Güneş Kara
Tüm
çiçeklerin mevsimi vardır. Yalnızca yaz günlerine has çiçekler olduğu gibi kış
çiçekleri de vardır. Arsızca her mevsim çiçeklenen bitkilere rastlamak mümkünse
de çiçeksiz zamanların olduğunu da biliriz.
Çiçek açan
yeşillikler baharın habercisi, yaşamın taze kokusunu taşır renklerinde. Evinde
çiçek yetiştirenler bilir, sabah balkona çıkıp da saksıda yeni açmış bir çiçeği
görünce yaşanan sevinç tüm güne yansır. O andan itibaren yüzünde bir
gülümsemeyle dolaşır çiçeği gören kişi. Sanki geceden kalan karanlık ve hüzün
bir anda dağılmış ve yeryüzü hayale kesmiştir. Hele bir de çiçeğin kokusunu
içine çekmişse hayat, daha bir iştah açıcı daha bir şenlikli görünür her
baktığı yerde.
Çiçek
hayaldir, umuttur, vaattir, aşktır, mutluluktur, çocukluktur çiçek. Bir şeyin
güzel olduğunu anlatmak için “çiçek gibi” deriz. Güzelliğin tüm halleri
çiçektir. Koparmaya kıyamaz, sevmeye doyamaz bir haldir bizim çiçekliğimiz.
Bir yerde
çiçekler açıyorsa yaşam sürüyor demektir. Doğumlar çiçekle kutlanır, aşklar
çiçekle kutsanır. Bir beklentinin doğurduğu heyecana sarılan yürek çiçek açar
ansızın. Mutluluk çocukların güller açan gözlerinde ışık saçar etrafına. Hep
güneşlidir çiçeğin açtığı mevsim, hep güleç hep yeni.
Birden
bulutlandığında gök, çiçekler saklanır, nefes alamaz olup sığınaklarına
kaçarlar. Bulut karanlık getirir, şimşek korkusu taşır yüreklere. Çocukların
kesik çığlıklarının sessizliğine boğulur evler. Sevinç kokusu kan kokusuna
döner. Koku, zamanı keser atar ve tüm duyuları kör eder. Artık boşluktur
hükümran. Sokaklar boş, eller boş, çocukların gözleri boştur. Karanlık bir
kokuyla kaçan çiçekler açmaktan korkar olur ve yaprak dökmeye başlar.
Yürekleri
darmadağın eden keskin bir sesle inen bombanın boşalttığı sokaklar karanlık
kokusuyla öldürürken çiçekleri çocukları kana boyar. Artık hiçbir çiçek açmaz.
Kaya kovuklarına geri kaçan beyaz çiçekler gibi annesinin kucağına kaçan
çocukların kanlı bedenleri kaplar hala inadına görmeye devam eden gözleri.
Bulut ölüm olup gökten yağmaya başladığında birer birer solmaya başlar
çiçekler. Bahar bitmiştir, hayal, umut, gelecek bitmiştir, yarın yoktur artık.
Saymaya
başlarız ölü bedenleri, üç, beş, on iki, otuz altı, elli iki. Sayılar arttıkça
sesimiz kısılır. Çocukların yanına yatırılan anneleri sayarız bu defa,
babaları, dedeleri, ağabeyleri. Koku dayanılmaz olur, kin ve intikam bürür
gözlerimizi. Yaşadıklarımızı yaşatmak arzusuyla yanıp tutuşarak biz de onların
çiçeklerini koparmaya başlarız. Sanki çiçeklerdir savaşan. Yarınımızı alanın
yarını yaşamaya hakkı yoktur der katılırız idam mangasına. Kurşuna dizenleri
kurşuna dizer, hep birlikte yuvarlanırız toplu mezarlara.
Kavganın
savaştan bir ayrımı olduğunu unutarak değiştiririz boşalan şarjörümüzü. Bundan
sonra ne çiçek, ne bahar, ne umut ne de çocuk görünür etrafta. Onlar kovuğuna
kaçan solmuş yapraklar gibi anlamsızlaşır. Dökülür yapraklar toprağa birer
birer. Son bir bahar yaşamadan kışa döner mevsim.
Kokusuz
günlerin barut tadındaki sofrası kaplamıştır yeryüzünü. Çocukların adlarını
kaybettiği bir zamandır yaşanılan. Onlar vatana gömülen ve bayrağa bürünen
küçücük cesetlerden öte bir şey ifade etmezler. Diğerini de evet diğer çocuğumu
da, adını unuttuğum diğer çocuğumu da sararım bu bayrağa diye yırtınan bir
annenin insanlıktan soyunduğu, katilliğe büründüğü anlardan biridir bu.
Gelincik tarlasında yürümenin hazzını bilmeyip, balkonda yetiştirdiği saksıdan
ibaret sandığı çiçeği gibi sunar bin bir zorlukla doğurduğu can parçasını.
Dağlar küser
insana, ağaçlar hışırtılarını keser, çiçekler solar her bir çocuk öldüğünde.
Ama bayrak, ama vatan, ama toprak doymak bilmez bedenlere. Kan akışı sürer
gider. Toprağa toprak katmak, gücü ve sözü yıkılmaz kılmak için tanrısal
bakışlarıyla kılıçlarını kuşanan savaş başlatılmıştır bir kere. Kılıcı keskin
olanın kazandığı, kazandıkça daha çok kan akıttığı toprakta çiçeklerin açmıyor
oluşunu umursamaz tanrılığa soyunanlar. Korkudan başka bir şey olmayan
tanrınınsa, tek bir sıkılı yumruk karşısında nasıl da param parça olduğunu
bilmezlikten gelirler.
Çiçekler
diyorum işte, çiçekler savaşta açmazlar. Umudun ve hayalin adına açılan
çiçekler karanlığı tanırlar. Aşkı tanıyan, çocukluğu tanıyan, güzelliği,
geleceği, baharı tanıyan ve sevinç kokan çiçekler yalnızca yaşam uğruna
açarlar. Oysa savaş ölümdür ve savaşta çiçekler açmazlar.
http://fraksiyon.org/savasta-cicekler-acmaz/
No comments:
Post a Comment