Monday 6 October 2014

Arîn Mîrxan Depremi Ve Fısıldadığı Şifre

by Caner Bingöl

Bir depremdi Kobanê ovasında Arîn Mîrxan, yeryüzünün bütün kadınlarını sarstı!
Kobanê’de insanlık ve onur direnişi tüm görkemiyle sürüyor. Saldırıların ve direnişin en şiddetli seviyeye ulaştığı bu günlerde göğüs göğse çarpışmalar yaşanırken Kobanê’nin stratejik önemdeki Mîştenur tepesindeki IŞİD mevzisine onurlu bir kadın savaşçı daldı. Kadın Savunma Birlikleri (YPJ) takım komutanı Arîn Mîrxan fedai eylem gerçekleştirerek onlarca IŞİD çetecisi caniyi savaş dışı bıraktı.
Arîn Mîrxan’ın eylemi kadının tarihsel özgürlük yürüyüşünün günümüzde ulaştığı en yüksek noktadır. Bir kadın dağıdır bu yürüyüşün mekânı… Doruğundaki kamaşık ışığıyla karanlık bir gezegeni ışığa boğan bir dağdır burası. Eteklerine Rosa Lüxemburg’un “Vardık, Varız, Varolacağız” pankartını astığı, Emma Goldman’ın dans edebileceği hürriyet alanını açtığı, “eylem yeteneğimiz dışında hiç bir şeyimiz yok” diyen Ulrike Meinhof’un yeteneklerini döktüğü, Sabahat Karataş’ın karanfiller ektiği, Berîtan’ın şahince doruğundan uçtuğu, Sakine Cansız’ın işkencehanelerden ‘ah’ etmeden geldiği ve Arîn Mîrxan’ın milyonlarca kadının hıncını kuşanarak deprem yarattığı bir dağ…

Emperyalist-kapitalist karanlık dünyanın binbir kılıklı şeytanlarına karşı cephelerde kahramanca savaşan yüreklerin ‘arkasında’ olanlarız biz. Çokça gerisinde olanlarız. Sahip olduğumuzu sandığımız tüm duyguların, ilişkilerin, nesnelerin, tüm bir yaşamımızı dolduran şeylerin aslında bize sahip olduğunu anlayamayanlardanız. Anlayıp da göremeyenlerdeniz. Görüp de cüret edemeyenlerden…

Bu yazının amacı sitem etmek, sitemkâr olmak değildir. Arîn Mîrxan’ın ve yoldaşlarının bir şifre fısıldadığı insanlık eylemini anlamaktır. Anlaşılması için zihin birliğine açmak, kardeşçe kafa yormak ve olmak yolculuğudur. Zira onların hikâyelerini anlatmaya çalışmak bu yazının haddi hiç değildir. Bunu tam anlamıyla yoldaşlık mertebesini paylaşan insanlar yapabilir ancak…

Parmaklarım dünyanın sömürü ve zulüm boyunduruğunu yargılayanlardan, onu parçalamak için mevzilere atılanlardan bahsederken istemsizce titriyor. Eylemin ta kendisi olan cüretli yürekler için sözcükler anlamını yitiriyor. Ve aslında onların fısıldadığı şifreyi anlama yolculuğu burada; sözcüğün, sözün anlamını yitirmesinde, artık bir eyleme dönüşmesi gereken insanın içinde, ta kendimizde başlıyor. Kendine sitemkâr olmaya, kendini hırpalamaya ve kendi gibilerinin hırpalanması için şifreyi bir başka yüreğe fısıldamaya dönüşüyor sözcükler…

Arîn Mîrxan bir deprem oldu Kobanê ovasında. Başta yeryüzünün bütün kadın yüreklerini sarstı. Onların zincirlerini yıprattı. Cin oldu aklına girdi. Sonra düşmanlarının can evine saplandı. Yüreksiz olduklarını gösterdi. Ve bununla bizleri sarstı, biz gibileri…
Karanlık mevzileri parçalarken bir nar tanesi gibi dağılan bedeninden; ‘ey! özgürlük isteyen insanlar, istemek yetmez onu almak için ayağa kalkın, yüreğinizi kuşanın’ diye fısıldadı. Yürekleri sarstı…

Sarsılan yüreklerde bir sorudur şimdi Arîn Mîrxan.
Özgürlüğe, onurlu ve insanca yaşama özlem duyan her bireyin sırtını bu hakikat dağına yaslayarak; onların fısıldadığı şifreyi yürekten yüreğe paylaşabileceği ve ancak kendisine, yalnızca kendisine sorabileceği bir sorudur bu.


Durma öyleyse sor! 

No comments:

Post a Comment