İçimizde
taşıdığımız cehennem, şehirlerimizin cehennemine karşılık geliyor, şehirlerimiz
zihniyetlerimizin ölçüsü, ölüm istenci yaşama coşkusuna öncülük ediyor ve
hangisinin bize esin kaynağı olduğunu ayırt edemiyoruz, tekrarlanıp duran
işlere koşturuyor ve doruklara yükselmekle övünüyoruz, ölçüsüzlüğün elinde
esiriz ve düşünüp taşınmadan sürekli binalar inşa ediyoruz. Dünya bir süre
sonra yalnızca bir şantiye olacak. Burada, beyazkarıncalar gibi, milyarlarca
kör, uğultunun ve leş kokusunun içinde otomatlar gibi didinip duracaktır
soluksuz kalana dek. Günün birinde, deli gibi uyanıp, bıkıp usanmadan
birbirlerini boğazlamaya koyulacaklar. İçine gömüldüğümüz bu evrende delilik,
yabancılaşmış insanın, cinli insanın, imkânlarının gerisinde kalmış ve
eserlerinin kölesi olmuş insanın kendiliğindenliğinin alacağı biçimdir. Delilik
artık elli katlı konutlarımızın altında kuluçkaya yatıyor. Deliliğin kökünü
kazıma yönündeki aciliyetimize rağmen, yeni tanrı o dur, ona bir tür ibadette
bulunsak bile yatştıramayız onu: Ölümümüzdür o; hiç durmadan talep eder.
Albert
Caraco
No comments:
Post a Comment