Radikal
KÜLTÜR VE
SANAT
17.06.2014
03:15:22
Güzel bir
sahne var gözümde: Evimdeyim; aşırı rahat bir koltukta, ayaklarımı toplamışım
altıma; fonda, huzur verecek kadar duyulan ama rahatsız etmeyecek kadar da
kısık bir caz telaşı. kitap okuyorum. Yanımda, çıldırtıcı güzellikteki
kokusuyla, gecenin uzayacağının habercisi kahve.
Müthiş,
değil mi? Ve sonra aklıma şu cümle geliyor: "Eğer Tanrı'yı güldürmek
istiyorsan, O'na planlarından bahset"
Ece
Temelkuran'ı okumaya kalktığımda, en çok kahve içme hayalime gülüyor olmalı
yukardan bi yerlerden.
Gerçi o da
haklı! Kadınla tanışalı 10 sene olmuş ve ben, yine, hazırlıksız yakalanmayı
başardım. Yeniden denemek istedim belki de yenilmeyi.
-.-
2004'e
gidelim önce. 2 kitap var elimde: İÇeriden & DIŞarıdan
Aslında
DIŞarıdan'ı alasım yok pek. O aralar içim dışım, iç'im çünkü. Kafam basmıyor
veyahut basası gelmiyor DIŞ meseleleri. Politikaymış, ülkelermiş filan. pek
bana göre değil o vakitler. Kim bilir, belki de bilgim kısa kalıyor?! Yine de
ayıp etmeden, ikisiyle beraber dönüyorum evime.
DIŞarıdanı
şöyle bir kıyısından yalayıp geçiyorum. Ve alıyorum İÇeriden'i İÇ'ime. Ama
nasıl almak! Kitabı isteyen olsa, doğurup öyle tutuşturacağım eline. Sancısını
çeke çeke.
Kahve mi?
Ne kahvesi be? Şarap ya da bira keser ancak. Veyahut lokal anestezi mi
yaptırsak? Yeni icat: Bazı kitaplarla verilmesi zorunlu kalp uyuşturucusu
İÇ'imde
nasıl da bir "küçükten beri İzmir'de yaşamış olmak" arzusu. hep bu
kadın yüzünden! Böyle de güzel anlatılmaz ki aptal bir balkonu yıkamak !
Topuklarıma bakıyorum "Benimkiler de pembe ulan işte" Ama deniz
teğellenmemiş ya ruhuma, ondan hep bu füme!
-.-
Sonra
büyüdüm. Bak, sene 2004 diyorum. Ben 10 senede çok pis büyüdüm. Öyle ki,
istemediğim kadar büyüdüm. Ben bu kadar büyüyeceğimi hiç hesaba katmamıştım o
vakitler.
Ensem
karardı. Hayatın kıvamı bi şaştı.
Yolum,
yönüm karıştı. DIŞarıda fena şeyler oluyordu. Amcalar, çocukları öldürüyordu.
Amcalar çok fazla çocuk öldürüyordu.
İÇeriden
çığlıklar yükseldi; sokağa taştı. 1 oldu 10... 10 oldu 100... derken 1000ler
döküldü caddelere.
Çok çocuk
öldü.
Ölen her
çocukla birlikte, bizim İÇimizdeki çocukların parmakları, elleri, gözleri
koptu. Kes-yapıştır bebekler gibi paramparça olduk. Yerin üstü yetmedi, yerin
altındakiler de öldü.
Birileri
öldü, ben büyüdüm. Ben büyü idim, büyüdüm.
Anladım ki
kaçınılmaz sondaydık: Hepimiz, biraz daha çirkindik.
-.-
Canım
yandı; can yaktım. Kalbim kırıldı; kalp kırdım. Eşit değil belki ama denktim
cenklerimde.
Şirazede
sıkıntı çıktı mı, önüme çıkan ilk kitaba sığındım.
Sağda
solda hep gözüme ilişti O'nun da kitapları. Evirdim; çevirdim; bakıp bakıp
bıraktım.Sebebini "ben bilmem, beynim bilir" dedim. Üstelemedim.
Sonra bi
kitap yazmış; kapak fotoğafında Gonca Vuslateri'nin gözlerinin olmasını
kıskandım. "Biz senelerdir O'nu okuyalım; en dertli anlarımızda O'na
koşalım, sayfalarına en kıymetli yaşlarımızı bırakalım; o kalksın benim yerime
kimleri.hayret bi şey" dedim.
Dedim
valla; hiç de gocunmadım. Neyse sonra barıştık. Kendi kendime barıştım yani.
Aldım
kitabı elime. Evirdim; çevirdim. "Biter mi bu kitap" dedim. "Hiç
bitmese" diyeceğimi bilmiyordum o vakitler tabii.
