21 Ekim 2014
Soru:
Demokrasi ve
hukuk yolunda geriye giderken Kürt sorunu çözülür mü?
Hayır,
çözülmez.
Soru:
Demokrasi ve
hukukun üstünlüğüne ilişkin temel değerleri hiçe sayan bir iktidar ‘çözüm
süreci’nde yol alabilir mi?
Hayır,
alamaz.
Soru:
Türkiye
demokratikleşmeden Kürt sorunu çözülebilir mi?
Hayır,
çözülemez.
Soru:
Kürt sorunu
çözülmeden Türkiye demokratikleşebilir mi?
Hayır,
demokratikleşemez.
Yazın bunları
bir kenara.
Çekinmeyin,
bu gerçeklerin altını çizmek ne barış karşıtı olmaktır, ne de çözüm süreci
düşmanlığıdır.
Tam tersine,
kan ve gözyaşı kapısının yeniden açılmasına hayır demektir.
Özlemler ve
gerçekler
Çekinmeyin,
gerçeklerin altını çizmek ne barış karşıtı olmaktır, ne de çözüm süreci
düşmanlığıdır
Evet, iki
yıla yakın süredir dağlardan ölüm haberi gelmiyor.
Ateşkes devam
ediyor.
Devam etmesi
elbette aklı başında, vicdan sahibi herkesin arzusudur.
Başka türlüsü
düşünülemez.
Ama aynı
zamanda özlemlerle gerçekleri birbirinden ayırmak gerekir.
Erdoğan
iktidarı eğer demokrasi ve hukuku bugünkü gibi çiğnemeye devam ederse...
Ayağında
sürekli top dolaştırırsa...
‘Çözüm
süreci’ni kendi eliyle -ve birtakım ‘provokasyon’ların da itişiyle- bir anda
çökertebilir.
Davutoğlu’nun
söyledikleri şaka gibiydi
Âkil
insanlardan biri çıkıp da Davutoğlu’na ‘AB’ye uyum için kabul ettiğiniz
standartların çok gerisine düşen bu yargı paketi ne olacak’ diye sordu mu?
Geçen pazar
günü Başbakan Davutoğlu’nu âkil insanlar önünde yaptığı konuşmayı televizyondan
izledim.
Her zamanki
bilgiçliği ya da eski deyişle malumatfuruşluğu ile uzun uzun konuştu.
Şaka gibiydi
söyledikleri.
Çünkü
demokrasiden dem vurdu.
Hukuktan söz
etti.
Çoğulculuk
dedi.
BAAS’çılığı,
tekçiliği eleştirdi.
Sanki,
demokratik hak ve özgürlüklerin canına okuyan son ‘yargı paketi’ni çıkartan
kendisi değildi.
Sanki, 17-25
Aralık yolsuzluk ve rüşvet dosyalarını kapatan ‘kendi yargıları’ değildi.
Sanki,
‘zorunlu din dersi’nden dolayı Türkiye’yi mahkûm eden Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi’ni eleştiren kendisi değildi.
Sanki,
Aleviler yok sayılamaz diyen AİHM’nin kararına karşı, “Ateistler de dini
öğrensin!” diyebilen kendisi değildi.
Sanki, artık
Türkiye’de başbakanların ancak Allah’a ve millete hesap vereceklerini söyleyen
kendisi değildi.
Sanki, “Sayın
Cumhurbaşkanı, siz siyaseten sorumsuzsunuz; sorumlu olan benim ve bu memleketi
ben yönetirim; Türkiye’de başkanlık değil, parlamenter sistem geçerlidir”
diyerek Tayyip Erdoğan’a bugüne kadar anayasa uyarısı yapmayan kendisi değildi.
Şimdi böyle
bir başbakan kalkmış demokrasi, hukuk, çoğulculuk nutku atıyordu televizyon
kameralarının önünde...
Şu da aklıma
takılmadı değil.
Âkil insanlar
içinden biri çıkıp da kendisine, “İyi güzel, demokrasiydi, hukuktu diyorsunuz,
ama bir zamanlar AB’ye uyumun gereği olarak kabul ettiğiniz standartların çok
gerisine düşen bu yargı paketi ne olacak” diye sordu mu?..
Bilmiyorum.
Erdoğan
iktidarının iç içe iki vahim hatası
Erdoğan
iktidarı hem Batı’da, hem bölgede kendini gitgide yalnızlaştırıyor BM’de
uğramış olduğu diplomatik hezimet bu bakımdan çarpıcı bir örnektir
Tekrar başa
döneyim.
Demokrasi ve
hukuk yolunda yürümeyen bir siyasal iktidar, Türkiye’de ‘çözüm süreci’ni
selamete ulaştıramaz.
Bu açıdan
Erdoğan iktidarı son derece tehlikeli sularda seyrediyor.
Bununla iç
içe olarak ikinci bir vahim hatası daha var Erdoğan’ın.
Hem Batı’da,
hem bölgede kendini gitgide tecrit ediyor, yalnızlaştırıyor.
Birleşmiş Milletler’de
uğramış olduğu diplomatik hezimet bu bakımdan çarpıcı bir örnektir.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan, “PYD bizim için PKK ile eştir, o da bir terör örgütüdür, ona silah
yardımı müttefiklikle bağdaşmaz” diyor ama Amerika’nın kulak astığı yok.
PYD ile ilişki
kurduğunu, silah yardımı yaptığını gizlemiyor Başkan Obama yönetimi...
Yine Erdoğan
açıkça vozurdasa da, Britanya Irak Kürdistanı’nda Mesut Barzani’nin peşmergelerine askeri eğitim vermeyi
sürdürüyor.
Mesut Barzani
ve İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague
Mesut Barzani
ve İngiltere Dışişleri Bakanı William HagueÖte yandan İran, Irak Kürtleriyle
yakınlaşırken, PKK ve PYD ile ilişkilerini geliştiriyor.
Böyle
politika olur mu?
Ankara ne
yaptığının farkında mı?
Hem demokrasi
ve hukuktan uzaklaşarak ‘çözüm süreci’ni tıkamaya başlayacaksın...
Hem PKK’si
de, PYD’si de birdir, ikisi de ‘terör örgütü’dür diyerek, onları Amerika’nın,
Avrupa’nın saflarına iteceksin...
Hem PKK ile
Öcalan’ın arasını açabilecek yönelişler içine gireceksin...
Sonra da
kalkıp şöyle yakınacaksın:
“Şu anda
bakıyorsunuz, İmralı farklı bir havada, dağ farklı bir havada, Parlamentodaki
temsilcileri farklı bir havada. Böyle bir ayrışmanın, bölüşmenin olduğu yerde
ülkemi karıştıranların hâli de ortada…”
Bu kafa
karışıklığı hayırlara vesile olmaz!
Kafası fena
halde karışık bir Ankara bu.
Demokrasi ve
hukukla evinin içini düzene sokarak hem kendi Kürtlerini, hem bölge Kürtlerini
kazanarak, manevra alanını genişletecek bir kafa değil bu.
Bu kafa
karışıklığı hayırlara vesile olmaz! Bu kafa karışıklığıyla Türkiye’nin önü
açılmaz.
No comments:
Post a Comment