“Feminizmden
daha çok bahsettikçe, kadın hakları için savaşmanın, erkeklerden nefret etmekle
ilişkilendirildiğini fark ediyorum. Bildiğim tek bir şey var, o da artık buna
bir son verilmesi gerektiği. Feminizm, sözcük anlamı olarak erkeklerin ve
kadınların eşit hak ve olanaklara sahip olması demektir. Teoride, her iki
cinsiyet için de politik, ekonomik ve sosyal olarak eşit olmak demektir.”
Bu
sözler, Emma Watson’ın 20 Eylül’de Birleşmiş Milletler New York binasında,
“heforshe” (KadınİçinErkek) kampanyasının tanıtımı için yaptığı konuşmadan
alıntı. Emma Watson’ı Bülent Arınç’a karşı başlatılan kahkaha kampanyasına
katılımından hatırlarsınız belki. Kendisi 6 ay önce Birleşmiş Milletler Kadın
birimi için Küresel İyi Niyet Elçisi seçildi ve 21. Yüzyılın en büyük
dayanışmalarından biri olarak tanımlanan bu kampanyayı yayma görevini üstlenmiş
durumda. Bu feminizm kampanyasına, Dünya çapında 1 milyar erkeğin katılımının
sağlanması hedefleniyor. Evet, yanlış okumadınız, kampanyanın hedef kitlesi
erkekler.
“Bir
erkek feminist olabilir mi?” diye sorabilir birçoğunuz. Sonu –izm’le biten her
ideolojide yaşanan kavram kargaşası gibi, feminizm de ne yazık ki herkes
tarafından işine geldiği yöne doğru çekiliyor. Nitekim feminizm kendi
içerisinde sosyalist feminizmden, post-modern feminizme; anarka-feminizmden,
liberal feminizme kadar birçok farklı dalda ayrılıyor. Ancak özünde feminizm;
politik, ekonomik ve sosyal hakların her iki cinsiyet için de eşit olarak
tanımlanması, kurulması ve savunulması anlamına geliyor. Bu noktada da bir
erkek, her iki cinsiyetin de eşit haklara sahip olması gerektiğini neden
savunamasın? Bir erkek, neden kendini feminist olarak tanımlayamasın?
Bir
kadın veya bir erkek olarak doğmak, sahip olduğunuz hakları ve o haklar
doğrultusunda olabileceğiniz kişiyi neden tanımlıyor? Toplumsal normlar
tarafından şekillenen cinsiyet-stereotiplerinin sınırlı kalıplarında; hem
erkekler, hem de kadınlar toplumun öngördüğü karaktere adapte olmaya
çalışırken, yaşayabilecekleri onca özgürlükten neden mahrum kalıyorlar?
“Kadınlar
kibar olur, edepli davran.” “Erkekler ağlamaz, güçlü ol.” “Kadınlar futboldan
anlamaz, sen futbol takımına değil tiyatro kulübüne yazıl.” “Erkeklerin
analitik zekâsı kuvvetlidir, sen sosyal bilimlerde bir bölümde okuma.” “Kadın
öncelikle iyi bir anne olmalıdır, doğurganlık çağını kariyer yapmaya mı
harcayacaksın?” “Erkek eve ekmek getirir, çocuğun bakımını kadın üstlenir,
çocuğa yemek alacak parayı kazanman kâfi.”
Say
say bitmez, biter mi? Bu düzen böyle kuruldu, böyle akıp gidiyor diye, bu düzene
karşı gelmek yerine adapte olmayı mı tercih etmek gerekiyor? Doğduğumuz andan
itibaren hepimize önce kadın veya erkek olmanın koşulları öğretiliyor. Peki ya
insan olmak? İstediğimiz gibi, istediğimiz haklara ve özgürlüklere sahip
insanlar olmak?
Bugün,
bu çağda, yüksek medeniyet seviyesinde olduğunu iddia eden ülkelerde bile
cinsiyet eşitliğini tam olarak sağlanamamıştır. Dünya çapında bu mevzuya
baktığımızda, kadınlar ne yazık ki erkeklere oranla çok daha az haklara
sahipler, çok daha fazla baskıya maruz kalıyorlar, çok daha az özgürler ve çok
daha az ekonomik, politik ve sosyal olanaklara sahipler. Neden? Çünkü düzen
ataerkil. Güç, para, eğitim, kariyer ve daha nicesi erkeğin egemenliğinde. Bu
egemenliğin devam edebilmesi için de, hem erkekler, hem de kadınlar cinsiyet
kalıpları içerisinde davranmaya ve hayatlarını bu kalıplar dâhilinde kurmaya
zorlanıyorlar. Her iki cinsiyetin de olmak istedikleri gibi bireyler olmaları
için feminist aktivizme katkıda bulunmaları gerekmez mi? Bu eşitliğin
sağlayacağı konfor için feminist erkeklere ihtiyacımız yok mu?