"Düğümlere
Üfleyen Kadınlar" da kimmiş, diye başladım kitaba; "ben
kimmişim" diye yürüdüm sayfalar boyu.
Ve anladım
ki "Yola çıkmaya karar verir insan, nereye varacağına değil"
Gelelim bu
kitabın yarenine: Kahve? Değil elbette.
Büyüdüm.
10 senede suda boğmayı öğrendim deli beyazını rakının. Kadınlara güvenmeyi
öğrendim -rakı içenlerine daha çok. Esaslı kadınların, sofrada açan
çiçeklerini, iniveren kalkanlarını, açık yaralarını ve son nefesleriyle bile
olsa suni teneffüs gayretkeşliklerini gördüm.
O yüzden
de deli işi bir davete yeltenmeye karar verdim...
Ece
Temelkuran'ı tanıyan bilen varsa, ricamdır: Uçursun mektubumu. Kendisine bir
rakı borcum var. 10 senelik sorularım var. Çitalardan bahsetmemiz gerekiyor.
Olur da
kafayı kırarsa bir gün, "kızkardeş" kontenjanına açarsa kanatlarını,
sualsiz. Yani nereye varacağını bilmese de yola çıkmaya karar veresileri
gelirse, 1-2 kelam sarkıtsın buraya:
onsenesofrasi@gmail.com
Nefesimiz
yettiği kadar konuşuruz; nefesimiz bitince de -n'apalım- susarız adabıyla.
-.-
Neyse!
Gelelim yazının özüne: Kitap boyunca geçtiğim patikaları paylaşmak, her zamanki
gibi, boynumun borcu. Uzuuuun bir yolculuk ama inan okurcum, sabrına değer...
Hem canım
okur... Yolda dinlemen için kitaptan kopyacı şarkılarım var:
Cımbıza
gelenlerim:
"İlginç
adamlarla tanışmak, Paris birazdan bombalanacakmış gibi korkutsa da beni,
ilginç kadınlarla tanışmak La Strada Operası'nda perde açılıyor gibi bir şükür
duygusuyla doldurur içimi"
"...ben
hikayesini ilk kez anlatırken dikkate alınmayan insanların aniden
ölebileceğinden korkarım"
"Kavgadan
vazgeçmiş bir sokak köpeği gibi hafızasızım"
"Dans
edemeyeceksem devrimi ne yapayım ben"
"Hareketleri
yavaş gibi görünüyor ama daha ziyade biz yaştakilerin boşlukları doldurmak için
fazladan yaptığı hareketlerden kaçınıyor. Sabırla sadeleştirilmiş bir şiir
gibi"
"İnsan,
o da eli iyi gelmişse, hayatta kendini bir kere bütünüyle görür. Ömrün gerisi
ya o sahneye yeniden kavuşmak için geçer ya da ondan kaçmakla"
"Kadınların
çıplakken bile sınıfları belli oluyor sanki...Yani böyle tenlerinde bir
pürüzsüzlük, ağdalarında bir mükemmellik, her şeylerinin her şeylerine bir denk
gelişi. Ne yapsalar yakışıyor gibi." "Orta sınıf kadınlarında mı
oluyor böyle bir etek sarkması varoluşu..Her şeyin tam olsa da tam bir
olamıyorsun yani. Anladın mı?"
"İki
kadın gibi, iki erkek gibi, yerine göre kovboy, yerine göre karı-koca, yerine
göre anne-kız ve daha birçok şeyi oluyorlardı birbirlerinin. Dışarıdan
görünenin aksiydi her şey. Sığınan, sığındığını var ediyordu. Korunmaya
ihtiyacı var gibi görüneni aslında koruyandan daha kudretliydi"
"İnsanı
en çok kendini hayal kırıklığına uğratmak mahveder"
"Başka
kadınların çaresizliklerine öfkelenen kadınlar muhakkak kendi çaresizliklerine
öfkeleniyordur"
"Amira
kendini kaldırdı içine düştüğü kız çocuğundan"
"...gövdesi,
gençlik adlı uzak bir gezegenden parazitsiz bildiriyordu"
"Sahnede
günah olmalı.O günaha katılmak istedikleri için içleri ezilmeli. Seni
izledikleri için, hayran oldukları için, sonra seni o dünyadan çekip
alamadıkları için...Onları hiç affetmemelisin Amira"
"Korkmak
ne sefil bir hapishane"
"Işığın
bir sesi olmalı. Yoksa sivrisinekleri karanlıkta daha iyi duyuyor olmazdık.
