Ağu 2, 14 • Hariçten Gazel, Kör Kâtip
Savaşanların
gündeminde sevişenler var! Memleket solu fuhşu münazara ediyor.
Hararetli
tartışmanın odağında seks işçisi kavramı durmakta ve neredeyse her konuda
olduğu gibi bu konuda da kafalar “orospu bohçası” gibi karmakarışık. Bazıları
fahişeliği ağzına küfür diye alıyor ama “Çanakkaleli Melahat”i[1] kardeşi bilen
devrimciler de yok değil. Meseleye “sermaye”nin kitabını yazmış olan Marx’ın
penceresinden bakıldığı ise söylenemez.
Bu yazı
mevcut kafa karışıklığını Marx’ın kavramları ve yöntemine başvurarak aşmayı
öneriyor ve bu yolla gerçekleştirdiği çözümlemenin sonucu olarak da seks işçisi
kavramsallaştırmasının geçerliliğini savunuyor.
Marx’ın emek
süreci olarak tanımladığı güzergâhı takip ederek, herhangi bir uğraşın iş olup
olmadığı sınanabilir. Bu sınama seks işçiliği için de mümkündür. Dolayısıyla,
seks işçiliği bu yazıda, emek sürecinin güzergâhı üzerinde bulunan meta,
emekgücü, kullanım ve değişim değeri, toplumsal emek, eşdeğer ve göreli biçim,
para-meta kavramlarıyla tartışılıyor.
(Harvey, 2012, s. 124)
Marx, emek
sürecini (daha da önemlisi bütün kapitalizm çözümlemesini) meta kavramıyla
başlatır. Kapitalizm koşullarındaki her türlü ticari muamelatta olduğu gibi,
ticari seks piyasası da metaların alım satımına dayalıdır. Bu nedenle, fuhuşla
ilgili çözümlemeye de buradan başlanabilir, başlanmalıdır.
Seks İşçisi
Ne Satar?
Gündelik
dilde, fahişenin, bedenini sattığı söylenir. Benzer bir biçimde, “solcular” da
fuhuş konusu açıldığında, çoğunlukla kadın bedeninin metalaşmasından dem
vururlar.
Peki,
gerçekten böyle midir? Fahişe bedenini mi satar? Bir başka biçimde sorarsak,
ticari sekste meta, beden midir? Bu soruya verilen yanıtlar, solun fuhuş
karşısındaki konumlanmasını belirleyen ayrım noktasıdır.
Yanıtlardan
biri, yukarıda da anıldığı gibi metanın “kadın bedeni” olduğunu öne sürer. İki
kelimelik bu yanıt, en az iki yanlışı içerir: Bunlardan ilki seks işçisinin
kadın olduğunu, diğeri ise metanın beden olduğunu varsaymasıdır.
İkinci yanıt,
ticari sekste metanın beden değil, cinsel hizmet olduğunu söyler. Bu noktada,
seks işçileri Sevtap ve Yeşim’in içeriden gelen seslerine kulak verilmesinde
fayda var. Bilhassa, bilinci belirleyenin yaşam olduğunu Marx’tan, her insanın
bir entelektüel olduğunu Gramsci’den öğrenmiş olanlar tarafından…
Kimseye bir
şey sattığım yok, gördüğün gibi bedenim bende duruyor. Ben müşterilerime cinsel
zevk sunuyorum…
(Seks işçisi
Sevtap, röp. Kemal Ördek, 2013)
… bu meslekte
bedenimizi kimse bizden satın almıyor. Biz hizmet sunuyoruz, zevk sunuyoruz.
Müşteri gelip hizmetini alır gider. Kimse kimseye bedenini kiralamıyor.
(Seks işçisi
Yeşim, röp. Kemal Ördek, 2013)
Öznel
anlatılara itibar etmeyenler ise Marx’a kulak kabartabilirler:
Tiyatro,
konser, genelev vb. işletmecisi aktörün, müzisyenin, fahişenin vb. emek gücü
üzerindeki geçici tasarrufu satın alır.
