Hayatı, uzun
ve ince bir yol olarak algılamak çizgisel bir düzlemde ilerlediğimiz algısını
da beraberinde getiriyor. İster kadercilik deyin adına, ister evrenin çekim
gücü: Edimlerin, eylemlerin, eylemsizliğimizin, hâsılı cümle ritmiyle
bugünümüzün dünün doğal bir uzantısı ve sonucu olduğunu kabul ediyoruz.
Hatırlamak ve
Unutmak
Oysaki
dünümüzle bugün, dün olduğumuz insanla bugün yansıttığımız kişi arasında sadece
geçen zamanla da açıklanamayacak derecedeki büyük ve göz korkutan uçurumlar,
insan doğasının daha çetrefil olduğunu düşündürüyor ister istemez. Bu büyük
uçurum nasıl kapanır? Kapanabilir mi? Dahası elzem midir bu? Hatırlamak, bir
hatırat kurmak geçmiş ve öteki sizler üzerinden bugüne ne sağlar, sizden ne
kaybettirir?
Zamanımızın
en büyük düşünürleri arasında gösterilen Edward Said, Yersiz Yurtsuz adlı
hatıratını kaleme almasının asıl nedenini “bugünkü yaşamımla o günlerdeki
yaşamım arasındaki zamansal ve mekânsal uçurumun iki yakasını bir araya getirme
ihtiyacı” olarak tanımlıyor. Zamanında İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki
yerini alan Aylin Üçler’in incelikli çevirisi, Metis tarafından yeniden
basıldı.
Baskıcı
Aileden Kaçarak...
Yıl: 1991.
Said, lösemi olduğunu öğrenir. 1994 yılında “bugüne anlam verebilmek ve
kaybolup giden bir dünyanın anısını canlı tutabilmek adına” çocukluk ve
ilkgençlik anılarını yazmaya başlar. Out of Place, ancak 1999’da okurla
buluşacaktır. Anılarıyla New Yorker Kurmaca Dışı Kitap Ödülü’nü de kazanacak
olan Said, 2003’te yaşamını yitirecektir. Edward Said, “Edward Said olmadan
öncesi”ne uzanıyor bu kitabında. Lübnan’ın yılankâvi sokaklarından Kahire’nin
zıtlıklarla bezeli kozmopolit caddelerine ve İsrail’in devlet statüsünü
almasından önce 40’lı ve 50’li yıllarda Filistin’de yaşanan değişimleri,
ABD’nin sadece kendine benzeyen ABD’liliğini o gün algıladığı şekliyle ve
tatlısert bir üslupla anlatıyor Said. “İngiliz olduğu su götürmez bir” isimle
apaçık Arap izleri taşıyan soyadı, gittiği hiçbir yerde peşini bırakmayacaktır.
Sonrasında İngilizce ile Arapça arasında salınırken de aynı yabancılığı
hissedecektir o: Yersiz ve yurtsuzdur o.
Said,
“Ortadoğu’daki değişimlerin epey şahsi bir bakış açısından gayrıresmî kaydı”
olarak da okunmasını istedi hatıratında, ailesinin kişiliği ve hayatı
alılmaması üzerindeki etkilerine özellikle değiniyor. Baskıcı bir baba figürü
ile her hareketini izleyen bir annenin daimi alakası altında büyümeye başlayan
Said, olgunlaşmasının ancak ve ancak ailesinden ayrılmasıyla mümkün olduğunu
bilir.
Yersiz
Yurtsuz’da, siyaset ancak hepimizin hayatını etkilediği hâliyle yer alıyor.
Anlatının merkezine yerleşmeyi asla başaramasa da, Demokles’in kılıcı gibi
atmosferin aldığı şekli derinlemesine etkiliyor. Said de o günleri anarken
“politikanın hayatının merkezinde olmadığını özellikle” vurguluyor.
Yersiz Yurtsuz,
geçen yüzyılın en büyük düşünürlerinden birinin kişisel ve epey tantanalı
gelişimini anlatıyor. Yer yer şiirsel, yer yer de romantik bir üsluba yakın
duruyor. Said ama son tahlilde hiçbir tanımlamaya girmemeye özen gösterircesine
yazıyor adeta. Zira o hep ve daima "Yersiz Yurtsuz."
Gaye Özdemir, "Edward Said olmadan önce" Taraf
Kitap, Eylül 2014
No comments:
Post a Comment