Işığın bir kütlesi olmalı.Yoksa karanlıkta daha geniş sevişiliyor olmazdı"
"Korkayım
mı korkmayayım mı, onu bilmediğim için korkuyorum"
"Gönül
rahatlığıyla ölebilirsin burada.Bu yüzden gönül rahatlığıyla
yaşayabilirsin."
"Bu
kadar önemli olduğunuzu sanırsanız, gün gelir intihar edersiniz"
"..şimdiye
kadar başımıza gelenler ancak bir telefon faturasının ayrıntılı dökümü kadar
heyecan verici görünüyor"
"Masal
kazanacak!"
"...kendini
köpekbalığı zanneden bir sardalya kadar gururlu"
"Çöl
yolunu yitirmiş, kuru erkeklerden oluşan bir şey, vaha kadınlardan kurulu sulak
bir kalp"
"...Sersemlemek
iyidir. Zihniniz bulanır , kalbiniz böylece berraklaşır. Yapmanız lazım
gelenler ortadan kalkınca, olmanız lazım gelen kadınlar olacaksınız. Etrafınıza
bakın. Göreceksiniz ki hayat bizim nefesimizde"
"Hayat...nefesinizin
yettiği kadar"
"Bir
erkek, bir kadının nefesi kadardır; başka hiçbir şey değildir. pek nadiren bir
erkek çıkar, bir kadının nefesiyle var ettiği aleme sadece hayret etmekle mesul
olduğunu anlar"
"Kandan
başka hiçbir şeyle yapışmaz mı nesiller birbirine?"
"Ortadoğu
erkeklerinin izlemesi iç gıcıklayıcı, sevince sadece acı veren o şımarıklığı.
Nasıl da seviyor kendini. Nasıl da bu dünyaya bir hediye. Ah! Nasıl da hak
ediyor her şeyi."
"İnsanların
hikayelerini yazanlar evvela şunu bilmeli: Kaderini yazıyorsun. Yalnız
olacaksın. Hem de hep"
"O
kadar sığışmaya çalıştığınız, korktuğunuz dünyanın, ülkenizin, kabilenizin,
ailenizin sizden korktuğunu kabul etmek için yıllarınız geçecek. Bunu
değiştiremeyeceğinizi anlamak için ise daha çok zaman. O yüzden nefesinize
güvenmekten başka çareniz yok."
"Ölümü
böyle iç cebinde sevgilinin resmi gibi taşıyan memleketler cenazeleri niye hep
hazırlıksız karşılar?"
"Bizim
gibiler, ev gibi bir vahşette var olamazlar"
"Yol
insanları sulh eder. Yenilmek, düşmek, yok olmak vardır ama düşmanlık
yoktur"
"...kendi
tercihlerinizi makus talihiniz, kahırlı kaderiniz sanıyorsunuz. Bu yolun kendi
tercihiniz olduğunu kabul etmediğiniz için kahraman gibi değil, kurban gibi
yürüyorsunuz"
"Durmak,
yerleşmek demek, bir kale inşa etmek demek. Hem diğer insanlar gibi yaşamayı
reddediyorsunuz hem de fıtratınızı kabul edecek cesareti göstermiyorsunuz. Siz
kimsiniz? Bir kale inşa edecek kadınlar değilsiniz, orası kesin."
"Hayatı
ciddiye alıyorsunuz ama nasıl ciddiye almanız gerektiğini de
bilmiyorsunuz."
"...hayata
iman edin"
"...öldürmeyi
öğreneceksiniz... Sizi öldüreni öldürmeyi öğreneceksiniz"
"...gemiye
binersin, çünkü gitmekten başka gidilecek yer yoktur"
"Annesiyle
hesaplaşmamış her kız çocuğu gibi Sayda da ancak ortalıkta yoksa annesini
taklit ediyor"
"Önce
otomatik şefkat hareketleri yaptı, uluslararası anne şefkati kodeksinde
belirlenmiş cinsten sesler, hareketler, dokunuşlar."
"Evlilik..porselen
takımların desenlerini adamın yüzünden daha çok gördüğün bir münasebettir"
"Sendeki
sende kalacak. Kimse ile ilgili değildi, kimse ile ilgili olmayacak. Aşk onunla
ilgili değildi, olmayacak. Yerine başkası gelecek, aşk hep sende olacak. Gelecek olana yer aç."
"İnsan
kendini durup dururken sevemez. Palavra o işler. İnsan kendini ancak bir Tanrı
onu severse, birinin onu sevdiğine inanırsa sevebilir. İnanmalısınız yoksa
delirirsiniz."
"Bizim
gibiler hep kendi kendine iyileşmek zorundadır Kimse gerçekten yardıma ihtiyacımız
olduğuna inanmaz."
