“Ben
kötülük-ki ikili birime dayanan biner sistemde başka bir ad vermek mümkün
değil-
prensibinden
yanayım, sadece hayıflandığım, kötülüğün belirsizliğidir. Kötülük var olmalı, söylenmeli; kötülüğün
enerjisi gerçek çatışmaların içinden geçmeli. Zararlı olan, sinsice sızması ve
şekil değiştirmesidir. Belirsizlik, kötülüğün devre dışı bırakılma isteğinden
doğmaktadır ki bu mümkün değil. her halleriyle, iyiliğin, gerçeğin
koalisyonuna karşı çıkmalı çünkü onlar
artık yok! Hayaletlerinin etrafında salakça komplolar oluşturmak boşuna.
eserimin özü bu, gerisi teferruat!''
“Her şey
mükemmel olduğunda dil lüzumsuzdur. Bu hayvanlar için de geçerli. Hayvanlar
için her şey mükemmel olduğundan, konuşmuyor onlar. Eğer günün birinde
konuşmaya başlarlarsa bu, dünyanın mükemmelliğinden bir şeyler kaybettiği
anlamına gelecek.”
"Her
iktidar, prensin hâkimiyeti ve halkın kurban edilişine dayanır."
“İnsanın
yok edilişinin, mikroplarının yok edilişiyle başladığını varsaymak saçma olmaz.
Çünkü mevcut haliyle mizaçları, tutkuları, gülüşü, cinselliği ve salgıları ile
insanın kendisi de pis bir küçük mikroptan, şeffaflık evrenini bulandıran
akıldışı bir virüsten başka şey değildir. İnsan arıtılmış olduğunda, her şey
arıtılmış ve her tür toplumsallık ve hastalık bulaşmasına son verilmiş
olduğunda, ölümcül biçimde temiz ve ölümcül biçimde mükemmel bir dünyada,
geriye yalnızca hüzün virüsü kalacaktır.”
“Kötülüğü
dile getirmeyi bilmiyoruz artık. Bildiğimiz tek şey, insan hakları söylemini
bağıra bağıra tekrarlamak; dindar, zayıf, gereksiz, ikiyüzlü, iyiliğin doğal
çekimine olan aydınlıkçı insanca ve insan ilişkilerinin idealliğine dayanan bir
söylem. Oysa kötülüğe kötülükle karşılık vermekten başka çıkar yol yoktur.”
“Bütün
biçimleriyle terörizm, kötülüğün trans- politik aynasıdır. Çünkü asıl sorun,
tek sorun şudur: o halde kötülük nereye gitti? Cevap: her yere; çünkü çağdaş
kötülük biçimlerinin anamorfozu sonsuzdur.”
“İnsanlar
akıllı makineler yaratıyor ya da düşlüyorlarsa gizliden gizliye kendi akıllarından
umut kestiklerinden ya da dehşet verici ve gereksiz bir aklın ağırlığı altında
ezildiklerindendir: O zaman bu akılla oynayabilmek ve onunla eğlenebilmek için
aklı makinelere hapsederler. İktidarı politikacılara bırakmanın bize her tür
iktidar isteğine gülme olanağı tanıması gibi bu aklı makinelere emanet etmek de
bizi her tür bilme iddiasından kurtarır.
İnsanlar
özgün ve dahi makineler düşlüyorlarsa, kendi özgünlüklerinden umut kestikleri
ya ada bundan vazgeçip üçüncü şahıs olan makineler aracılığıyla bu özgünlükten
yaralanmayı yeğledikleri içindir. Çünkü bu makinelerin sunduğu şey düşüncenin
gösterisidir; insanlar da makineleri kullanarak kendilerini düşüncenin
kendisinden çok düşüncesine verirler.
Makinelere
sanal denmesi boşuna değildir; düşünceyi eksiksiz bir bilginin ortaya çıkmasına
bağlı belirsiz bir kararsızlık içinde tutarlar. Burada düşünce eylemi, sürekli
olarak ertelenir. Hatta artık düşüncenin lafı bile geçmez; tıpkı gelecek
nesiller için özgürlük lafının geçmeyeceği gibi: Bu nesiller, boşluktalarmış
gibi kendilerini koltuklarına bağlayarak yaşayıp gideceklerdir. Aynı şekilde
Yapay Akıl İnsanları da kendi zihin alanlarından, bilgisayarları karşısında
oturarak geçeceklerdir. Bilgisayarı önünden kımıldamadan duran Sanal İnsan,
ekran aracılığıyla sevişir, derslerini de telekonferansla yapar. O bir hareket
özürlüsü haline gelmiştir; Kuşkusuz zihinsel olarak da özürlüdür. İnsanın
işlemsel hale gelmesinin bedeli budur. Gözlüklerin ve kontakt lenslerin,
görmeyen bir türün ayrılmaz protezine dönüşeceğini ileri sürebiliriz; tıpkı
bunun gibi, yapay aklın ve bu aklın teknik dayanaklarının da artık düşünceye
sahip olmayan bir türün protezi olmasından endişe duyabiliriz.”
*
Baudrillard,
Kötülüğün Şeffaflığı adlı bu eserinde, Batı'yı var eden temel kavramlardan olan
gelişme, ilerleme ve kendini koruma ilkesinin, her yerde, yok oluşun ve ölme
halinin sürekliliğine dönüştüğünü gösterir. 1960'ların "cinsel
devrim"i, cinsel özgürlüğe değil; travestiliğin hükümranlığına, kadın ve
erkek kategorilerinin birbirine karışmasına yol açmıştır. "Sanatta
devrim" ile iyi ve kötü gibi estetik düzeye dair kategoriler terk edilerek
"kötünün de kötüsü" türünden trans-estetik kopyalar hayatlarımızı
doldurmuştur. Sibernetik devrim, makine ile insan arasındaki ayrımı makine
lehine ortadan kaldırmış; politikanın sonuna yol açan "politik devrim"
ise eski politik biçimlerin simülasyonu olan "trans-politika"nın
egemenliğini kurmuştur... (Arka Kapak)
No comments:
Post a Comment