“heforshe”
kampanyası da işte tam olarak bunu hedefliyor. Kampanya Emma Watson’ın
elçiliğinde daha yeni basına duyurulmuş olmasına rağmen, Dünya’nın farklı
yerlerinden gelen olumlu ve olumsuz tepkiler büyüyor. Bazı kişiler bu bakış
açısının feminizm değil hümanizm olduğunu savunuyor. Oysa hümanizm felsefi bir
terim olmakla beraber, doğaüstü bir güce, bir yaratan kavramına karşı, insan
merkeziyetçi anlayışın üstünlüğünü savunmaktır. İnsanlar, kendilerini rahat
hissettikleri düzenin içerisinde sabit kalabilmek için, kelimelerin sözlük
anlamlarını çarpıtarak, düzenlerini bozacak akımlara karşı ne kadar da bencil
bir direnç gösteriyorlar.
Bazı
kişiler de Emma Watson’ın bu kampanyanın elçisi olmasına bozulmuşlar. Zaten
birçok özgürlüğe ve ekonomik güce sahip bir kadının bu kampanyanın elçisi
olmaya hakkı yokmuş çünkü. Doğru, Afrika’da çocuk yaşta kadın sünnetine maruz
kalmış, ortaokul eğitimi dahi alamamış, erken yaşta evlendirilmiş ve eşinden
şiddet görürken bir yandan da çocuklarına bakmaya çalışan bir kadın bu kampanya
için elçi olmalıydı. Cinsiyet eşitsizliği propagandası, yine alışılagelmiş bir
biçimde mağduriyet üzerinden yapılmalıydı. Mağdur olmadığı müddetçe, mağdurun
hakkını savunmak Emma Watson’ın neyine?
En
kötüsü de Emma Watson’ı bu kampanyayı durdurması için kendisine yöneltilen
hakaretler ve tehditler. “Feminizm kampanyanı durdur, yoksa seni durdurmasını
biliriz.” Dediğim gibi, kendi konforundan memnun olan erkekler ve hatta
kadınlar, söz konusu feminizm olduğu zaman kadına ait olduğu yeri bildirmek
için her şeyi yapıyorlar.
Mısır’da
kadınlar direniş sırasında meydanlardaydılar. Ancak tecavüze uğradılar; çünkü
birilerinin onlara orada olmamaları gerektiğini bildirmesi gerekiyordu. Güney
Afrika’da tecavüze uğrayan lezbiyen kadınların sayısı her geçen gün artıyor;
çünkü birilerinin onlara lezbiyen seksin doğru olmadığını anlatması gerekiyor.
Hindistan’da artan tecavüzlere karşı devletin resmi açıklaması kadınların erken
yaşta evlenmeleri ve gece geç saatte sokakta dolaşmamaları gerektiği yönünde;
çünkü birilerinin erkeklere tecavüz etmemeyi değil, kadınlara tecavüzü
aranmamayı öğretmesi gerekiyor.
Hayatınızda
herhangi bir günü, hakarete, tacize, saldırıya veya tecavüze maruz kalmadan
yaşayabiliyorsanız; kadın veya erkek olmanız fark etmeksizin; şanslı
kesimdensiniz. Sizin bu şanslı kesimden olma hakkınız varsa, neden Dünya’nın
diğer yerlerindeki insanlar bu kesimden olma hakkına sahip olmasın?
İşte
bu nedenle “heforshe” şu güne kadar gerçekleşen en güzel feminist
kampanyalardan biri. Çünkü erkekleri bu
mücadeleye davet ediyor. http://www.heforshe.org/ websitesine girip
baktığınızda, Türkiye’den sadece 510 erkeğin kaydolduğunu göreceksiniz. Bu
sayının artmasına yardımcı olmak istemez misiniz?
Websitesine
kaydınızı yaptırabilir, sosyal medyada #heforshe hashtagı ile destek
mesajlarınızı, fotoğraflarınızı yayınlayarak bu kampanyaya desteğinizi
gösterebilirsiniz.
“Ben
değilsem, kim? Bugün değilse, ne zaman?” diye soruyor Emma Watson.
Ben
ve bugün demek için henüz geç değil.
Dilara Gürcü
No comments:
Post a Comment