Aslı
Aydıntaşbaş
Hamas
lideri suikast ihtimaline karşı müttefiki Katar’da bile çok sıkı korunuyor.
Kendi ve ailesi Türk dizileri izliyor. Netanyahu’dan nefret etmiyor.
Demokrasiye inandığını söylüyor. ”Ama bunu silahlı direnişle karıştırmayın”
diye de ekliyor.
En
zorlandığı soru, “İsrail’i kadın ve çocuk öldürmekle suçluyorsunuz. Ama sizin
attığınız füzeler isabet etse, İsrail’de de kadın ve çocuklar ölecek...” Cevap
olarak “Neticeye bakın” diyor. Ayrıca Kassam Tugayları’nın saldırı öncesi
İsrailli sivilleri uyardığını söylüyor.
Hamas
Lideri Halid Meşal, Doha’da Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş’ın sorularını
yanıtladı.
Halid
Meşal, bir İsrailli siyasetçi kadar olmasa da, çok sıkı korunuyor. Hamas
lideriyle görüşmek için Katar’ın başkenti Doha’ya vardığım saatlerde, İsrail-
Filistin ateşkesi de yeni bozulmuştu. Meşal, uzun süredir dünya medyasının
peşinde koştuğu isim. Bu da yetmez gibi, az sonra Mahmut Abbas’ın Ramallah’dan
çıkıp Meşal’le görüşmek için Doha’ya vardığı haberi geldi. Bu ortamda
röportajın iptal edileceğinden neredeyse emindim.
Ancak
Doha’daki otelde bütün bir gün bekledikten sonra Hamas’tan nihayet randevu
geldi:
Akşam 9
30’da gelin!
Hamas,
onca yıldır liderlerine yönelik sayısız suikast girişiminden sonra güvenlik
konusunda sağlamcı. Örgütün en yakın müttefiki konumundaki Katar’da bile işi
sağlama alıyor. Buluşma yerinin açık adresi verilmiyor; onun yerine yakında bir
camiye doğru gitmemiz söyleniyor. Biri bizi sokakta karşılıyor.
Kıvırmadan
net cevap
Hamas
ofisine vardığımızda Meşal’in korumaları üzerimizdeki her şeyi ayrı bir odaya
alıp didik didik arıyor. Şaka değil; Hamas’ın siyasi büro şefi Meşal, 1997’de
Amman’da İsrail ajanları tarafından zehirlenip güç bela ölümden dönmüş.
Arama-tarama sonrası cep telefonlarını dışarıda bırakıp klimalı bir odada
beklemeye başlıyoruz. Dışarıda sıcaklık, hala 45 derece...
Az sonra
Halid Meşal, gülümseyerek “Hello sister” diye içeri dalıyor. Elimi uzatmama
fırsat vermeden kendi elini yavaşça göğsüne götürerek, kibarca kadın eli
sıkmadığını belli ediyor.
Sohbet,
son derece rahat gidiyor. Zor sorular soruyorum, Halid Meşal hiç istifini
bozmadan yanıtlıyor. Hamas liderinin şu anda Orta Doğu’da iktidarda olan
onlarca devlet başkanı ya da başbakandan daha ikna edici olduğuna şüphe yok.
Hızlı düşünüyor; cevapları kıvırmadan, net veriyor.
Ancak
Meşal konuştukça, İsrail-Filistin barışının, hatta ateşkesin, hala çok uzakta
olduğunu bir kez daha görüyorum. Hamas, ateşkes için Gazze’ye yönelik
ambargonun kalkması konusunda ısrarcı. 2 bin ölü ve 10 bin yaralıdan sonra
kendi halkına dönüp bir şeyler kazandığını ispat etmesi lazım. İsrail ise
ambargonun kalkmasını Hamas’ın ödüllendirilmesi olarak görüyor. Onlar da buna
direniyorlar. Bütün bunların ışığında, Gazze’yi konuşuyoruz...
Ayrılırken
Meşal’e ”Ailenizin Türk dizilerini izlediğini duydum” diyorum. ”İzlemeyen kimse
var mı Arap dünyasında. Alışkanlık yapıyor o diziler. Türkiye’yle kavgalı olan
rejimlerde bile seyrediyorlar” diyor.
GAZZE
HALKI BİZE 'DİK DURUN' DİYOR
Kendimi
Gazze’de bir kadın, bir annenin yerine koyuyorum. Bu kadar yıkım ve ölümden
sonra Hamas’a asla ”Savaşa devam” demez, tam tersine ”Yeter artık” derdim.
Savaşı
Hamas başlatmış olsa, haklısınız. Ama savaşı İsrail başlattı ve Hamas halkını
koruyor. Tabii ki kimse ailenin, çocuğunun ölmesini istemez. Bu insan doğası.
