Dünyaca
ünlü sosyolog Noam Chomsky, ABD basınında Türk hükümeti aleyhinde haberlerin
sıklıkla yer almasının nedeni olarak “Türkiye’nin ABD öncülüğünde IŞİD’e karşı
oluşturulan koalisyona katılmamasını” gösterdi.
“1990’da
Güneydoğu’da korkunç olaylar olur, binlerce köy yıkılıp boşaltılırken ve bunların
hepsi ABD silahlarıyla yapılırken hiçbir haber yapılmadı burada. 2003’de çok
ilginç bir şey oldu. ABD Irak işgalinde Türkiye’nin desteğini istedi ve hükümet
ABD yerine kendi halkını dinleyerek reddetti. O zaman Türkiye’de insan hakları
ihlalleri haberlere girmeye başladı. Çünkü Türkiye ABD’nin talimatını
izlememişti” değerlendirmesinde bulunan Chomsky
“Şimdi de Türkiye oluşturulan koalisyonla birlikte hareket etmediği için
benzer şey yaşanıyor” dedi.
“Almanya
ve Fransa başta olmak üzere AB ülkelerinin “ırkçı” davranarak Türkiye’yi
birliğe almak istemediğini” kaydeden Chomsky, “Avrupa Birliği ırkçı bir biçimde
şunu çok açık ortaya koydu ki Türkiye ne yaparsa yapın AB’ye alınmayacak. Hep
insan hakları ihlallerini öne sürdüler. Türkiye’yi üye olarak görmek
istemediler. Türkiye’de de ilerleme durdu” ifadelerini kullandı.
Chomsky'nin
Amerikan medyası ve Türkiye'ye ilişkin sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:
-
Türkiye ABD medya gündeminde pek fazla yer almıyor. Gezi protestoları ya da
Soma’da madencilerin ölümü gibi çok büyük olaylar ya da trajediler dışında.
Sadece
Türkiye değil hiçbir ülke haber olmuyor burada zaten.
-
Ama yine de Çin, Hindistan, Brezilya Türkiye’ye oranla daha çok haber oluyor.
Birkaç
yıllık New York Times arşivlerini taradım. İsrail çok haber oluyor. Ancak
‘ABD’nin çıkarı’ söz konusuysa diğer ülkeler haber oluyor. Türkiye’nin
haberleştirilmesi ise oldukça ilginç bir durum sergiliyor.
-
Bugünlerde CNN ‘Türkiye nerede?’ sorusunu soruyor. ‘Biz yıllardır ekonomik,
askeri yardım yapıyoruz. Nerede Türkiye? Bu savaş zaten onların savaşı, bizim
savaşımız değil. Biz değil onlar savaşmalı’ vurgularını işitiyoruz sıklıkla.
Şimdiye
dek Türkiye sadece ABD politikası ile ilişkili olarak haberleştirildi. 1990’da
Güneydoğu’da korkunç olaylar olur, binlerce köy yıkılıp boşaltılırken ve
bunların hepsi ABD silahlarıyla yapılırken hiçbir haber yapılmadı burada.
2003’de çok ilginç bir şey oldu. ABD Irak işgalinde Türkiye’nin desteğini
istedi ve hükümet ABD yerine kendi halkını dinleyerek reddetti. Türkiye’de
nüfusun % 95’i karşıydı. Ve o zaman burada medya korkunç saldırı başlattı
Türkiye’ye karşı. O zaman Türkiye’de insan hakları ihlalleri haberlere girmeye
başladı. Çünkü Türkiye ABD’nin talimatını izlememişti. Şimdi de Türkiye
oluşturulan koalisyonla birlikte hareket etmediği için benzer şey yaşanıyor.
-
Türkiye’de Meclis’ten müdahale onayı ve yetkisi çıktı gerçi şimdi öncekinden
farklı olarak.
Ama
yine de çok istekli değiller.
-
Evet. Gazetecilerin ve haberciliğin Türkiye’deki durumu da oldukça kötü son
yıllarda.
Yıllar
önce bir mahkeme için gittiğimde medyanın çok açık olduğunu, TV kanallarının
bana sorular sorduklarını ve epey iyileşme olduğunu gözlemiştim. Ama şimdi öyle
değil. Ancak bana göre olan şey şu. Avrupa Birliği ırkçı bir biçimde şunu çok
açık ortaya koydu ki Türkiye ne yaparsa yapın AB’ye alınmayacak. Hep insan
hakları ihlallerini öne sürdüler. Ama Türkiye ne zaman testten geçse yine durum
değişmedi. Türkiye’yi üye olarak görmek istemediler. Almanya, Fransa çok ırkçı
davrandılar, ABD’den bile beterler bu konuda. Türkiye’de de ilerleme durdu.
- ABD’de nitelikli, derinlikli haber bulmak
mümkün oluyor. Fox TV’de değil elbet ama New York Times gibi diğer ana akım
yayın organlarında bile bu mümkün. Ama bu duruma rağmen Ferguson olaylarının
temsilinde de gördüğümüz gibi ırkçı ifadelere rastlayabiliyoruz. New York
Times’da çıkan ve çok eleştiriye uğrayan bir yazıda, polis tarafından öldürülen
Michael Brown’ın bir melek olmayıp uyuşturucu kullandığı ve zaten okulda da
başarılı olmadığı gibi kurbanı suçlayan ifadeler yer aldı. Gizli bir ırkçılık
devam ediyor yani. Kişisel olarak eğer ırkçılık karşıtı güçlü bir siyah
örgütlenmesi olmasa aralarında dayanışmayla bu tür olayları etkili bir biçimde
protesto etmeseler daha kötü şeyler de olabileceğini düşünüyorum.
