23 Mayıs 2014
Kültürü
Tüm İnsanlığın Yararlanacağı Bir Olgu Haline Getirmek İçin Yaşamı Boyunca
Çalışan Bir Sanatçı: Peter Weiss
10
Mayıs 1982 günü Stockholm’de öldü.
Yaşamı boyunca tüm yapıtlarında dünyada
savaşın, barbarlığın, insanın insanı öldürmesinin, insanın insanı sömürmesinin
karşısında dikilmiş bu büyük insanı, ilkin saygıyla anıyorum. Onun öldüğü gün
de, Alman radyo ve televizyonları ilkin Falkland Adalarındaki karşılıklı
çatışmaları, sonra Irak-İran savaşını, sonra İsrail’in Lübnan’ı bombalamasını,
en sonra da Peter Weiss’m ölüm haberini verdiler. Biz, onun gibi, daha
milyonlarca, milyarlarca insan, savaşın karşısında mücadelemize devam edeceğiz.
Onun gibi: Yaşamımızı gerçek ve yaşamaya onurlu kılabilmek için, çalışma
inancımızdan yılmadan. Peter Weiss’m yaşamına kısaca değinmeden önce, onun 900
sayfayı aşan Not Defterleri Kitabı’ndan (Edition Suhrkamp, 1981), temel dünya
görüşlerinden bazılarını okura aktarmayı yararlı buluyorum:
“Vietnam:
ABD sisteminden nefret ettim, sınırsız, müthiş bir nefret. Ayrıca Vietnam
örneği emperyalistlerin tahribatla¬rı karşısında bizlerin ne denli güçsüz
kaldığımızı da kanıtla¬dı. Vietnam, bizden çok daha güçsüz bir ülke, ama ilkesinden
hiç vazgeçmedi. Zengin ve tokların yerine, yaralı ve yoksul Vietnam halkı
savaştı.”
“Faşizmin
Amerika’daki biçimi, belli bir ölçüde liberalizme de hayat tanıyor. “Özgür
basın”, “düşünce özgürlüğü”, kısmen yöntemin altında gizlenen zorba gücü örtbas
etmeye de yararlı oluyor.”
“…..Grass (ve diğerleri): Benim politik
tutumumu yadsıdıkları için, yazınsal çalışmalarımı da yadsıyorlar. Politik
tutumum karşısındaki takındıkları alaylı tavır, kitaplarım için de geçerli.
Benim için politika ve yazı yazmak eşdeğer olgular. Onlar için de. Ama onların
politikası liberal, reformist. Her zaman aynı şey: eski parti politikasındaki
çatışmaların edebiyat ortamına yansıtılması gibi.”
“Babamın
olağanüstü çabası. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk göç: Viyana’dan Almanya’ya.
1934’te gene göç: İsveç’e. 53 yaşında yeni bir yaşama başlamak zorunda
bırakılıyor! Oysa daha İngiltere’deyken ne denli hasta idi!”
“Akşam
gazetelerinde büyük ZAFER manşetini okudum. Ama bu Vietnam’daki zafer değil,
İsveç-Finlandiya arasındaki buz hokeyi karşılaşmasının zafer haberiydi.”
“Nixon’da
aynı Hitler psikolojisi var: Kendi sonu yaklaş¬tığından, felaketine diğerlerini
de sürüklemek istiyor. (Viet¬nam’a karşı kullanılan en güçlü bombalar)”
“Dünyadaki
düzenbazlık, soygun ve cinayet ortamında sosyalizmi kurmak mümkün mü?”
“Benim
sosyalizm ve komünizm imgem, hiçbir zaman gücü ellerinde tutan ve yöneten
sınıflardan beslenemez. Her zaman en alt tabakalarda yaşayan, yoksulluk ve acı
çeken kitlelerden beslenebilir.”
“İnsanlar
öldürülüyor, ama AEG, Siemens, Mannesmann, IG-Farben vs yaşamlarını
sürdürebiliyor.”
“Biz
henüz kapitalizm çağını yaşıyoruz. Sosyalizmi kur¬ma deneyleri kapitalist dünya
içinde oluyor ve çoğunlukla çağdaş hükümdarların olağanüstü gücü karşısında
başarısız kılıyor.”
“Benim için komünist olmak ilkin şu anlamı
taşıyor: Her olguya eleştirici gözle bakmak, bağlantılar içindeki yerini
araştırmak ve saptamak. Hiçbir şeyi tepeden düşmüş var saymamak.”
“Bizim
çalışmalarımızla ortaya koyduklarımız, içinde yaşadığımız mekanizma tarafından
hemen yutulup yok ediliyor -bu mekanizmayı yıkmadıkça bunu değiştirmeye olanak
yok- ama sanatsal değerlere ulaşmamıza olanak var. Müzelerde. Kütüphanelerde.
Ve bu hakkımızı yitirmemek için de mücadele etmek zorundayız.”
“Şunu öğrenmelisin: Sen hiçbir işe yaramaz
değilsin! Seni senden çalan toplumdur!1^ ‘
“Kültür
bir şeye cesaret edebilme sorunudur. Okumaya cesaret edebilme, bir görüşe
inanmaya cesaret edebilme, görüşlerini açıklayabilme cesaretidir.”
“Devrim
artık mümkün değil. Ama gene de devrimler- den yana olmak gerekir.”
“Sanayi
ülkeleri, baskı altında tutulan halkların payından yaşıyor.”
“Irkçılık,
sömürgecilik, faşizm, emperyalizm.’
