(September
28, 1932- September 15,
1973)
Bazı
ülkeler vardır ki zenginlikleri büyük çoğunlukların yoksulluk nedeni
olabiliyor. Hayır diyenlerin kan denizine, zulümkârların geçici cennetine
dönüşebiliyor. Latin Amerika boydan boya yüzyıllardır böyle bir kaderi yaşıyor.
Zalimleri ve direnişçileriyle ünlü bu coğrafyanın bir parçası olan Şilili de
aynı kaderden mustarip bir ülke. Yüzyıllarca İspanyol sömürgecilerinin talan ve
zulmüne maruz kalan Şili, daha sonra İngiliz ve ABD Emperyalizmi’nin dipçik ve
kırbacıyla örselendi.
Tanrı
vergisi olmayan bu kadere karşı sürekli bir direniş sergileyen Şili halkı, 1969
yılında birleşen emekten yana partilerin önderliğinde 1970 yılında gidilen
seçimle Salvador Allende’yi seçtiler. Emekten yana ve ülkesinin ulusal
çıkarlarını önde tutan Allende hükümetine ne emperyalistler, ne de yerli
işbirlikçileri razıydı. Üç yıl boyunca içine girdikleri her türlü karanlık
oyunla amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayınca, kirli propaganda, kaos ve katliam
eylemlerini devreye koydular. Nihayet, faşist sivil ve militarist güçleriyle 11
Eylül 1973 günü bir darbe gerçekleştiren cuntacılar; tutuklama, işkence ve
katliamlarla kısa süreli ilerici hükümete destek veren herkese karşı bir
intikam avcılığına çıktılar.
En başta
Allende ve binlerce insanı hunharca katlettiler. Bunların içinde Şili ve Latin
Amerika’nın çığlığı ve hüzünlü sesi Viktor Jara’da vardı. Düşmanları,
yoksulların dilinde acı bir öfkenin kekremsi tadına dönüşen ezgilerinden çok
korkmuş olmalı. Bu nedenle ilk aldıklarından biri oldu.
Viktor
Jara,1938 yılında yoksul bir köylü çocuğu olarak dünyaya geldi. Ve bu güzel
insan, cuntacıların büyük bir katliam yaptığı 5000 kişiyi doldurdukları Şili
Stadyumu’nda hunharca katledildi. Tarih; 12-12 Eylül 1973. İşkence ve ölüm
tehdidi altındaki insanlara direniş ve yaşamın güzelliğini haykırdı. Bir kez
daha şarkılarıyla düşmanlarının büyük tepkisini çekmişti. Ki o emekçilerin he
türlü mücadelesinin yanında olması ve Allende’yi desteklemesiyle zaten çoktan kara
listeye alınmıştı. O nedenle Pinoche’nin subayları onu büyük bir kinle işkence
ederek öldürdüler. Darbecilerin, katlettiği insanların ceset yığınları arasında
kanlı cesedini bulan eşi Joan, sevgili Jara’nın nasıl öldürüldüğünü şöyle
anlatıyor: “Onların içinde Viktor’u buldum. Vücudu kanlıydı, Çok hırpalanmıştı.
Elleri kırık bileklerinden sarkıyordu ve makineli tüfek kurşunlarıyla dolu
vücudu yarı çıplaktı. Yüzü kan revan içindeydi.”
Tiyatro
eğitimi gören Viktor Jara’nın müziği kadar; şiiri de beni her zaman derinden
etkilemiştir. Hüzünlü ve isyankâr sesiyle Şili’den gelip yüreğime konuk
olmuştur.
“Devrimci
şarkıcı olmanın yalnızca politik şarkılar söylemek anlamına geldiğine
inanmıyorum. Devrimcilik, halkımızın değerlerini emperyalizmden kurtarmaktır.”
“Sanatçı
kelimesiyle çok oynanıyor. Ticarileştiriliyor artık. Benim kafamdaki sanatçı,
bağımsız bir yaratıcıdır, böyle olduğu için de doğası devrimcidir.”
“Devrimci
şarkılarla ticaret yapmıyorum. Öyle olsaydı, bu gün altımda son model bir
arabam, havuzlu bir evim olurdu.”
“Ben
üniversiteye gidemeyenler, zor koşullarda çalışanlar, aldatılan insanlar için
söylüyorum. Yani ‘halk’ için.”