Doğru..
Boston’da kırmızı metro hat banliyölere gitmez. Batı tarafı banliyölerine
Arlington ve Lexington’a kadar genişletilsin metro diye önerildi bir ara.
Lexington liberal, ilerici bir yer aslında. Ama reddedildi. Çünkü eğer izin
verilseydi, o zaman şehir merkezindeki siyah bir çocuk metroya binip
Lexington’a gelebilecekti.
Lexington’dakiler
buna ne diyor eğer ilerici görüştelerse?
Konuşmazlar
bunun hakkında. Okullardaki ırksal ayrışmaya karşı İrlanda ve siyahları
birbirine getirme çabası oldu. Ama banliyöleri dışladılar. Siyah banliyöler ve
zengin banliyöler bir araya gelmiyor. Bu tür şeyler pek haberleştirilmiyor…
Boston’da çok büyük bir siyah nüfus yok ama Philadelphia’da mesela çok siyah
var ve büyük süpermarket yok siyahların yaşadığı yerde. Her şeyin daha pahalı
olduğu küçük dükkanlar var. Ama uyuşturucuya karşı açılan ve siyah erkekleri
hedefleyen ırkçı savaş en ilginci. Hapishanelerde çok büyük bir siyah nüfus
var. 1980’den beri uyuşturucuyla savaş siyahları hedefledi ve onları suçla
ilişkilendirdi. İç savaştan sonra sokağın köşesinde siyah bir erkek beyaz bir
kadına baktı diye bile suçlandı. Hapishanedeki siyah nüfus köle gibi
kullanılmıştır endüstri tarafından. 2. dünya savaşında bu bitti. 1950 ve
1960’larda görece daha iyi işler bulup sendikaya girebildiler, ev aldılar ve
çocuklarını okula gönderdiler. Ama neo-liberal dönemde sendikalar zayıfladı ve
ücretler düştü. Cezaevlerinde yine siyah nüfus hala (elbette Hispanikler de)
emek gücü olarak kullanılıyor.
Nüfus
istatistikleri ABD’de önümüzdeki yıllarda siyah ve Hispaniklerin çoğunluğu oluşturacağını
söylüyor. Bu bir fark yaratır mı?
Hayır.
Beyazlar azınlık oluyor, evet. Başta Hispanikler, siyah, Asyalı nüfus hızlı
büyüyor. Güney’deki aşırı tepkisel hareketin artış nedeni de bu. Artık
azınlığız ve burası bizim ülkemiz değil diyorlar. Öyle diyorlar. Almanya da
öyle. Merkel ne diyor, sarışın ve mavi gözlü olmayı reddediyorlar, asimile
olmuyorlar diyor Türklere. Avrupa inanılır gibi değil. Çok daha ırkçı.
Danimarka’da olan çok ilginçti hatırlarsanız.
Muhammed
karikatürlerinin çizilmesiyle başlayan olaylar mı?
Evet.
Ama tarihi çok ilginç. % 7 Müslüman orada. Kültür bakanının Müslümanlara karşı
açıklamasından çok kısa bir süre sonra bu gazete Muhammed’le alay eden
karikatürleri yayınladı. O tarihten 2 yıl önce aynı gazete İsa’yla alay eden
karikatürleri yayınlamayı reddetmişti. Bu İslamofobi işte.
Teknolojinin
alternatif amaçlarla kullanılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Burada Snowden
açıklamaları oldu NSA hakkında mesela. Türkiye’de de yolsuzlukların ortaya
çıkması ve en azından dolaşıma sokulmasına tanık olduk.
İki
tarafı var konunun. Bu teknoloji aynı zamanda ırkçılara da olanak sunuyor.
İnternetle olan şey şu, kişiler internette kendininkilere benzeyen pozisyonlar
almaya itiliyor. New York Times, evet çok eleştiri alır ama, okuduğunuzda pek
çok görüşü görebilirsiniz. Ama internette insanların yaptığı, kendi
görüşlerinin ifade edildiği yerlere gitmek. Eğer ilericiyseniz Democracynow
seçmeniz ya da sağda iseniz Fox seçmeniz başka bir görüşü duymamanıza yol
açıyor. Sadece kendi görüş açıları daha güçlenmiş oluyor, çünkü duydukları bu.
Pew
Research Internet Project tarafından gerçekleştirilen bir araştırma da
sessizlik sarmalının hala geçerli olduğunu ortaya koymuş. Snowden’ı sosyal
medyada pek kimse tartışmak istemiyor mesela. İnsanlar zaten ancak kendi
görüşleriyle uyumlu olan ortamlarda konuşuyor.
Ben
de kendi çevremdeki çocuklarla bir araştırma yaptım. Pek umursar gözükmüyorlar.
*Noam
Chomsky ile 7 Ekim 2014 tarihinde ağırlıkla Amerikan medyası ve ırkçılık
üzerine yaptığımız söyleşinin kısaltılmış çevirisidir.
Mine
Gencel Bek
11 Ekim 2014 00:04
No comments:
Post a Comment