Zincirlerini
kıra kıra özgürleşen Siyahların başkaldırı tarihlerinin yanında, geçmişte ve
bugün, onlara Niggers, Coloured people, Negroes, Blacks ya da Afro-Americans
denmesi artık hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü bugün özgürlüklerini savunmak için
her kimin ya da neyin karşısında durmak zorunda kaldıkları farketmeksizin yan
yana durabilme gücüne sahipler. Ancak gene de özgürlüklerini kendi elleriyle
kazanmış Siyahlar -kişisel başarı hikâyelerini bir kenara bırakacak olursak-
hâlâ Kuzey Amerika toplumunun en yoksul kesiminin içinde yer almaktadır..
1900 yılı
ağır bir yarayla başlar. 106 Siyah, linç edilerek öldürülür. Yeni ama büyük bir
sendika olan AFL (American Federation of Labor) “zenci”lere yasaklanmış derneklerin
bir federasyon çatısı altında birleşmesini kabul eder. Sendika, Yüksek
Mahkeme’nin 1865 yılından başlayarak, ülke sınırları içinde doğmuş her bireye
tam vatandaşlık hakkını garanti eden yasaya - kulağa iyi gibi gelse de- dar ve
kısıtlı bir yorum getirerek eyaletlerde yavaş yavaş gelişmesine izin verdiği
ayrımcılığı destekler.
Böylece işçi
hareketi bu potansiyel devrimci güçten mahrum kalır ve ırk sorunu toplumun
dışına atılır. Ve Siyahların hukuk
savaşı başlamış olur...
Dönemin
lideri T. Washington (1856-1915), başka entegrasyon çalışmalarına öncelik
vermeyi tercih eder ve ırk eşitliği kavramını belirsiz bir geleceğe erteler.
Beyazlar mutludur!
Toplumdaki
baskıcı tavırlar nedeniyle Siyah nüfusun kuzeye göçü başlar. 1910’da ırkçı yasa
ve eylemlerin düşmanı NAACP (National Associaton for the Advancement of
Coloured People) kurulur. Kuruluşun tek Siyah sorumlusu William Edward Burghart
Du Bois kişiliğiyle dikkat çekicidir. İlk kez demokratlara oy verme çağrısı
yapar. Ancak başkan Wilson ne bu durumdan, ne de birinci dünya savaşı sırasında
verilen destekten memnun değildir. İlk yaygın getto isyanı, “kızıl yaz” (1919)
3. Amerikan Siyah eğiliminin ortaya çıktığına işaret eder. Dönemin sembolü ise
ulusçuluk savunucusu ve Jamaika rasta hareketinin esinleyicisi Marcus
Garvey’dir.
Yurttaşlık
mücadelesi, özgürlük arayışı ve bazen de işbirliğiyle geçen yıllara sanatsal
kimi çıkışlar eklenir. Harlem artık hem kültürel, hem de siyasal bir yer
olmuştur ve sonunda
Komünist Parti aracılığıyla Siyah sendikaları kurulur.
(1925)
Büyük sorun,
yoksulluk ve 29 krizinin yarattığı denge kaybıdır. A. Philip Randolph ve onun
Yataklı Vagon Hamalları Sendikası’nın başarılı çalışmaları, 1936’da Siyah
atletlerin Berlin’de kazandıkları zaferler ve mücadele çağrısı yaparak işaret
fişeği yakan ilk Siyah yıldız ve komünist şarkıcı/aktör Paul Robeson artık geri
dönülmez biçimde öne çıkmıştır. Roosevelt yönetiminin savaş ve antikomünizm
nedeniyle sallantıya düşen çabalarına rağmen ayrımcılık ve yoksulluk
sürmektedir.
Bu dönem
kazanılmış pek çok davanın yanında, kimi eylemler sırasında tutuklamalar
yapılmış, mücadele, yılgınlık dönemleri içinde umutsuzlukla ve boş çaba olarak
görülmeye başlanmıştır.
Eksik olan
bir şeyler vardır. Lider, Örgüt ya da halkın kendi fikirleri midir eksik olan?
1934’ten
itibaren Siyah müslümanların lideri olan Elijah Muhammed 1950’de ayrı bir
ekonomi, Siyah eyaletlerinin kurulması ve seçimleri boykot ettirmek için
mücadele veren 100.000 kişilik bir cemaat toplamıştır. Ellili yıllarda ve 63’te
cemaatten dışlanıncaya kadar Müslümanların sözcülüğünü ise radikal söylemleri
ve kendine has tarzıyla Malcolm X üstlenmiştir.
