Wednesday, 30 September 2015

Samuel Beckett’in sinema tasarısı:1965’ten bir sessiz film

Godot’yu Beklerken adlı oyunu ve çok özel romanlarıyla tanınan İrlandalı yazar Samuel Beckett, edebiyat hayatı boyunca bir kez de senaristliği denedi. 1963’te Grove Press, Samuel Beckett’tan Film adındaki bir film için senaryo yazmasını istedi ve Beckett da senaryonun ilk taslağını dört gün içinde hazırlayıp teslim etti; sonrasında da başka bir taslak daha tamamlayıp yeniden gönderdi. 1969’da yaptığı açıklamada Film’in yönetmeni Alan Schneider, senaryo ve Beckett’le çalışmakla ilgili şöyle konuştu:


“Senaryo 1963’ün ilkbaharında geldi ve tamamen anlaşılmaz olduğu bölümler dışında oldukça şaşırtıcı altı sayfalık bir taslaktan oluşuyordu. Samuel’in gayri resmi tonuyla yazılmış ekler de içeriyordu: açıklayıcı notlar, felsefi ilaveler, mütevazı çekim önerileri, elle çizilmiş bir dizi şema…

Bunu bir yıllık bir hazırlık aşaması takip etti. Bu süre boyunca hiçbir diyalogun olmadığı (karakterlerden birinin ‘Şşş’ diye fısıldaması dışında) senaryoyu tekrar tekrar okuduk, Sam’e yüzlerce soru sorduk  –çoğu zaman postayla, bir kere de Montparnasse’daki dairesinde bizzat görüşerek– ve bu kışkırtıcı altı sayfanın görsel açıdan gerektirdiklerini kafamızda canlandırmaya çalıştık. Nihayetinde Beckett’in her yeni çalışmasının ortak paydası olan gizemler ve soru işaretleri büyüleyici bir netlikle çözüldü ve karşımızda belirdi.”

Sıra oyuncu kadrosunu belirlemeye geldiğinde Beckett, Charlie Chaplin konusunda ısrar etti ama bu teklif Chaplin tarafından reddedildi. Böylece Beckett ve Schneider de sessiz film döneminin bir başka ikonu olan Buster Keaton’a yöneldi. Araştırmacılar ve eleştirmenler, 1965’te tamamlanan bu on yedi dakikalık filmi o zamandan beri yorumlamaya çalışıyor. The New Yorker, yazara bu filmi “sokaktaki insan”ın anlayabileceği şekilde açıklamasını istediğindeyse Becett’ın yanıtı şöyle oldu

“Film gözlemlemekte olan bir göz hakkında; aynı adamın iki ayrı parçası olan algılanan ve algılayan hakkında. Algılayan, çıldırmışçasına algılamak istiyor ve algılanan da umutsuzca kaçmaya çalışıyor. Sonunda da biri kazanıyor.”

No comments:

Post a Comment