Ama kendi ülkesinde özgür ve onur bir yaşam arzulamak da insan doğası.
Söylediğiniz başka ülkeler için geçerli ama zaten işgal altında olan bir ülkede
insanlar özgür yaşamak istiyor. Gazze halkı, savaşın en zor zamanında, evleri
yıkıldığında, komşuları öldüğünde bile bize ”Dik durun. Ambargo ve işgal
bitmeden geri dönmeyin” diyordu. İnsanlar Gazze’de 2006’dan beri zaten yavaş
çekim ölüyorlar; şimdi sadece olayın temposu hızlandı. Talebimiz, hızlı ölümün
de yavaş çekim ölümün de durması. İşgalin bitmesi.
Karşınızda
ne askeri ne de siyasi olarak alt edemediğiniz bir rakip var. Neden
müzakerelerde her şeyi bir anda talep etmek yerine ”adım-adım” gitmiyorsunuz.
Önce ateşkes, sonra yavaş yavaş ambargonun kalkması....
Bize adım
adım bir çözüm önerilmiyor ki! Masaya böyle bir takvim koyan yok. Sadece bol
laf var. Bize taleplerinizin küçük bir kısmını veririz, sonra bakarız,
diyorlar.
1997’de
Netanyahu iktidardayken İsrail sizi zehirledi. Uzun bir komadan sonra ölümden
kıl payı kurtuldunuz. Netanyahu’dan nefret ediyor musunuz?
Nefret mi?
Vatan meselesi kişisel bir sorun değil. Bu Netanyahu ve benim aramda bir mesele
değil. Benim yaşamım, Netanyahu’nun ordusu tarafından öldürülen diğer
insanlardan daha önemli değil.
İŞİD
Hamas’a düşman. Sert açıklamaları oldu. Siz bu örgüte ne diyorsunuz?
Bazıları
IŞİD’e odaklanarak bütün bölgeyi hep terörle mücadele ile yönetmek istiyor. Ama
biz ulusal bir kurtuluş hareketiyiz. Onların bizimle ilgili ne dediği önemli
değil.
İsrail’i
kadın ve çocuk öldürmekle suçluyorsunuz. Geçenlerde bir röportajda İsrail’den
daha yüksek ahlaki kriterleriniz olduğunu söylediniz. Ama sizin attığınız
füzeler isabet etse, yani İsrail’in Demir Kubbe sistemi olmasa, siz de kadın ve
çocukları öldürmüş olacaksınız. Ahlaki olarak ne farkınız var?
Bir defa,
neticeye bakalım. Filistin’deki ölenlerin yüzde 80’i kadın ve çocuk; İsrail’de
yüzde 90’ı asker. İkincisi, bizim silahlarımız çok basit. İsrail gibi sofistike
silahlarımız yok. Olsa bile siviller hedef almazdık. Kassam Tugayları bir
bölgeye saldırmadan önce İsrailli sivilleri ‘Buraya gitmeyin’ diye İsrailliler
ise, bu kadar istihbarata ve akıllı silahlara rağmen bilerek sivilleri hedef
alıyor. Evinden kaçan insanların BM okullarına gidiyor ve İsrail oraları da
vuruyor. l Demokrasiye inanıyor musunuz? Tabii ki.
Mısır,
Libya, Suriye, Irak tecrübelerinden sonra Arapların hâlâ demokrasiye inanması
için bir sebep var mı?
Bu
tecrübeler demokrasiden vazgeçmemizi meşru göstermez. Tam tersine bu engeller
yüzünden demokrasi konusunda daha ısrarcı olmamız lazım. Ümmetin düşmanları
demokrasiye karşı. Demokrasi, özgürlük, halkın kendi temsilcisini seçmesi,
insan hakları demek. Tarihsel olarak bir süreç. Zaman alıyor. Ama ödül de
büyük.
Demokrasiye
bu kadar inanıyorsanız, füzeyle, silahla işiniz ne...Filistin silahlı mücadele
olmasa hedeflerine daha kolay ulaşmaz mı?
İki şeyi
karıştırmayalım. İstikrarlı, özgür bir yer içinde haklısınız. Demokrasiye
şiddet kullanarak gidilmez. Ama bizim mücadelemiz işgalle. Demokrasi değil
ulusal kurtuluş mücadelesi.
