Saturday 20 September 2014

ABD Siyahlar Hareketi ve 10 Maddede Kara Panterler


Zincirlerini kıra kıra özgürleşen Siyahların başkaldırı tarihlerinin yanında, geçmişte ve bugün, onlara Niggers, Coloured people, Negroes, Blacks ya da Afro-Americans denmesi artık hiçbir şeyi değiştirmez. Çünkü bugün özgürlüklerini savunmak için her kimin ya da neyin karşısında durmak zorunda kaldıkları farketmeksizin yan yana durabilme gücüne sahipler. Ancak gene de özgürlüklerini kendi elleriyle kazanmış Siyahlar -kişisel başarı hikâyelerini bir kenara bırakacak olursak- hâlâ Kuzey Amerika toplumunun en yoksul kesiminin içinde yer almaktadır..

1900 yılı ağır bir yarayla başlar. 106 Siyah, linç edilerek öldürülür. Yeni ama büyük bir sendika olan AFL (American Federation of Labor) “zenci”lere yasaklanmış derneklerin bir federasyon çatısı altında birleşmesini kabul eder. Sendika, Yüksek Mahkeme’nin 1865 yılından başlayarak, ülke sınırları içinde doğmuş her bireye tam vatandaşlık hakkını garanti eden yasaya - kulağa iyi gibi gelse de- dar ve kısıtlı bir yorum getirerek eyaletlerde yavaş yavaş gelişmesine izin verdiği ayrımcılığı destekler.
Böylece işçi hareketi bu potansiyel devrimci güçten mahrum kalır ve ırk sorunu toplumun dışına atılır. Ve Siyahların hukuk  savaşı başlamış olur...

Dönemin lideri T. Washington (1856-1915), başka entegrasyon çalışmalarına öncelik vermeyi tercih eder ve ırk eşitliği kavramını belirsiz bir geleceğe erteler. Beyazlar mutludur!
Toplumdaki baskıcı tavırlar nedeniyle Siyah nüfusun kuzeye göçü başlar. 1910’da ırkçı yasa ve eylemlerin düşmanı NAACP (National Associaton for the Advancement of Coloured People) kurulur. Kuruluşun tek Siyah sorumlusu William Edward Burghart Du Bois kişiliğiyle dikkat çekicidir. İlk kez demokratlara oy verme çağrısı yapar. Ancak başkan Wilson ne bu durumdan, ne de birinci dünya savaşı sırasında verilen destekten memnun değildir. İlk yaygın getto isyanı, “kızıl yaz” (1919) 3. Amerikan Siyah eğiliminin ortaya çıktığına işaret eder. Dönemin sembolü ise ulusçuluk savunucusu ve Jamaika rasta hareketinin esinleyicisi Marcus Garvey’dir.

Yurttaşlık mücadelesi, özgürlük arayışı ve bazen de işbirliğiyle geçen yıllara sanatsal kimi çıkışlar eklenir. Harlem artık hem kültürel, hem de siyasal bir yer olmuştur ve sonunda 

Komünist Parti aracılığıyla Siyah sendikaları kurulur. (1925)
Büyük sorun, yoksulluk ve 29 krizinin yarattığı denge kaybıdır. A. Philip Randolph ve onun Yataklı Vagon Hamalları Sendikası’nın başarılı çalışmaları, 1936’da Siyah atletlerin Berlin’de kazandıkları zaferler ve mücadele çağrısı yaparak işaret fişeği yakan ilk Siyah yıldız ve komünist şarkıcı/aktör Paul Robeson artık geri dönülmez biçimde öne çıkmıştır. Roosevelt yönetiminin savaş ve antikomünizm nedeniyle sallantıya düşen çabalarına rağmen ayrımcılık ve yoksulluk sürmektedir.

Bu dönem kazanılmış pek çok davanın yanında, kimi eylemler sırasında tutuklamalar yapılmış, mücadele, yılgınlık dönemleri içinde umutsuzlukla ve boş çaba olarak görülmeye başlanmıştır.

Eksik olan bir şeyler vardır. Lider, Örgüt ya da halkın kendi fikirleri midir eksik olan?
1934’ten itibaren Siyah müslümanların lideri olan Elijah Muhammed 1950’de ayrı bir ekonomi, Siyah eyaletlerinin kurulması ve seçimleri boykot ettirmek için mücadele veren 100.000 kişilik bir cemaat toplamıştır. Ellili yıllarda ve 63’te cemaatten dışlanıncaya kadar Müslümanların sözcülüğünü ise radikal söylemleri ve kendine has tarzıyla Malcolm X üstlenmiştir.