(Marx, 1998)
Fahişenin
bedenini sattığını ya da kiraladığını söylemek, tıpkı işçinin emek sürecinde
bedenini sattığı ya da kiraladığını zannetmek gibi yanıltıcı olacaktır. İşçi,
bedenini (ya da emeğini) değil, emek gücünü[2] satar. Aynı şey seks işçisi için
de geçerlidir. Bu nedenle, seks işçiliğinde meta, beden ya da bedenin geçici
süreyle cinsel kullanımı değil, seks işçisinin emekgücü sayesinde üretilen,
kullanım değeri ve değişim değeri olan belirli bir seks hizmetidir. Bir meta
olarak seks hizmetinin kullanım değeri alıcının cinsel arzularını tatmin etmesi
ve cinsel memnuniyet sağlaması, değişim değeri ise metada vücut bulan toplumsal
emek, yani sunulan seks hizmetine içkin somut ve soyut emektir.[3]
“Vizite 45
TL”
Ticari seksin
farklı biçim ve mekânlarında (genelevde, sokakta ya da sanal ortamda) mutlaka bir
tarife geçerlidir. Bu tarife, ücreti belirlediği gibi hizmetin (“muamele”nin)
kapsamını ve/ya sınırlarını da belirler. Örneğin, “vizite ücreti” sadece cinsel
birleşmeyi kapsarken, ön sevişme yahut oral ya da anal ilişki için ayrı bir
tarife geçerlidir. Umumhane lügatindeki “komple muamele” kavramı ise ön sevişme
ya da oral ve/ya anal ilişkinin de dâhil olduğu tarifenin karşılığıdır.
Vizite 45 TL.
Vizitenin yarısını patron, yarısını kız alır. Bahşiş de alırsın.
(Seks İşçisi
Ahu, röp. Sibel A. Yengin, 2013)
150 TL. Anal
ve kondomsuz ilişkiye girmiyorum. Fetiş ve kölelik için arayabilirsiniz.
(Seks işçisi
Liza, bir eskort sitesindeki ilandan)
Seks hizmeti,
başka mal ve hizmetlerin alım satımında olduğu gibi yaygın olarak para, kimi
durumlarda ise çıkar[4] karşılığında sunulur. Bununla birlikte, telefon ya da
internet vasıtasıyla gerçekleştirilen sanal sekste olduğu gibi, kontör ya da
kredi olarak adlandırılan ve aslında kendisi de sanal bir değer olan paranın
sanal biçimleriyle de ödenebilir. Burada çözümlememiz açısından önemli olan
nokta, meta ile başlayan emek sürecinin para-meta biçimini alarak
sonlanmasıdır.
Buraya kadar
yazılanlar, seks işçiliğinin neden bir iş olarak adlandırılabileceğinin ya da
adlandırılması gerektiğinin kuramsal dayanaklarını sunuyor. Yazının geri
kalanında ise seks işçisi kavramına hücum edenlerin dillendirdiği belli başlı
argümanlar tartışılacak.
Seks
İşçisinin Cinsiyeti
Ticari sekste
metanın “kadın bedeni” olduğunu iddia etmenin yanlış olacağı yukarıda
belirtilmişti. Böylesi bir kabul, sektördeki cinsiyete dayalı farklılaşmayı göz
ardı etmesi nedeniyle sorunludur. Ticari seks sektöründe sadece kadınlar değil,
LGBTİ bireyler ve erkekler de (jigolo, rentboy) çalışmaktadır.
Benzer bir
biçimde, seks işçisi kavramının sektörde fahişeliğin gölgesinde kalan işlerde
çalışanları da kapsadığını belirtmekte fayda var. Sektörün ana hatlarını
haritalamaya çalıştığımızda, fahişeliğin yanı sıra erotik ya da porno film
oyuncularını[5], görüntülü ya da sesli sanal seks hatlarında çalışanları, erotik
dansçıları, konsomatrisleri, sexshopları vb., kapsayan bir kroki beliriyor.
İşçinin
Bedeni ve Benliği
Seks işçisi
kavramının günah listesine yazılan bir diğer iddia, beden ile benlik arasındaki
ayrıştırılamaz ilişkiyi göz ardı ettiğidir. Buna göre, fahişe sadece bedenini
değil, aynı zamanda benliğini de satmakta, bu nedenle benliği de tecavüze
uğramaktadır. Buradan yola çıkarak da, seks işçiliği kavramının, fahişeyi
ruhsal ve fiziksel olarak insanlıktan çıkaran bu ilişkiyi görmezden geldiği öne
sürülür.
Benlik ile
beden arasında kurulan bu türden (özcü ve indirgemeci)[6] bir ilişki ayrıca
tartışılabilir. Ancak bu haliyle kabul ettiğimizde dahi seks işçisi kavramına
yönelen bir eleştiri olması anlamsızdır. Başka iş kollarında ve seksin ticari
olmayan biçimlerinde de bedene ve benliğe yönelen benzer şiddet ve aşağılama
pratikleri söz konusudur. Seks işçisinin maruz kaldığı şiddete evli bir kadının
cinsel ilişki sırasında eşi tarafından uğramadığı ya da seks işçisinin yaşadığı
aşağılanmayı temizlik işçisinin deneyimlemediği söylenemez.