Silahlı
savunma çağrısıyla Malcolm X, mücadele tarihinde artık radikal bir aşamaya
gelindiğinin göstergesidir. Ancak hareketi başlatacak olan kişi Siyah Hristiyan
din adamlarının da desteğiyle Mahatma Gandi’nin uygulamalarıdır. Siyahların
kurtuluş görerek coşkun olarak katıldığı tek yapıdır artık. Din adamları,
cemaat içinde herkesin tanıdığı, öne çıkan kişilerdir. Böylelikle kısa süre
sonra tarih sahnesine Martin Luther King çıkmış olur.
Artık hiçbir
şey eksik değildir ve eskisi gibi de olmayacaktır. Hatip King Hristiyan
üslubuna Amerika’nın temel değerlerini hatırlatan barışçıl bir çağrıyı da
ekleyerek mücadeleyi sarsılmaz bir retoriğe yaslar. Böylelikle harekete destek
veren beyazlar ve yeni bir başlangıç umudu gören radikaller de katılmış olur.
Bu çok uzun 15 yılın içinde işkence gören ve öldürülen, hapse atılan yüzlerce
militanın anısıyla mücadele büyür.
1955-56’da
Alabama Montgomery’de Yüksek Mahkeme’den otobüslerde ırk ayrımı yasağının
kaldırılması kararı çıkartılması üzerine başlar her şey. Okullardaki Siyah
çocukları tehdit eden öfkeli kalabalıklar (Little Rock, Arkansas, 1957) ya da
61’de şiddete karşı olan öğrencilerin (SNCC ve daha çok Snick adıyla tanınan),
koordinasyon komitesi yardımıyla tekrar özgürlük yolculuklarına başlayan Core
militanları etkindir artık.
Ama Siyah
güçler 1957’de King’in kurduğu SCLC’nin (Southern Christian Leadership
Conference) yönlendiriciliğinde toplanırlar ve Kennedy yönetiminin de
katkılarıyla kazanım elde etmeye başlarlar. İşgaller, boykotlar, davalar ve
pasif direnişlerle okullarda, kamu kurumlarında ve ticari alanlarda ırk ayrımı
son bulmuş gibidir. Ama aslında hiçbir şey bitmemiştir…
FBI, 1961
yılından itibaren, Yurttaş Hakları hareketine komünistlerin sızdığı korkusuyla
King'i dinlemeye başlar, fakat böyle bir kanıta ulaşılamaz ! 6 sene boyunca
elde ettiği kayıtları, daha sonra King'i liderlik pozisyonunu bırakması için
zorlamak amacıyla kullanır.
1963 yılı
Ağustos’unda King meşhur konuşması Bir Düş Gördüm’ü yapar.
« Bir gün,
dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı
bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var. »
Ve bir
yürüyüş başlar. 1965’de kendilerini seçmen listelerine yazdırmak isteyen Selma
(Alabama) yürüyüşçüleri polis şiddetiyle engellenir. Başkan Johnson seçme
hakkının önündeki engelleri kaldırmaya yönelik bir yasa tasarısı sunmak zorunda
kalır. Üniversitelerde ve devlet memurluğu
alımlarında öncelik tanıyan bir onarım taslağıdır bu. Ama bu zorunlu sus payı
Siyahları durdurmaya yetmez. Kazanılacak bir dünya vardır
önlerinde.
Ve Kara
Panterler çıkar tarih sahnesine.
Black Power
(Kara Güç), Snick’in önderi Stokely Carmichael’in sloganı Black is beautifulve
afro saç biçimi yeni kuşağın ortaya çıkışını simgeler. Kuşak; gelişmelerin
yavaşlığı, sefaletin hâlâ sürüyor olması ve 21 Şubat 1965’te Malcolm X’in
öldürülmesi nedeniyle intikam yemini etmiş gibidir.
Siyah bir
kadının otobüste yaşadığı ırkçılık saldırısı sonucunda 381 gün süren boykot,
-Martin Luther King’in burjuva uzlaşımcı tavrının ardından- harekete taze bir
soluk getiren genç Malcolm X’in sonraki yıllarda yürüttüğü önderlik ile uzun
zamandır eksikliği hissedilen hareketin büyük ivme kazanmasına neden olsa da
daha gidilecek çok yol vardır.
1966’da Bobby
Seale ve Huey Newton’ın Malcolm X’in yolunda kurdukları Black Panther
Party’nin
[Kara Panter Partisi] silahlı mücadele biçimleri ABD devrimci hareketinin
gelişmesinde büyük rol oynar. 1967 yazında gettolardaki kıpırdanma 68’in
yaklaşıyor oluşunun ilanı gibidir.