Silahlı savunma çağrısıyla Malcolm X, mücadele tarihinde artık radikal bir aşamaya gelindiğinin göstergesidir. Ancak hareketi başlatacak olan kişi Siyah Hristiyan din adamlarının da desteğiyle Mahatma Gandi’nin uygulamalarıdır. Siyahların kurtuluş görerek coşkun olarak katıldığı tek yapıdır artık. Din adamları, cemaat içinde herkesin tanıdığı, öne çıkan kişilerdir. Böylelikle kısa süre sonra tarih sahnesine Martin Luther King çıkmış olur.

Artık hiçbir şey eksik değildir ve eskisi gibi de olmayacaktır. Hatip King Hristiyan üslubuna Amerika’nın temel değerlerini hatırlatan barışçıl bir çağrıyı da ekleyerek mücadeleyi sarsılmaz bir retoriğe yaslar. Böylelikle harekete destek veren beyazlar ve yeni bir başlangıç umudu gören radikaller de katılmış olur. Bu çok uzun 15 yılın içinde işkence gören ve öldürülen, hapse atılan yüzlerce militanın anısıyla mücadele büyür.

1955-56’da Alabama Montgomery’de Yüksek Mahkeme’den otobüslerde ırk ayrımı yasağının kaldırılması kararı çıkartılması üzerine başlar her şey. Okullardaki Siyah çocukları tehdit eden öfkeli kalabalıklar (Little Rock, Arkansas, 1957) ya da 61’de şiddete karşı olan öğrencilerin (SNCC ve daha çok Snick adıyla tanınan), koordinasyon komitesi yardımıyla tekrar özgürlük yolculuklarına başlayan Core militanları etkindir artık.

Ama Siyah güçler 1957’de King’in kurduğu SCLC’nin (Southern Christian Leadership Conference) yönlendiriciliğinde toplanırlar ve Kennedy yönetiminin de katkılarıyla kazanım elde etmeye başlarlar. İşgaller, boykotlar, davalar ve pasif direnişlerle okullarda, kamu kurumlarında ve ticari alanlarda ırk ayrımı son bulmuş gibidir. Ama aslında hiçbir şey bitmemiştir…

FBI, 1961 yılından itibaren, Yurttaş Hakları hareketine komünistlerin sızdığı korkusuyla King'i dinlemeye başlar, fakat böyle bir kanıta ulaşılamaz ! 6 sene boyunca elde ettiği kayıtları, daha sonra King'i liderlik pozisyonunu bırakması için zorlamak amacıyla kullanır.
1963 yılı Ağustos’unda King meşhur konuşması Bir Düş Gördüm’ü yapar.

« Bir gün, dört çocuğumun da derilerinin rengi ile değil de kişilikleri ile yargılanacağı bir ülkede yaşayacaklarına dair bir hayalim var. »

Ve bir yürüyüş başlar. 1965’de kendilerini seçmen listelerine yazdırmak isteyen Selma (Alabama) yürüyüşçüleri polis şiddetiyle engellenir. Başkan Johnson seçme hakkının önündeki engelleri kaldırmaya yönelik bir yasa tasarısı sunmak zorunda kalır.  Üniversitelerde ve devlet memurluğu alımlarında öncelik tanıyan bir onarım taslağıdır bu. Ama bu zorunlu sus payı Siyahları durdurmaya yetmez. Kazanılacak bir dünya vardır 
önlerinde.

Ve Kara Panterler çıkar tarih sahnesine.
Black Power (Kara Güç), Snick’in önderi Stokely Carmichael’in sloganı Black is beautifulve afro saç biçimi yeni kuşağın ortaya çıkışını simgeler. Kuşak; gelişmelerin yavaşlığı, sefaletin hâlâ sürüyor olması ve 21 Şubat 1965’te Malcolm X’in öldürülmesi nedeniyle intikam yemini etmiş gibidir.

Siyah bir kadının otobüste yaşadığı ırkçılık saldırısı sonucunda 381 gün süren boykot, -Martin Luther King’in burjuva uzlaşımcı tavrının ardından- harekete taze bir soluk getiren genç Malcolm X’in sonraki yıllarda yürüttüğü önderlik ile uzun zamandır eksikliği hissedilen hareketin büyük ivme kazanmasına neden olsa da daha gidilecek çok yol vardır.
1966’da Bobby Seale ve Huey Newton’ın Malcolm X’in yolunda kurdukları Black Panther 

Party’nin [Kara Panter Partisi] silahlı mücadele biçimleri ABD devrimci hareketinin gelişmesinde büyük rol oynar. 1967 yazında gettolardaki kıpırdanma 68’in yaklaşıyor oluşunun ilanı gibidir.

