Tuesday, 23 September 2014 - 10:41
Unutmak
mümkün mü 28 Aralık akşamını? Bundan dört yıl önce bir sabah feryada uyandı
memleket. Boydan boya acıdan ve ağıtlardan ibaret. Battaniyelere sarılan cansız
bedenler, eve ekmek getiren katırların üstüne konmuştu. Sınırdan bu sefer tütün
değil ölüm taşınıyordu. Bazı yaralara tütün basmak kâfi gelmez…
AKP
iktidarının ne ilk ne de son katliamıydı bu. Memlekette iş cinayetleri, kadın
cinayetleri, 15’ini doldurmadan hayata gözlerini kapayan ilkokul çağındaki
“teröristler”… İster ekmek almaya gitsin ister çobanlık yapmaya, bedenlerinden
ağır silahların altında kalmıştı çocuklar…
O, hep gurur
duyduğumuz ve umutla baktığımız Zonguldak’taki madenci yürüyüşündeki fotoğrafa
benziyordu. Umutla beraber öfke, inatla beraber inancın bilenmesiyle… 35 cansız
bedenin Roboski’de taşınırken çekilen fotoğrafı bir şeylerin mesajını
veriyordu. Yıllar geçse de unutulmayacak, hesabı mahşere kalmayacak bir davanın
yürüyüşüydü.
AKP, yaşanan
katliamı, kaçakçılıkla ilgili önemli bir gelişme ve diğer kaçakçılık
faaliyetleri için örnek teşkil edecek kıymetli bir olay diye yorumlarken, gün
be gün artan ve kemikleşen bir öfke boy veriyordu Roboski’li ailelerde.
AKP hükümeti
işine geldiği oranda Roboski’yi gericiliğe meze yapmaktan da geri durmuyordu.
Her kürtaj bir Uludere’ydi, her barış İslam kardeşliği…
Roboski’de
padişah sofraları kuruldu ve kurulan sofralara Roboski’li aileler davet edildi.
Açılımdı bunlar, çözümdü bir şeylere…
Çok şey
değişti. Ama bir şey değişmedi değişen onca şeyin içinde. Roboski’li aileler
hala öfke ve umut dolu. Katliamın 1000.ci gününde de 10.000’ci gününde de bu
umut Roboski’nin Reyhanlı’nın, Soma’nın hesabını soracak.
Bugün
Rojava’dan gelen mültecilere sığınak oldu Roboski. Şengal’den ve Kobanê’den
gelip, Roboski’ye ulaşan aileler aynada kendilerini gördüler. Acının adı
farklıydı ama tadı aynıydı.
Kurdistan’da
hala acı ve ölüm haberleri yükseliyor. Roboski katliamının 1000.ci gününde
insanların biricik umudu yine kendini ayırt ediyor.
Padişahın
sofralarına oturmayıp, o acı lokmayı yemeyenler de var memlekette.
Boyun
eğmeyenler, diz çökmeyenler, avuç açmayanlar…
Padişahın
sofralarına diz çökenler ile celladın yüzüne tükürenler ortadan ikiye
ayrılıyor…
Bir de
“unutsak yüreğimiz kurusun” diyenler arasında AKP yalakaları vardı…
Sahi nerde
onlar?
Merak etmeyin
oldukları yerde duruyorlar… Başka katliamlarda tekrar gün yüzüne çıkıp üstüne
düşen vicdan rollerini oynamak için. Onlar çoktan unuttu Roboski’yi. Kurudu
yürekleri.
Güneş her gün
yeniden doğuyor Roboski’ye… Yeter ki kurumasın yüreğiniz!
Özkan Öztaş
No comments:
Post a Comment