Altını
çizerek belirtmekte fayda var: Seks işçiliğinin neden bir iş olamayacağını
kanıtlamak için, çoğunlukla seks işçilerinin emek süreçlerinde yaşadıkları
şiddet ve aşağılanma deneyimleri delil gösterilmektedir. Oysa bunlar seks
işçiliğinin bir iş olmadığını kanıtlamaz, aksine sınıfın hangi deneyimlerle
oluştuğunu betimler.
Bir Fuhuş
Yuvası: Aile
Cinselliği
yatak odasından çıkartarak kapitalist piyasa ilişkileri alanına çektiği
iddiası, fuhşun (dolayısıyla seks işçiliği kavramının) sırtına yüklenen
günahlardan bir diğeridir.[7] Oysa kapitalizmde ve diğer sınıflı toplumlarda
cinselliğin iktisadi ilişkiler alanına dâhil edilmesi fuhuş değil, öncelikle
aile aracılığıyla gerçekleşmiştir. Kadının tek eşliliğine dayalı ailenin, özel
mülkiyetin korunmasını amaçlayan bir sınıflı toplum kurumu olduğunu Engels’in
Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni isimli eserinden biliyoruz.
“Fahişe” ya da “orospu” terimlerinin, ticari olmayan ve evlilik dışı cinsel
ilişkilere giren kadınlar için de (ama sadece kadınlar için) kullanılması bu
bağlamda oldukça manidardır.
Fuhuş,
cinselliği iddia edilenin aksine özel alandan değil, özel mülkiyetin yeniden
üretimi ve bekasını sağlayan aile kurumunun alanından çıkartmaktadır. Burada,
Engels’in tekeşlilik ile fuhşu aynı toplumsal durumun birbirinden
ayrıştırılamaz karşıtlıkları olarak tanımladığı hatırlanabilir. Ancak özellikle
belirtmek gerekir ki, böyle olması fuhşun kapitalist toplumda oldukça büyük bir
sektör halini aldığını ve bu sektördeki sömürü ilişkilerini inkâr etmez.
Fahişenin
Sınıfı
Ticari seks
endüstrisinde farklı çalışma biçimleri söz konusudur. Bu çalışma biçimleri,
tekil olarak fahişenin, ürettiği ve satışa sunduğu metayla ilişkisine göre
farklılaşmaktadır. Bu ilişki, seks işçisinin sadece sınıfsal konumuna işaret
etmez, aynı zamanda farklı konum ve işlevleri ifade eden kavramsal sınırlara
temas edebildiğini de gösterir.
Seks
işçilerinin kapitalizm koşullarındaki en yaygın çalışma biçimi ücretli
işçiliktir. Bir kuruluş (genelev, ajans) ya da kişi (pezevenk) tarafından
çalıştırılan seks işçisi, çalıştığı saat ya da birlikte olduğu kişi sayısı
üzerinden belirli bir yüzde ya da sabit bir miktar alır. Bir başka deyişle,
patron artı-değere el koymaktadır. Bu çalışma biçiminde, kapitalizmin bütün
karakteristiklerinin görüldüğü söylenebilir. Örneğin azami kar hırsı:
Bayramlar,
asker sevkiyatı, maç günleri genelevin en yoğun olduğu günlerdir. Bir günde 70
kişiye satıldım.
(Seks İşçisi
ve Bağımsız Milletvekili Adayı Ayşe Tükrükçü, röp. Selin Ongun, 2010)
Sektördeki
bir diğer çalışma biçimi, kendi hesabına çalışmadır. Bu çalışma biçiminde seks
hizmeti, aracı olmaksızın doğrudan satılır. Seks işçisinin bazı üretim
araçlarına, örneğin kendine ait veya kiraladığı bir çalışma mekânına ya da iletişim
araçlarına sahip olduğu varsayılırsa, küçük burjuva olduğu söylenebilir. Ancak,
bu çalışma biçimi homojen bir karaktere sahip değildir, çeşitli toplumsal
değişkenler ve güç ilişkileri tarafından belirlenerek farklılaşmaktadır.
Örneğin, sadece beslenme ve barınma gibi temel ihtiyaçlarını ya da bağımlığı olduğu
keyif verici maddenin masraflarını karşılamak için kendi hesabına çalışan
lümpen proleter seks işçilerinin sayısı oldukça fazladır.