Bu
başlangıcın ardından, Nisan 68’de King’in ve ardından da dostu R. Kennedy’nin
öldürülüşü şiddetli bir baskı döneminin başlangıcı olur. Devlet bütün baskı
mekanizmalarını kullanarak tacizle ve manipülasyonla cinayetlere sebep
olmuştur. Bu durum ise hareketin kaçınılmaz olarak radikalleşmesini peşisıra
getirmiştir. Bugün İstanbul’un kimi mahallelerinde yaşandığı gibi hareketin
gerilemesi için gettolara planlı ve sistemli içimde uyuşturucu verilmiş,
sendikalara karanlık adamlar sızdırılmış, şiddet ortamı körüklenmiştir. Plana
göre, halk bu şiddet olayından yenik çıkacak ve Siyahlar suçlanıp, hareket
gözden düşürülecektir. Bu dönem boyunca Siyah müslümanlar olayları seyretmekle
yetinirler. Böylece tüm işkence, tutuklama, baskı ve yıldırmalarla mahalleler
bugün hâlâ direnişin kırılmasının ceremesini çekmektedir. Uyuşturucunun
yerleşik bir araç haline gelmesiyle birlikte Amerikan toplumu ve devleti yeni
bir özgürlük hareketi soluk almaya başlayıncaya dek Siyahları kontrol altına
almıştır. Ancak mücadelenin kazanımları bügün hâlâ bizlere o çok önemli cümleyi
bağırmaktadır.
En kötü
sonuç, hiç direnmemekten iyidir.
Black is
beautiful… / Siyah güzeldir
Çeviri: Bilge
Güler
1. Özgürlük
istiyoruz. Siyahların kaderini belirleyecek iktidara sahip olmak istiyoruz.
Bize göre,
Siyahlar olarak kendi kaderimizi tayin edemediğimiz sürece özgür olamayacağız.
2. Halkımız
için tam istihdam istiyoruz.
Bize göre,
federal hükümetin, herkese istihdam ve teminat altına alınmış bir gelir sağlama
sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Bize göre, şayet Amerikalı Beyaz
sanayiciler istihdam sağlamayacaksa, üretim araçları, bu sanayicilerin elinden
alınmalı ve halka verilmelidir. Bu sayede halk, kendisi için istihdam ve yüksek
bir hayat standardı sağlayabilecektir.
3.
Kapitalistlerin Siyahlara yönelik giriştikleri
soyguna artık son verilmelidir.
Bize göre,
mülklerimiz faşist devlet tarafından gasp edilmiştir ve biz de şimdi devletin
hâlâ ödemediği borcu olan yüz altmış dönümlük araziyi ve iki katırı devletten
talep ediyoruz. Yüz altmış dönümlük arazi ve iki katır, bundan 100 yıl önce
bize, Siyahların topluca katledilmesinin ve köle ticaretinin tazmini olarak
vaat edilmişti. Ödemeyi bugünün parasıyla nakit olarak kabul edeceğiz ve bu
ödeme halklarımıza dağıtılmalıdır. Şimdilerde Almanlar, İsrail’deki Yahudilere,
Yahudi halkının soykırıma uğratılmasının karşılığında maddi yardım yapmaktadır.
Almanlar altı milyon Yahudi’yi katletmiştir. Irkçı Amerikalılar ise elli milyon
Siyahı katletmiştir. İşte bu yüzden, bizce bu talebimiz son derece makul bir
taleptir.
4. İnsanın
barınma hakkına uygun nitelikte konutlar talep ediyoruz.
Bize göre,
şayet Beyaz Mülk Sahipleri, Siyahlara uygun nitelikte konutlar sağlamayacaksa,
konutlar ve araziler kooperatiflere dönüştürülmeli ve topluluğumuz, devlet
desteğiyle kendileri için uygun evler inşa edebilmelidir.
5. Halkımız
için, yozlaşmış Amerikan toplumunun gerçeklerini ortaya çıkaran bir eğitim
sistemi talep ediyoruz. Bize gerçek tarihi ve günümüz toplumundaki rolümüzü
anlatan bir eğitim sistemi istiyoruz.
Bize göre,
halkımıza kendini öğretebilecek bir eğitim sistemi olmalıdır. Eğer kişi
kendisini ve toplumdaki konumunu öğrenirse, başka yollara sapmaz.
6. Tüm Siyah
erkeklerin askerlik hizmetinden muaf tutulmasını istiyoruz.
Bize göre,
Siyahlar, bizleri korumayan ırkçı devleti savunmak için orduda savaşmaya
zorlanmamalıdır. Tıpkı siyahlar gibi, ırkçı Beyaz Amerikan devleti tarafından
kurban edilen dünyadaki diğer beyaz olmayan halklarla savaşıp onları
öldürmeyeceğiz. Gerekirse tüm yolları deneyecek, ırkçı polislerin ve ordunun
gücünden ve şiddetinden kendimizi mutlaka
koruyacağız.