"Nasıl
kırıyorlar sonra bu kız çocuklarını? Nasıl kendilerine benzetiyorlar? Cinayet
gibi. Belki biz de böyleydik. Sakatlanmadan büyüyebilseydik... Keşke öyle bir
bilgisayar programı olsa. Ruhumuz sakatlanmadan büyümüş olsak nasıl insanlar
olacağımızı gösterse. Ona bakıp nasıl olmamız gerektiğini görsek."
"Yarasız
olsaydık...hiç ciddi yara almadan büyüyebilseydik kim bilir ne biçim kadınlar
olurduk! Ne acayip olurduk be!"
"Çünkü
yaralar bir kere açılınca, yarasız olmak diye bir şey yok. Yaradan sonra sadece
intikam var!"
"Cahiller
güzelle faydalı arasında hep akıllıca bir tercih yaptıklarını sandıkları için
cahildirler"
"Aşk,
bir tereddüt anında gelir hanımlar. Bir küçük tökezleme ve işiniz biter.
Yılların tecrübesi, bir ömrün zaferleri, külyutmaz aklın yaş tahtaya
basmazlığı. Bir küçücük tereddüt anını bekler aşk, kurduğunuz saray devrilir.
Kim bilir, belki en kudretlilerimiz bir canı olduğunu hissetmek için yenilmek
ister. İnsan hiç tatmamışsa keder için de dua eder. Kendinden bile gizler am
her insan bir kere mahvolmak ister. Bakmayın kimse bir cennet dilemezi herkes
yana yakıla kendi cehennemini görmek ister"
"Aşk,
yoklukla oynanan bir oyundur. Yokluğunun derinden hissedileceğine ne kadar
güven duyuyorsan o kadar iyi bir oyuncu olabilirsin. Bundan şüphe ettiğin anda
düşersin oyundan. Ben tereddüt etmiştim. Aşk, dedim ya, bir tereddüt
meselesidir."
"..en
kötüsü kapıya bakarken yakaladım kendimi. Hayatı bekleyen zavallı bir kadın
gibi. Aşk, demek ki, kendi kendini düşkünleşirken yakalamakla çekilen bir
çiledir"
"Yıkılan
gönlüm bir anda dikildi ayağa. Bu sevincimden nefret ettim. Ondan nefret
edemediğim için kendimden nefret ettim. Sonra ben hep kendimle kavga ettim. O
ise keyfini sürdü. Kendi kendine gelip ayaklarında kedi olan bir panteri
izlemenin keyfini sürdü."
"Belki
de hep yaptığım gibi değil, hiç yapmadığım gibi yapmak istedim. Hikâyemi
anlatmak istedim. Erkekler hiç hoşlanmaz bundan.Hikayeyi anlatmak isterler,
asla dinlemek değil."
"İnanmak
istemek, inançtan kuvvetlidir"
"...ikinci
yenilgi birincisi gibi değildir. En derin izi o bırakır. Çünkü yenilgiyi
arzuladığını anlarsın, kendini affedemezsin."
"Öpüldüğü
zaman gövde bir bütün oluyor. Öpen gidince parçalara bölünüyor. Ayak oluyor
işte, el oluyor, karın oluyor."
"Kendi
gücünüze dayanabilirseniz her şeye dayanabilirsiniz. Ve sakın. Olduğunuzdan az
olmayın. O vakit bir avcı bulacaktır sizi. Olduğunuz kadar olduğunuzu bilen bir
avcının gözü bulur sizi. Ve avlanırsınız."
"...kendi
hikayelerini yazmaya cesaret edenler merhamet beklememeli."
"İnsanlar
birbirlerine yaralarını sürerek ortaklaşmak ister"
"Kendi
yaralarımızı başkalarınınki kadar kolay sevemiyoruz."
"Yoksulluk
insanları hizalar. Aynı taşın altında ezilince insanlar eşitlenir"
"Bence
başlangıçta bütün yazarlar roman kahramanı olmak için yazıyor. Ama sonra, roman
kahramanı olamayacağımız için yazıyoruz"
"Bir
kere teslim olursam ihtiyarlayıp ölürüm. Biri bana sarılırsa ayakta duramam.
Çünkü... Çünkü kalbim ablukada kalır o vakit. Düşmana teslim olmak daha kolay.
Onurun kırılır en fazla, ama beni seven birine teslim olursam... Esir
düşerim."
"Belki
de...anlatmak, yazmak, ümitsizce bir ev arayışıdır"
"Beni
bekleyen kimse yok ki. 'Kal' diyen olmadığına göre 'Gel' diyenle gidiyorum ben
de"
"Yola
çıkmaya karar verir insan, nereye varacağına değil"
No comments:
Post a Comment