‘Bazı Arap
ülkeleri sessiz kaldı’
Hamas, son
çatışma sürecinde Arap dünyasında ilk kez bu kadar yalnız kaldı. Ne İran, Ne
Mısır ve Körfez ülkeleri yanındaydı. Sadece Türkiye ve Katar.... Bunu
söylediğimde:
“Bu son
savaşı izleyen herkes Hamas’ın Araplar arasında, hatta tüm dünyada, popüler
olduğunu biliyor. Belki bazı rejimler bizi sevmiyor ama halklar bizimle. Oysa
Netanyahu’nun etrafında çok az insan var. (Röportajın bir başka yerinde de bazı
Arap ülkelerinin Gazze konusunda sessiz kaldığını kabul ederek “Bazı Arap
ülkeleri bizi desteklerken bazıları sessiz kaldı, hatta bizi yüzüstü bıraktı.
Bizi yüzüstü bırakanları da Allah affetsin diyorum. Bize ihanet edenlerin ise
kıyamet günü cezalandırılacağını biliyorum”
Netanyahu
Hitler’in kötü bir kopyası
Netanyahu
Hamas’ı IŞİD’e benzetti. Ne diyorsunuz?
Netanyahu
bize göre bir bebek katili. Bizi tanımlamaya hakkı yok. 45 gündür kadınları ve
çocukları öldürüyor. 2 binin üzerinde ölü var. Onun yaptığı da Nazizm.
Hitler’in kötü bir kopyası. Terörle mücadele kisvesi altında kendi savaşını
meşrulaştırıyor. Ama tüm dünya görüyor.
‘Türk
halkına teşekkürler’
İsrail
Kahire’de uzlaşılan ateşkesi sizin bozduğunuzu söylüyor. Doğru mu?
İsrail,
hem Mısır hükümetinin çabalarını sabote etti, hem de ateşkesi bozdu. Hem
uluslararası dünya hem de Amerikan yönetimine yalan söyleyerek ateşkes bitmeden
saatler önce Gazze’den roket saldırısı yapıldığı iddiasını yaydı. Bu bir yalan.
El Kassam Tugayları’nın komutanının evini vurmayı planladıkları için bu yalanı
piyasaya sürdüler. Karısını ve çocuğunu öldürmeyi başardılar. Şu ana kadarki
başarılar da bu: kadınları, çocukları öldürmek; evleri yıkmak.
Netanyahu
Hamas’ın belinin kırıldığını söyledi. 3 Hamas liderinin de öldüğü açıklandı...
Tüm
savaşlarda kayıp olur. Evet kaybeden bizler olduk doğru, çok can kaybımız oldu.
Övünmeye çalışıyor lakin yaptığı birşey yok. Yapabildiği tek şey, çocukları
öldürmek, evleri bombalamak, Gazze halkına yaptığı holokost. Önce kuşattı,
sonra aç bıraktı, şimdi de Amerikan uçakları ve ölümcül silahlarla katlediyor.
Askeri olarak kaybettiğimize gelince evet doğrudur kayıplarımız var ancak
Kassam Tugaylarının da söylediği gibi bunlar sınırlı. Filistin direnişi tüm
askeri kanatlarıyla İsrail düşmanıyla karşılaşmaya yeterli ve bu savaşta
inşallah galip gelecektir.
Müzakereler
bitti mi? Hamas masadan kalktı mı?
Siyasi
müzakerelerin inişleri ve çıkışları olur. İsrail Gazze’yi yok ederken Hamas’ın
da kendi halkının taleplerini karşılamasını engellemek istiyorlar. Ama direniş
hareketi siyasi alanda kararlı. Bugün tüm Filistinlilerin üzerinde anlaştığı
taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz: En başında, Gazze’ye uygulanan ablukanın
kaldırılması. Saldırganlığı bırakın ve ambargoyu kaldırın. Ve artık bütün
sorununun kökenindeki işgali bitirmenin de zamanı geldi. Filistin, yeryüzünde hala işgal altındaki son
yer ve bunun bitmesini istiyoruz. Bizim stratejimiz savaşmak değil. Biz bir
ulusal kurtuluş hareketiyiz. İsrailliler ise tanklarla uçaklarla klasik bir
savaş götürüyor. Biz, işgal altında olduğumuz için savaşıyoruz. Direnmek
zorundayız. İngiliz mandasından beri işgal var topraklarımızda. Neredeyse 100
yıl oldu. Vatanı özgürleştirene kadar direnmeye devam edeceğiz.”
Türkiye ve
Katar, tek müttefikiniz konumunda. Türk kamuoyuna mesajınız?
Türkiye'nin pozisyonu her zaman mükemmel. Filistin’de de Arap dünyasında da beğeniyle
karşılanıyor. Mavi Marmara şehitlerini de unutmuyoruz. Türkiye,
cumhurbaşkanlığı seçimleri sırasında bile siyasi, manevi ve toplumsal olarak
bizi destekledi .İnsani yardımları ile yanımızdaydı. Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığını kutluyor, Türk halkına desteği için teşekkür ediyoruz.
No comments:
Post a Comment