[MİNİMAL
DOĞU ÖYKÜLERİ]
karakış
- Halit bu
ne kar!
– Sen daha
beterini görmedin Hocam, bu henüz bahar.
– Bahar
mı? Kış baharı m› bu?
–
Handiyse.
– Göz gözü
görmüyor Halit, bu ne mene bahar karı?
– Az sonra
açılır Hocam.
– Sonra?
– Sonra
kurtlar iner. İşte o zaman yeniden karakış.
– Peki o
zaman ne yapacağız?
– O zaman
kendi içimize döneceğiz Hocam.
pusula/sız
Elimde
pusula, soruyorum:
– Nereye
gidiyoruz Ramazan?
– Köye.
– Köyün
yolu burdan değil ki.
– Artık
köyün yolu yok Hoca. Kar kapadı köyün yolunu. Yaza değin köyün yolu diye bir
şey yok.
– Öyleyse
nasıl gideceğiz köye?
– Yeni bir
yol açarak. Şu anda yaptığımız da bu.
– Ama sen
yanlış yönde açıyorsun yolu.
– Sen
elindeki pusulaya bakma Hoca, beni izle.
– Ama
yanlış yoldasın Ramazan.
– Öyleyse
beni bırak, pusulayı izle. Ya da kendi yolunu kendin aç.
bu
- Bu ne
bu?
– Kar.
– Böyle
kar hiç görmemiştim.
– Burda
daha neler göreceksin.
– Neymiş
göreceklerim?
– Kurt,
köpek.
– Başka?
– Ayı,
tilki.
– Başka?
– İşin
rast giderse, bir insanoğlu.
– Bu karda
mı?
– Bu
karda, eğer yolunu bulabilirsen. Ya da o, yolunu yitirmişse. Artık bahtına…
Ferit EDGÜ
(Doğu
Öyküleri, YKY)
No comments:
Post a Comment