülüğün Sıradanlığı (1963), Karanlık
Dönemlerde İnsanlar (1968), Şiddet Üzerine (1970), Cumhuriyetin Buhranı (1972)
derleme yazılardan oluşan bir toplam değil, birer bütün, Arendt’in siyaset
kuramını dile getiren ana yapıtları. Formasyon, Sürgün, Totalitarizm ise,
Jerome Kohn’un betimlemesiyle dile getirirsek, “Arendt’in 1930-1954 dönemine
ait [kitap olarak] yayımlanmamış ve derlenmemiş yazılarından seçilmiştir. Onun
yayımlamayı planladığı bir kitap değil bu. Kitabın yapısı değil ama sözcükleri
Arendt’e aittir. Denemeler çoğunlukla kronolojik sırayla birbirini
izlemektedir, kitabın başlıca amacı da Arendt’in düşüncesinin, yirmi dört
yaşından kırk sekiz yaşına dek, ne yönde geliştiğini göstermektir.” Başka bir
deyişle, Arendt’in, temel yapıtlarının yayımlandıkları tarihleri hesaba katarak
bakarsak, denilebilir ki, Formasyon, Sürgün, Totalitarizm’in, Arendt’in henüz
Arendt olmadığı dönemlere tarihlenen yazılarından oluşan bir kitap olduğunu
söylemek mümkün.
Bu
yazıların bir kısmı Frankfurter Zeitung, Die Gesellshaft, Partisan Review gibi
gazete ve yayın organlarında yayımlanmış; bazıları konferans metinlerinden
oluşuyor.. Dolayısıyla yayımlandıkları yerde veya sunum metinlerinde kalmış;
dolayısıyla ilk defa bu derlemede bir araya getirilmiş durumda. Yirmi dört yılı
kapsayan bir sürede yazılmış olan bu yazılar, edebiyat eleştirisinden felsefe
eleştirisine, varoluş felsefesinin ne olduğu sorunundan totalitarizme çeşitli
ilgi alanlarını kapsamakta. Edebiyat eleştirisiyle ilgili olarak iki metin
özellikle dikkati çekmektedir; bunlardan biri, Arendt’in, Franz Kafka’nın
edebiyatı üzerinde düşüncesini dile getirirken, diğeri Hermann Broch’un,
Vergilius’un Ölümü hakkında düşüncelerini dile getirmektedir. Arendt’in, Bertolt Brecht hakkındaki denemelerinin de
yer aldığı Karanlık Dönemlerde İnsanlar adlı kitabı da belki bu nedenle özellik
çevrilmelidir.
Nazizim
nedir?
Bu
derlemede, Arendt’in, özellikle Karl Jaspers ve Martin Heidegger’le
tanışıklığından dolayı önemli hale gelen yazılarının, kuşkusuz varoluş
felsefesiyle ilgili olanlar olduğunu belirtmek gerekir. “Sören Kierkegaard”,
“Varoluşçu Felsefe Nedir?”, “Fransız Varoluşçuluğu”, “Karl Jaspers’e Armağan”,
“Tilki Heidegger” başlıklı yazılar bu bağlamda yer almaktadır.
Ama bu
derlemede yer alan felsefeyle ilgili yazılar sadece varoluş felsefesiyle ilgili
olan değil. “Augustinus ve Protestanlık”, “Felsefe ve Sosyoloji”, “Felsefeci ve
Tarihçi Olarak Dilthey”, Arendt’in entelektüel ilgisini göstermesi bakımından
önemli yazılardır.
Yirmi dört
yılı kapsayan bir süreçte kaleme alınmış bu yazıların önemli kısmını, Arendt’in
Nazizmin ne olduğunu irdelediği ve onun temelindeki sıradanlığı (“Ben ne yaptım
ki, sadece emirleri yerine getirdim.”) açığa çıkardığı yazılar oluşturmaktadır.
“ ‘Alman Sorunu’na’ Yaklaşımlar”,
“Örgütlü Suç ve Evrensel Sorumluluk”, “Cehennem İmgesi”, “Sosyal Bilim
Teknikleri ve Toplama Kamplarına Dair İncelemeler”, “Nazi rejiminin Süregelen
etkileri: Almanya’da Durum”, “Hitlerin Sofrasında” başlıklı yazılar bu bağlamda
yer almaktadır.
Bu
toplamda, Arendt’in siyaset kuramıyla ilgili önemli yazıları da yer almaktadır.
Bu bağlamda yer alana, “Anlama ve Politika”, “Totalitarizmin Doğası Üzerine”,
“Din ve Politika”, “Din ve Aydınlar” başlıklı yazılar, sanırım bizim için de
önem arz eden yazılar olsa gerek. Arendt’in teoloji eğitimi almış olduğunu da
unutmamak gerek bu arada.
Ama bu
derlemenin belki de en değerlisi,
döneminin ünlü gazetecisi olan Günter Gaus’un, 1964 yılında Arendt’le
yapmış olduğu ünlü söyleşinin bu kitapta yer alıyor oluşudur. Batı Alman televizyonunda yayımlanmış olan bu
söyleşiyle Günter Gaus, Adolf Grime Ödülü’nü alacaktır. Arendt, bu söyleşinin
bir yerinde, “anlama ihtiyacı içerisindeydim, ya felsefe okuyacaktım, ya da
kendimi boğacaktım” diyecektir.
Yazıya,
Arendt’in şairliğini konu edinerek giriş yapmamın asıl nedeni, Arendt’in
felsefi temalarının, problem olarak başlangıçta, şiirlerinde ortaya çıkmış
olduğuna dikkat çekmek. Young-Bruehl, Arendt’in şiirlerinde temel duygunun
“keder ve kaybetme, “teselli ve hatırlama duygusu” olduğuna dikkat çekiyor.
Arendt’in şiirleri, “insanlar ve olaylar değil, zaman üzerinedir; geçmiş
zamanlar, geçip giden saatler, süzülüp giden günler, işaretleri görülen
gelecek.”
Arendt’in,
1925 yazında, on dokuz yaşındayken yazdığı “Geç Yaz” isimli şiirinin giriş
kısmını, Tanıl Bora’nın o güzel çevirisinden, bir kez daha alıntılamak
istiyorum: “Akşam örttü üstümü/ Kadife kadar yumuşak acı kadar ağır.// Artık
bilmiyorum aşkın ne ettiğini,/ Artık bilmiyorum tarlalardaki ateşi,/ Her şey
kanatlanıp gidiyor/ Sırf rahat bırakmak için beni.// Onu düşünüyorum, seviyorum
onu/ Ama tıpkı uzak diyarlarda biri gibi/ ‘Gel’ ve ‘Ver’e yabancıyım,/ Bilmem,
nedir böyle korkutan beni.” Bu şiir ve Arendt’in diğer şiirleri, Elisabeth
Young-Bruehl’in Hannah Arendt –Dünya Aşkıyla biyografisinde yer alıyor.
FORMASYON,
SÜRGÜN, TOTALİTARİZM
Anlama
Denemeleri 1930-1954
Hannah
Arendt
Çeviren:
İbrahim Yıldız
Dipnot
Yayınları
2014, 608
sayfa
No comments:
Post a Comment