Fakat peşi sıra gelişen olaylar Paul’u mahallelinin linç etmek istediği bir ‘yabancı’ya dönüştürüyor. Scorsese’nin belki de en tekinsiz filmlerinden ‘Geç Saatler’ New York’un karanlık sokaklarında bir girdabın içine sürüklenen Paul’un yaşadıklarını bir metropol kâbusuna çeviriyor.
Filmde
herhangi bir sürreal öğe bulunmamasına rağmen nesnel gerçeklikten yavaş yavaş
kopmaya başlayan kahramanın içine düştüğü ‘karanlık’, filme Kafkaesk bir ton da
katıyor.
Paul buhranlı hayatından uzaklaşabileceği bir fırsat yakaladığını düşünse de öykünün sonunda dönüp dolaşıp başladığı yere tekrardan fırlatılıveriyor. Labirente adımını attığı anda kaybolmaya başlayan Paul, sonu hiç gelmeyecek bir kâbusun içinde olduğunu travmatik bir şekilde öğrenecek.
No comments:
Post a Comment