Bilindiği
gibi, sınıfın hayalleri ve ufku, içinde bulunduğu maddi pratikler tarafından
belirlenir. Bir tekstil işçisinin hayali konfeksiyon atölyesi ya da terzi
dükkanı açmak, geri dönüşüm işçisininki ise ardiye sahibi olmaktır. Benzer bir
durum ticari seks endüstrisi açısından da geçerlidir. Seks işçilerinin kendi
işlerini kurarak başka seks işçilerini istihdam etmeleri, yani patronluk
yapmaları da söz konusudur.
Burjuva
ahlakının sınırları gibi burjuva ekonomisinin kategorilerini de belirsiz kılan
seks işçisi, esasen işçi, çoğunlukla küçük burjuva ya da lümpen proleter, kimi
durumlarda da kapitalisttir.[8]
Ücretli Seks
Köleliği vs. Ücretli Kölelik
Ticari seks
sektöründe, özellikle insan ticaretiyle kesiştiği alanlarda, kölelik ya da
köleliktekine benzer çalışma koşullarına da rastlanmaktadır. Bu koşullarda
bedenin bir meta ya da üretim aracı gibi alınıp satıldığı kabul edilebilir.
Ancak buradan yola çıkarak fahişeliğin seks köleliği, seks işçisi kavramının
ise bunu gizleyen, süsleyerek sunan ya da meşrulaştırmaya çalışan bir kavram
olduğunu iddia etmek birkaç nedenle yanlış olacaktır.
Yukarıdaki
bütün satırların anlatmaya çalıştığı üzere, sektörde yaygın olan çalışma
biçiminin kölelik değil, ücretli kölelik yani işçilik olmasıdır. Dolayısıyla,
iddia edildiği gibi seks işçiliği kavramı köleliği gizlemeye değil, aksine
kölelik iddiası açıkça görülebilir olan işçilik olgusunu bulanıklaştırmaya
hizmet etmektedir.
Türkiye’de
2013 yılının rakamlarıyla 40 bin kadın vesika almayı bekliyor. Bu tablo,
piyasaların ruhundaki doyumsuz arz(uy)a ve meselenin seks işçilerini
mağdurlaştırıcı hikâyelere sığdırılamayacak yapısal temelleri olduğuna işaret
ediyor.
Bunlarla
birlikte, seks işçisi kavramının fuhuş sektöründeki kölelik olgusunu
gizlediğini söylemek, köleliği işçilikten daha kötü bir hal varsayması
nedeniyle de yanlıştır. Oysa Marx ve Engels’in Komünist Manifesto’da söylediği
gibi işçi çalıştığı her an köleleşmektedir:
İşçiler,
yalnız burjuvazinin ve burjuva devletinin köleleri olmakla kalmaz, her gün ve
her saat, makinenin, postabaşının ve öncelikle de şahsen fabrikatör burjuvanın
kendisinin kölesi durumuna düşerler.
(Marx ve Engels,
2011)
Erken Marx,
Ergen “Marksist”
Van der
Veen’in belirttiği üzere, seks işçisi kavramı etrafındaki bu tartışma,
Althusser’in tanımladığı biçimiyle “Genç Marx” (1844 El Yazmaları ve öncesi )
ile “Olgun Marx” (özellikle Grundrisse, Kapital ve Artı-Değer Teorileri)
arasındaki bir polemik olarak da okunabilir. Marx’ın erken dönem çalışmalarının
odağında yer alan emek, metalaşma, yabancılaşma vb. kavramlar, yaşanan
epistemolojik kopuş sonrasında yerini emek süreci, meta, kullanım ve değişim
değeri, soyut ve somut emek, artı değer vb. kavramlara bırakmıştır. Bir başka
deyişle, Marx’ın çalışmasının odağı metalaşmadan sınıfa kaymıştır.
Buradan yola
çıkarak, seks işçisi kavramsallaştırmasına metalaşma ile yabancılaşma
kavramlarına başvurarak ve ahlakçı bir konumdan hücum edenlerin “Genç Marx”ın
okurları olduğu öne sürülebilir.
