Ayhan
Yener
Yaşar
Kemal’in de dediği gibi, Êzidîler, güneş doğarken ve batarken üç kez dua
ederken, dualarında ‘Tanrım, önce yetmiş iki millete, sonra da bana iyilik ver’
derken, şimdi kendini İslam adına savaştığını ilan eden, alçakça, vahşice sivil
insanları, kendine koşulsuz itaat etmeyenleri, kadın çocuk yaşlı genç demeden
katleden adı ağza alınması bile mutsuzluk yaratan bir vahşet örgütü tarafından
katledilmektedir. Çocukların açlık ve susuzluktan öldüğü, on binlerce Êzidî’nin
sürgüne gitmek zorunda kaldığı Güney Kürdistan bölgesinde KDP yönetiminin, önce
peşmergeleri arkasına bile bakmadan kaçırarak, sonra da kendi bölgesine
girmemesi için Erbil sınırına cephe açarak zevahiri kurtarmaya çalışması Êzidî
Kürtler için hiçbir anlam ifade etmiyor.
Tarihsel
Kürt isyanları ve ihanetleri Rojava’da deja vu yaşarken, Şengal bölgesinde ise
insanlık suçuna dönüşmüştür. Yönetimi ve savunması KDP’nin elinde olan
Şengal’de Êzidîler, resmen vahşet çetesine bırakılarak, şimdilik 3 bin kişinin
ölmesi on binlercesinin ise göç yollarına düşmesiyle yeni bir Kerbela katliamı
yaşamaktadırlar.
Kürt
halkının en eski ve köklü inancına sahip Êzidîler, sadece yeryüzünde kalan az
sayıdaki mevcutları ile değil aynı zamanda Kürt halkının en sade inanç kesimini
oluşturdukları ve Kürt halk tarihinin en kutsal mekanına ev sahipliği
yaptıkları için korunması gereken bir halktır.
Êzidîler,
Ortadoğu’nun Gulnexwîn’idir (ağlayan gelin-ters lale). Êzidîler, bölge egemen
sömürgecileri ve ulusları tarafından hep dışlandılar, asimilasyon, katletme
politikalarıyla deyim yerindeyse Anka gibi yeniden yeniden dirildiler. Laleş,
defalarca yakıldı yıkıldı. Yüzüne tükürülesi bir örgüt tarafından katledilen
Êzidîler, Ateşe tükürmezler, Êzidîler hiçbir şeye ve hiç kimseye tükürmezler.
Yezid bin
Muaviye’nin soyundan ilan ederek karalama ve düşmanlaştırma politikalarıyla
dışlayan bölge devletleri, Êzidîlerin dinsiz olduğunu, puta taptıklarını, ateşe
taptıklarını söyleyerek halklar arasında düşmanlık yaratarak birbirine
kırdırılmalarını sağlamışlardır. Oysa Êzidîlerin de Xweda’sı (Tanrı) var.
Onların ateşi var, güneşi var. Melek Tavus var. Vahşet çetesinin neyi var?
Hangi tanrı, hangi kitap, hangi güneş, hangi melek onlara bu vahşeti emrediyor?
Ortadoğu
için politik olarak çok şey söylenebilir ancak Êzidî halkının uğradığı kırım
öyle bir boyuta vardı ki artık politik lafların hiçbir hükmü yok. Filistin’de,
Rojava’da yaşananlar, soykırımcı İsrail devleti ile IŞİD çetelerine karşı
gösterilen direniş ve savunma gücünün varlığı bakımından Êzidî kırımıyla aynı
öyküye haiz değil. Êzidî halkına yönelik saldırı, hiçbir savunma mekanizması
olmayan bir halka yönelik saldırı ve katliam olması nedeniyle her insanın
yüreğini parçalayan bir dram yaşatması nedeniyle iç acıtıcı.
Kapısına
gelen hiç kimseyi susuz bırakmayan bir halkın susuzluktan ölmesidir söz konusu
olan.
‘Doğruluk’,
‘Bilme’ ve ‘Utanma’ olmak üzere üç temel ilkesini hayatının merkezinde tutan
bir halkın, utanmazlarca katledilmesidir söz konusu olan.
Her sabah
akşam yönünü güneşe çeviren ancak güneşi söndürülen bir halktır söz konusu
olan.
73 fermana
rağmen 72 millete aynı gözle bakan bir halkın yok olmasıdır söz konusu olan.
15
Ağustos 2014
Fraksiyon
No comments:
Post a Comment