“Batı
Almanya’da, savaş sonrası kuşakları yetiştirecek örnek eğitim yöntemleri, gene
eski Naziler tarafından programlandı. Onlar, artık geçmişten söz edilmesini
istemiyorlardı. Bugün, eskiyi gündeme getiren öğretmenler, işlerini yitiriyor.
Yalnız solcular izleniyor, yalnız solcular işlerinden atılıyor, solcular
tutuklanıyor. Sağın aşırı uçları çok olağanmış gibi, dilediklerini yapıyorlar.
Bu konuda konuşulmuyor bile.”
“İtalya’da,
Fransa’da ya da İsveç’te, insanın komünist olması ve bunu açıklaması çok olağan.
Oysa bu ülkede, (Batı Almanya’da) komünistim demek, veba hastalığına tutuldum,
affedersiniz, demek gibi etki uyandırıyor.”
“Her
iki Almanya’da da anayasa düşmanı sayılabileceğim düşüncesinden
sıyrılamıyorum.”
“Güç
ve korku her zaman yan yanadır.”
“Terörizm,
emperyalistlerin terörünün bir sonucudur.”
“Ben,
vatansız insanlardanım.”
“İnsanın
anadilini yitirmesi, merkez kişiliğinin yıkılması demektir.”
“Son
bireye kadar savaşmak, kendini feda etmek, yanlış bir kahramanlıktır.”
“Kültür,
insanlığın uğraşının üstyapısı değil, temelidir.”
“Her
birey karşısında toplumun ortak sorumluluğu vardır.”
“Eleştirmekten,
değiştirmek istemekten vazgeçmek, insanın kendisinden vazgeçmesi demektir.”
“Savaş,
Avrupa’nın öldürme kültüründen doğmuştur.”
“Kasım
ayında zeytinler toplanır. İnsanları ayıran olgular karşısında birleştiren
olgular giderek çoğalıyor. O halde neden savaş?”
Peter
Weiss’m çağdaş sorunlar üzerine bu temel görüşleri, onun bin sayfaya yaklaşan
Not Defterleri’nden alınmıştır. Bu kitap, üç ciltlik ve üzerinde on yıl
çalıştığı Direnmenin Estetiği adlı yapıtının temelini oluşturur. Weiss, bu
romanı ile 1982 Bremen Edebiyat Ödülü ve Georg Büchner Ödülü’nü kazanmıştır.
Tiyatro
oyunlarından Marat, Salozun Mavalı ve Soruşturma, Can Yücel tarafından Türkçeye
çevrilmiş ve birkaç kez Türk tiyatrolarında başarıyla sahnelenmiştir.
Romanları, denemeleri ve diğer oyunları henüz çevrilmemiştir.
Weiss,
1916 yılında Berlin yakınlarında Nowawes’de doğmuş, çocukluğunu Bremen’de
geçirmiş, liseyi Berlin’de okumuş, 1934’te ailesi ile birlikte Londra’ya,
oradan da Prag’a göçmek zorunda kalmış, Naziler Çekoslovakya’ya girince,
1945’te İsveç’e göçmüştür. İlkin Çek vatandaşı olarak yaşayan Weiss, 1945’te
İsveç vatandaşlığına geçmiştir. Ancak, yazınsal yapıtlarının tümünü yetiştiği
ve düşüncesini belirleyen dil olan Almanca ile yazmıştır. Çekoslovakya’da Güzel
Sanatlar Akademisinde okuyan Weiss, 1960 yıllarına dek ressamlık, bunun yam
sıra da İsveç’te toplum dışına itilmiş insanların yaşamlarını belgeleyen filmler
yapmıştır.
Savaş
sonrası Almanyası için şöyle diyor Weiss:
“Ancak
1947’de, Berlin’de soğuk savaşın başlangıcında, kapitalizmin ortadan
kalkmadığında, gene ne gibi bir dünyanın içine itildiğimizi ilk kez politik
açıdan kavradım. O yaz, iki Alman devletinin nasıl oluştuğunu gördüm. Bir
Almanya’da nefret, diğer Almanya’da nefret. Batı’da Amerikanlaşma, doğuda
Sovyet gücünün etkisi, dünyanın bölünüşü. Dediğim gibi, o zamana dek politik
bilincim tam oluşmamıştı.”
“1950
yılları benim için faşizmden kaçtığım yıllardan daha derin sürgün yılları oldu.
Çünkü 1950 yıllarında nereye ait olduğumu hiç bilemedim. Yaşadığım bu karmaşık
duygularımı resim ve grafiklerimde yansıtmaya çalıştım.”
İkinci
Dünya Savaşı’ndan sonraki Alman yazınında, Peter Weiss’in özelliklerini
gösteren hiçbir yazar yok diyebilirim. O, insanların insanlar tarafından yok
edilişinin (çünkü göçü başaramasaydı, tüm Weiss ailesi Auschwitz’e
gönderilecekti) ağır acısını taşımış, tüm sanatsal uğraşını bu doğrultuda
politik bilinçlenme ile sürdürmüş, tutumundan hiç ödün vermemiş, Nâzım Hikmet,
Pablo Neruda gibi, inandığı ve uğruna çalıştığı insanlığın büyük bir kişiliği
olmuştur.
Yaşamımızdaki
en büyük sorumluluğu daha iyi dünyalar hazırlamak için uğraşmak sayan
aydınların görevi, diğer büyük önderlerin yanı sıra Weiss’in da yapıtlarını
daha geniş kitlelere yaymak olmalıdır. Kendisini kısaca şahsen tanıdığım bu
yazar ve onun mücadeleci yaşamı önünde saygıyla eğilirim.
Tezer
Özlü
Halkçı, 9 Temmuz 1982
No comments:
Post a Comment