Zührevi
Olmayan Bir Hastalık: Fahişefobi
Fahişefobi ya
da orospufobi (whorephobia)[9] kavramı fahişelerden korkma ya da onlara nefret
duyma durumunu tarif ediyor. Fahişefobinin sınırları, fahişe imgesiyle
kodlanmış hal ve hareketlerin fahişe olmayan kadınlara da devredilerek genel
bir kadın düşmanlığı halini almasına ya da kadınların bu kodlar nedeniyle
kendilerini sınırlamalarına kadar genişleyebiliyor. (Örneğin, “Fahişe gibi giyinmek”
ithamı, bu fobinin yaygın tezahürlerinden biri olarak kabul edilebilir.)
Böylesi bir kavramın, seks işçiliğine yönelik memleketteki tutum ve
davranışların anlaşılmasında işlevsel olabileceğini düşünüyorum.
Bilhassa
belirtmek gerekir ki, fahişefobi çaresiz bir hastalık değil. Fuhuşla ilişkili
birçok hastalığın aksine temas yoluyla bulaşmıyor, tam tersine temas yoluyla
iyileşebiliyor.
Suç ve Ceza
Fahişeliğin
bir meslek olmadığını savunanlar, aynı zamanda bir suç olduğunu da iddia
ediyorlar. Mesele elbette Marksist kriminolojinin penceresinden de
tartışılabilir ancak bu iddianın dayanaklarına yukarıdaki satırlarda zaten
yanıt verildi. Kısaca tekrar etmek gerekirse, fuhuş suç değildir, aksine suçla
ilişkilendirilmesine son verilmelidir.
Seks
işçiliğinin bir iş olmadığını savunan argümanlarla tanımlanan suç ve ceza,
öncelikle amele pazarlarında “bedenini satan” ya da vida sıktığı fabrikada
ürettiğine yabancılaşan işçinin suçlanması ve cezalandırılmasını gerektirir.
Aynı şekilde kadının tek eşliliğine dayalı ve kadına yönelik şiddetin sıradan
bir gündelik pratik olarak devam ettiği ailenin de cezası kesilmelidir.
Bilhassa, küçücük çocuklarına çıraklık yaptıranlar ya da öz çocuklarını para
karşılığında çocuk gelin olarak satan ebeveynler en ağır cezayı almalıdır.
İroni uzatılabilir ancak dikkat çekici bir gerçeğe dönmek daha faydalı olacak:
Bugünlerde fuhşu tartışan memleket solunun önemli bir kısmının yayınlarında
“çocuk gelin” kavramı bir kere dahi anılmış değil!
Son söz:
“Dünyanın bütün seks işçileri birleşin”
Şimdi seks
işçiliği diyoruz; orospuluk yani. Seks işçiliği ismi birazcık da rahatlattı
diye düşünüyorum ben. Aslında o işin de gerçekliğini öldürüyo. Orospu denmeli,
fahişe denmeli, hoşuma gider benim. Seks işçiliği diyince içini boşaltmışsın
gibi geliyo bana bi yerde. Ne zaman sendikalaşırız, ne zaman bu işten dolayı bi
sigortamız olur, o zaman seks işçiliği derim ben buna.
(Seks İşçisi
Burcu, röp. Necmi Erdoğan, Birgün, 2012)
Seks işçileri
emek süreçlerinde karşılaştıkları sömürü ve şiddetle başa çıkabilmek,
güvenlikli çalışma ve güvenceli gelecek mücadelesi vermek için dünyanın birçok
yerinde sendika ya da dernekler altında örgütleniyor, sokağa çıkıyorlar.[10]
Türkiye’de de bir sendika girişimi olan Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan
Hakları Derneği’nde örgütlenen seks işçileri, seks işçiliğinin bir meslek
olarak tanınmasını talep ediyorlar.
Türkiye
devrimci hareketinin tarihinde seks işçileriyle kurulan temaslar yok değil.
Buna ilişkin deneyimler henüz yazılmamış olsa da, örneğin Ankara genelevinde
çalışan seks işçilerinin ‘70’li yıllar boyunca devrimciler tarafından
örgütlendiğini, hatta bazı devrimcilerin 12 Eylül günlerinde burada
saklandığını biliyoruz.
Seks işçiliği
dâhil işçiliğin her türlüsünün ortadan kalkacağı, sömürünün ve eşitsizliklerin
son bulacağı bir dünyanın mücadelesini verenler, seks işçilerinin örgütlenme
mücadelelerine de omuz vermeli, onlarla dayanışmalı. Niye olmasın ki? Belki de
tam zamanı!
