Wednesday 24 September 2014

Kötülüğün Şeffaflığı / J. Baudrillard






“Ben kötülük-ki ikili birime dayanan biner sistemde başka bir ad vermek mümkün değil-

prensibinden yanayım, sadece hayıflandığım, kötülüğün belirsizliğidir.  Kötülük var olmalı, söylenmeli; kötülüğün enerjisi gerçek çatışmaların içinden geçmeli. Zararlı olan, sinsice sızması ve şekil değiştirmesidir. Belirsizlik, kötülüğün devre dışı bırakılma isteğinden doğmaktadır ki bu mümkün değil. her halleriyle, iyiliğin, gerçeğin koalisyonuna  karşı çıkmalı çünkü onlar artık yok! Hayaletlerinin etrafında salakça komplolar oluşturmak boşuna. eserimin özü bu, gerisi teferruat!'' 







“Her şey mükemmel olduğunda dil lüzumsuzdur. Bu hayvanlar için de geçerli. Hayvanlar için her şey mükemmel olduğundan, konuşmuyor onlar. Eğer günün birinde konuşmaya başlarlarsa bu, dünyanın mükemmelliğinden bir şeyler kaybettiği anlamına gelecek.”

"Her iktidar, prensin hâkimiyeti ve halkın kurban edilişine dayanır."

“İnsanın yok edilişinin, mikroplarının yok edilişiyle başladığını varsaymak saçma olmaz. Çünkü mevcut haliyle mizaçları, tutkuları, gülüşü, cinselliği ve salgıları ile insanın kendisi de pis bir küçük mikroptan, şeffaflık evrenini bulandıran akıldışı bir virüsten başka şey değildir. İnsan arıtılmış olduğunda, her şey arıtılmış ve her tür toplumsallık ve hastalık bulaşmasına son verilmiş olduğunda, ölümcül biçimde temiz ve ölümcül biçimde mükemmel bir dünyada, geriye yalnızca hüzün virüsü kalacaktır.”

“Kötülüğü dile getirmeyi bilmiyoruz artık. Bildiğimiz tek şey, insan hakları söylemini bağıra bağıra tekrarlamak; dindar, zayıf, gereksiz, ikiyüzlü, iyiliğin doğal çekimine olan aydınlıkçı insanca ve insan ilişkilerinin idealliğine dayanan bir söylem. Oysa kötülüğe kötülükle karşılık vermekten başka çıkar yol yoktur.”

“Bütün biçimleriyle terörizm, kötülüğün trans- politik aynasıdır. Çünkü asıl sorun, tek sorun şudur: o halde kötülük nereye gitti? Cevap: her yere; çünkü çağdaş kötülük biçimlerinin anamorfozu sonsuzdur.”


“İnsanlar akıllı makineler yaratıyor ya da düşlüyorlarsa gizliden gizliye kendi akıllarından umut kestiklerinden ya da dehşet verici ve gereksiz bir aklın ağırlığı altında ezildiklerindendir: O zaman bu akılla oynayabilmek ve onunla eğlenebilmek için aklı makinelere hapsederler. İktidarı politikacılara bırakmanın bize her tür iktidar isteğine gülme olanağı tanıması gibi bu aklı makinelere emanet etmek de bizi her tür bilme iddiasından kurtarır.

İnsanlar özgün ve dahi makineler düşlüyorlarsa, kendi özgünlüklerinden umut kestikleri ya ada bundan vazgeçip üçüncü şahıs olan makineler aracılığıyla bu özgünlükten yaralanmayı yeğledikleri içindir. Çünkü bu makinelerin sunduğu şey düşüncenin gösterisidir; insanlar da makineleri kullanarak kendilerini düşüncenin kendisinden çok düşüncesine verirler.

Makinelere sanal denmesi boşuna değildir; düşünceyi eksiksiz bir bilginin ortaya çıkmasına bağlı belirsiz bir kararsızlık içinde tutarlar. Burada düşünce eylemi, sürekli olarak ertelenir. Hatta artık düşüncenin lafı bile geçmez; tıpkı gelecek nesiller için özgürlük lafının geçmeyeceği gibi: Bu nesiller, boşluktalarmış gibi kendilerini koltuklarına bağlayarak yaşayıp gideceklerdir. Aynı şekilde Yapay Akıl İnsanları da kendi zihin alanlarından, bilgisayarları karşısında oturarak geçeceklerdir. Bilgisayarı önünden kımıldamadan duran Sanal İnsan, ekran aracılığıyla sevişir, derslerini de telekonferansla yapar. O bir hareket özürlüsü haline gelmiştir; Kuşkusuz zihinsel olarak da özürlüdür. İnsanın işlemsel hale gelmesinin bedeli budur. Gözlüklerin ve kontakt lenslerin, görmeyen bir türün ayrılmaz protezine dönüşeceğini ileri sürebiliriz; tıpkı bunun gibi, yapay aklın ve bu aklın teknik dayanaklarının da artık düşünceye sahip olmayan bir türün protezi olmasından endişe duyabiliriz.”

*
Baudrillard, Kötülüğün Şeffaflığı adlı bu eserinde, Batı'yı var eden temel kavramlardan olan gelişme, ilerleme ve kendini koruma ilkesinin, her yerde, yok oluşun ve ölme halinin sürekliliğine dönüştüğünü gösterir. 1960'ların "cinsel devrim"i, cinsel özgürlüğe değil; travestiliğin hükümranlığına, kadın ve erkek kategorilerinin birbirine karışmasına yol açmıştır. "Sanatta devrim" ile iyi ve kötü gibi estetik düzeye dair kategoriler terk edilerek "kötünün de kötüsü" türünden trans-estetik kopyalar hayatlarımızı doldurmuştur. Sibernetik devrim, makine ile insan arasındaki ayrımı makine lehine ortadan kaldırmış; politikanın sonuna yol açan "politik devrim" ise eski politik biçimlerin simülasyonu olan "trans-politika"nın egemenliğini kurmuştur... (Arka Kapak)

No comments:

Post a Comment