7. Polis
vahşetine ve Siyahların katledilmesine bir an önce son verilmelidir.
Bize göre,
Siyah halkı ırkçı polis vahşeti ve baskısına karşı müdafaa etmek üzere
Siyahlardan oluşan öz-savunma grupları kurarak, Siyahlara karşı polis vahşetine
son verebiliriz. Birleşik Devletler İkinci Anayasa Değişikliği, yurttaşlara
silah taşıma hakkı vermektedir. İşte bu yüzden bizce tüm Siyahlar öz-savunmaya
yönelik silahlanmalıdır.
8. Federal,
Devlet, Bölge ve Şehir Hapishanelerinde ve Tutukevlerinde tutulan tüm Siyahlar
için özgürlük istiyoruz.
Bize göre,
birçok hapishane ve tutukevinde tutulan Siyahlar salıverilmelidir. Çünkü
hiçbiri adil ve tarafsız bir biçimde yargılanmamıştır.
9. Birleşik
Devletler Anayasası’nın da öngördüğü şekilde, tüm Siyahların mahkemelerde
yargılanırken kendi akran kümesinden veya Siyah topluluğa mensup kimseler
tarafından yargılanmasını istiyoruz.
Bize göre,
Siyahların adil bir biçimde yargılanabilmesi için mahkemeler Birleşik Devletler
Anayasası’na uygun davranmalıdır. Birleşik Devletler Anayasası’nın On Dördüncü
Değişikliği, yurttaşlara kendi akran kümesinden kimselerce yargılanma hakkı
verir. Akran kümesi, benzer ekonomik, sosyal, dinsel, coğrafi, çevresel,
tarihsel ve ırksal arka plana sahip insanların oluşturduğu gruba verilen addır.
Bunun uygulanması için, mahkemelere Siyah bir davalının mensup olduğu gruptan
Siyah jürilerin seçilmesi için baskı yapılmalıdır. Şimdiye dek ve şimdi de,
tamamı Beyazlardan oluşan jürilerce yargılanıyoruz ve bu kimseler Siyah
topluluğa mensup "ortalama muhakemeye sahip" bireylerin anlayışını taşımamaktadır.
10. Toprak,
ekmek, eğitim, barınma, yiyecek, giyecek, adalet ve barış istiyoruz.
İnsanlığa
dair konularda, bir halkın kendisini bir diğer halka bağlayan politik bağlarını
koparması ve yeryüzündeki güçler arasında doğanın ve doğanın Tanrısı’nın
kanunlarınca o halka bahşedilen bağımsız ve eşit konumu kendi eline alması
gerekli olduğunda, bu ayrılma talebine söz konusu halkı iten nedenlerin
açıklanması, insanın fikriyatına olan saygının gereğidir.
Bize göre
yukarıdaki gerçeklikler apaçıktır; tüm insanlar eşit yaratılmıştır;
Yaratıcıları tarafından kendilerine birtakım devredilemez haklar
bahşedilmiştir; bu haklara yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı dahildir.
Bu hakların güvence altına alınması için de insanlar tarafından devletler
kurulmuş, adil yetkilerini yönetilenlere dayandırmışlardır. Hal böyleyken
herhangi bir devletin yapısı bunlara zarar verici niteliğe büründüğünde,
insanların bunu değiştirmeye veya ilga etmeye ve yeni bir devlet kurmaya, bu
devletin temelini de yine bu ilkelere dayandırmaya ve ona verdikleri biçimde
kendi güvenliklerini ve mutluluklarını sağlamaya hakları vardır. Sağduyu,
varlığı uzun zamanlara yayılan devlet yapılarının önemsiz ve geçici sebeplerle
değiştirilmemesi gerektiği görüşünü dayatacaktır ve bu görüşten yola çıkarsak, tüm
tecrübelerimiz göstermiştir ki, insanlar aslında daha büyük oranda acı
çekmiştir; çünkü kötülüklere katlanmak, alışılagelen yapıların lağvedilerek
düzeltilmesinden evla görülmüştür. Ancak, ardı arkası kesilmeyen sömürü ve
gasplar, değişmez biçimde aynı hedefe yönelerek, insanları mutlak despotluk
boyunduruğuna almaya yönelik bir düzen olarak ortaya çıktığında, böyle bir
devleti alaşağı ederek gelecek için yeni güvenceler yaratmak, insanların en
temel hak ve görevidir.
Tarih: 15
Ekim 1966
Kaynak:
Marksist Tarih Arşivi (marxists.org) 2001
Anlatı:
Selcan Özgür
No comments:
Post a Comment