Okuyucunun
affına sığınarak, yazıyı biraz uzattım. Ki bu güzel insan için ne kadar çok
yazılsa yine de azdır. Onun sanat ve özel hayatının kronolojisini ve eserlerini
ayrıntılı yazmaya kalksam, kimi okuyucuyu yormuş olurum diye düşünüyorum. Onun
için bu yazıyı okuyanlardan bir ricam olacak; ne olursunuz bir defaya mahsus da
olsa Jara’nın gitar tellerinde dolaşan yürek çığlığı şiirlerini kendi sesinden
dinleyin lütfen.
Ve
kendisinin yazıp bestelediği iki şiiriyle, bu Pazar ki konuğunuz Viktor Jara
olsun diyorum!
“ÖZGÜRLÜK
ŞARKISI
Canto
Lebre
Bir
güvercindir dizeler
yuva
kuracak yer arayan;
çırpıp ve
kapayan kanatlarını
uçan,
uçan, uçan,
Şarkım
özgür bir şarkıdır,
armağanlar
vermek isteyen
kim
ellerine sarılırsa,
kim
istiyorsa ateş etmek.
Bir
zincirdir şarkım
ne başı ne
sonu olan
ve buluşur
her baklasında
dostlarımın
şarkılarıyla.
Söyleyelim
durmaksızın hep birlikte
bütün
insanlık için,
madem bir
güvercindir şarkı
hedefe
doğru uçan,
çırpıp
kapayan kanatlarını,
uçan,
uçan, uçan.
Şarkım
özgür bir şarkıdır…
1970
ŞİLİ
STADYUMU
Beş bin
kişiyiz
şehrin bu
küçük bölümünde.
Beş bin
kişiyiz.
Ne kadar
olacağız bilemem
şehirlerde
ve bütün ülkede.
Yalnız
burada
on bin el
tohum eken
ve
fabrikaları işleten.
İnsanların
ne kadarı
açlıkla,
soğukla, korkuyla, acıyla,
baskıyla,
terör ve delilikle karşı karşıya.
Yittiler
aramızdan altısı
uzaydaki
yıldızlarca.
Biri öldü,
ikincisine vurdular vurdular
inanmazdım
asla bir insana böyle vurulacağına.
Diğer
dördü sona erdirmek istedi bu dehşeti,
biri
boşluğa attı kendini,
diğeri
vuruyordu başını duvara,
ama
hepsinin bakışlarında ölümün işareti.
Nasıl
dehşet saçıyor faşizmin yüzü!
Tanıkları
yok hiçbir şeyi
demir
parmaklıklar arasında yürütüyorlar planlarını.
Kan
madalyadır onlara,
katliam
kahramanlık gösterisi.
İstediğin
dünya bu mu tanrım?
Bunun için
mi harcadın yaratıcılığının ve emeğinin yedi gününü
Tükeniyor
ömürler
dört duvar
arasında, ilerlemeyen bir sayı gibi,
yalvararak
ölümün bir an önce gelmesi için.
Birden
sızlıyor vicdanım,
görüyorum
yürek vuruşlarıyla değil,
makinelerin
temposuyla atan akını
ve
askerlerin ebelerinin sahte tatlılığıyla
dolu
yüzlerini.
Ya
Meksika, ya Küba, ya dünya?
Nasıl
ağlıyorlar bu alçaklığa!
On bin el
kadarız
artık
üretemeyen.
Ne kadarız
bütün ülkede?
Daha
kuvvetli vuruyor başkan yoldaşımızın kanı
bombalar
ve mitralyözlerden.
Böyle
vuracak bizim yumruğumuz yeniden.
Kara bir
şarkı oldu dilimden dökülenler
yansıtayım
dediğimde bu dehşeti!
Dehşeti
yaşadığım,
ölümüm
dehşet.
Ezgileri
oldular bu şarkının
şimdi
sonsuzluğa karışa
sessizlik
ve çığlıklarda
nice,
nice, onlar.
Hiç
görmemiştim bu gördüğümü,
hissetmemiştim
böylesine yürekten
tomurcuğun
doğacağı anı…
Viktor
Jara’nın Şili Stadyumu’nda bestelediği son şarkısı. Pek çok versiyonu
bulunmaktadır. Bu metin Joan Jara eliyle ulaşan metindir.”
Kaynak:
Viktor Jara, Ölümsüz Şarkı, Parantez Yayınları
No comments:
Post a Comment