Niye olmasın
ki? Hatta şimdi tam da zamanı diye düşünüyorum böyle şeylerin. Kadın cinayetleri
çoğaldı… Artık kadınların da gözleri açıldı; şimdi biçoğu erkeğe o kadar köle
değiller eskisi gibi. Şimdi bu noktadalarsa demek ki bi beş yıl sonra daha
güzel yerlerde olabiliriz. Ama bunu yapan onlardan biri olmalı ki onları
anlasın. Ben içlerindeyim; onların beklentisinin ne olduğunu, onları nerden
nası bağlıycamı çok iyi biliyorum. Ama vaktim yok ki. Vaktim olsa, bak nasıl
olurmuş örgütlenmek.
(Seks İşçisi
Burcu, röp. Necmi Erdoğan, Birgün, 2012)
01.08.2014
Not: Umumhane
Teorisine Giriş alt başlıklı ilk yazıda belirtildiği üzere, bu dizi başlangıçta
üç bölüm olarak planlanmıştı. Ancak yukarıdaki satırlardan oluşan ikinci bölüm,
konuyla ilgili düşüncelerin neredeyse tamamını kapsıyor. Yazının başlığı biraz
da bu yüzden “Komple Muamele”. Özetle, şimdilik noktayı koyuyorum.
—–
[1] Ece
Ayhan’ın Melahat Geçilmez şiirine göndermeyle.
[2]
“Emek-gücü ya da emek kapasitesi sözünden, insanın, kendisinde bulunan ve hangi
türden olursa olsun bir kullanım-değeri üretirken harcadığı ussal ve fiziksel
yeteneklerin bütünü anlaşılmalıdır.” (Marx, 2003, s. 157)
[3] (Van der
Veen, 2001, s. 43) ve (Ward, 2007, s. 16)
[4] Bununla
ilgili olarak, popüler kültür metinlerinde telaffuz edilen “tezgâh arkası”
söylemi hatırlanabilir.
[5] Ticari
seks endüstrisinin bir parçası olan porno ve erotik film sektöründeki çalışma
koşulları hakkında fikir sahibi olmak için “9 to 5: Days in Porn” isimli
belgesel filme göz atılabilir.
[6] (Van der
Veen, 2001, s. 41)
[7] (Ward,
2007 s. 16)
[8] (Ward,
2007 s. 16 ve 18)
[9] İlişkili
bir kavram da everyday whorephobia. Bu kavram da sıradan ya da gündelik
fahişefobi biçiminde tercüme edilebilir. Fahişefobi kavramıyla ilgili bir blog
makalesi için:
http://www.theguardian.com/commentisfree/2010/jun/23/sex-workers-whorephobia
[10] (Gall,
2006)
—-
Kaynakça
Altan, E. (6
Mart 2014) Kırmızı Şemsiye: ‘Seks işçiliği meslek olarak tanınsın’, Sendika.org
Engels, F.
(2012) Ailenin, Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, (çev. Kenan Somer), Ankara:
Sol Yayınları.
Erdoğan, N.
(26 Temmuz 2012) Seks işçisi Burcu: Vaktim olsa, bak nasıl olurmuş
örgütlenmek!, Birgün Gazetesi.
Gall, G.
(2006) Sex Worker Union Organising, London: Palgrave Macmillan.
Harvey, D.
(2012) Marx’ın Kapital’i İçin Kılavuz, (çev. Bülent O. Doğan), İstanbul: Metis
Yayınları.
Marx, K.
(1988) Artı-Değer Teorileri 1, (çev. Yurdakul Fincancı), Ankara: Sol Yayınları.
Marx, K.
(2011) Komünist Manifesto ve Komünizmin İlkeleri, (çev. Muzaffer Erdost),
Ankara: Sol Yayınları.
Marx, K.
(2011) Kapital 1 (çev. Alattin Bilgi), Ankara: Sol Yayınları.
Ongun, S. (9
Mart 2010) Bir günde 70 kişiye satıldım, T24.
Ördek, K.
(2013) Seks İşçiliği: Mitler ve Gerçekler, Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve
İnsan Hakları Derneği.
Seks İşçileri
Manifestosu (1997), Kalküta.
Tahaoğlu, Ç.
(4 Ocak 2013) Zürafa Sokak’ta eylem var, Bianet.
Van der Veen,
M. (2001) “Rethinking Commodification and Prostitution: An Effort at
Peacemaking in the Battles over Prostitution”, Rethinking Marxism , 13 (2):
30-51.
Ward, H.
(2007) Prostitution: Marxism versus Moralism
—
“Bu yazı
dizisi umumhane.wordpress.com adresinde yayınlanmaktadır ve yazarının bilgisi
dahilinde sitemize eklenmiştir.”