Bu başlangıcın ardından, Nisan 68’de King’in ve ardından da dostu R. Kennedy’nin öldürülüşü şiddetli bir baskı döneminin başlangıcı olur. Devlet bütün baskı mekanizmalarını kullanarak tacizle ve manipülasyonla cinayetlere sebep olmuştur. Bu durum ise hareketin kaçınılmaz olarak radikalleşmesini peşisıra getirmiştir. Bugün İstanbul’un kimi mahallelerinde yaşandığı gibi hareketin gerilemesi için gettolara planlı ve sistemli içimde uyuşturucu verilmiş, sendikalara karanlık adamlar sızdırılmış, şiddet ortamı körüklenmiştir. Plana göre, halk bu şiddet olayından yenik çıkacak ve Siyahlar suçlanıp, hareket gözden düşürülecektir. Bu dönem boyunca Siyah müslümanlar olayları seyretmekle yetinirler. Böylece tüm işkence, tutuklama, baskı ve yıldırmalarla mahalleler bugün hâlâ direnişin kırılmasının ceremesini çekmektedir. Uyuşturucunun yerleşik bir araç haline gelmesiyle birlikte Amerikan toplumu ve devleti yeni bir özgürlük hareketi soluk almaya başlayıncaya dek Siyahları kontrol altına almıştır. Ancak mücadelenin kazanımları bügün hâlâ bizlere o çok önemli cümleyi bağırmaktadır.

En kötü sonuç, hiç direnmemekten iyidir.
Black is beautiful… / Siyah güzeldir

Çeviri: Bilge Güler

1. Özgürlük istiyoruz. Siyahların kaderini belirleyecek iktidara sahip olmak istiyoruz.
Bize göre, Siyahlar olarak kendi kaderimizi tayin edemediğimiz sürece özgür olamayacağız.

2. Halkımız için tam istihdam istiyoruz.
Bize göre, federal hükümetin, herkese istihdam ve teminat altına alınmış bir gelir sağlama sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunmaktadır. Bize göre, şayet Amerikalı Beyaz sanayiciler istihdam sağlamayacaksa, üretim araçları, bu sanayicilerin elinden alınmalı ve halka verilmelidir. Bu sayede halk, kendisi için istihdam ve yüksek bir hayat standardı sağlayabilecektir.

3. Kapitalistlerin Siyahlara yönelik giriştikleri
 soyguna artık son verilmelidir.

Bize göre, mülklerimiz faşist devlet tarafından gasp edilmiştir ve biz de şimdi devletin hâlâ ödemediği borcu olan yüz altmış dönümlük araziyi ve iki katırı devletten talep ediyoruz. Yüz altmış dönümlük arazi ve iki katır, bundan 100 yıl önce bize, Siyahların topluca katledilmesinin ve köle ticaretinin tazmini olarak vaat edilmişti. Ödemeyi bugünün parasıyla nakit olarak kabul edeceğiz ve bu ödeme halklarımıza dağıtılmalıdır. Şimdilerde Almanlar, İsrail’deki Yahudilere, Yahudi halkının soykırıma uğratılmasının karşılığında maddi yardım yapmaktadır. Almanlar altı milyon Yahudi’yi katletmiştir. Irkçı Amerikalılar ise elli milyon Siyahı katletmiştir. İşte bu yüzden, bizce bu talebimiz son derece makul bir taleptir.

4. İnsanın barınma hakkına uygun nitelikte konutlar talep ediyoruz.
Bize göre, şayet Beyaz Mülk Sahipleri, Siyahlara uygun nitelikte konutlar sağlamayacaksa, konutlar ve araziler kooperatiflere dönüştürülmeli ve topluluğumuz, devlet desteğiyle kendileri için uygun evler inşa edebilmelidir.

5. Halkımız için, yozlaşmış Amerikan toplumunun gerçeklerini ortaya çıkaran bir eğitim sistemi talep ediyoruz. Bize gerçek tarihi ve günümüz toplumundaki rolümüzü anlatan bir eğitim sistemi istiyoruz.
Bize göre, halkımıza kendini öğretebilecek bir eğitim sistemi olmalıdır. Eğer kişi kendisini ve toplumdaki konumunu öğrenirse, başka yollara sapmaz.

6. Tüm Siyah erkeklerin askerlik hizmetinden muaf tutulmasını istiyoruz.
Bize göre, Siyahlar, bizleri korumayan ırkçı devleti savunmak için orduda savaşmaya zorlanmamalıdır. Tıpkı siyahlar gibi, ırkçı Beyaz Amerikan devleti tarafından kurban edilen dünyadaki diğer beyaz olmayan halklarla savaşıp onları öldürmeyeceğiz. Gerekirse tüm yolları deneyecek, ırkçı polislerin ve ordunun gücünden ve şiddetinden kendimizi mutlaka 
koruyacağız.

7. Polis vahşetine ve Siyahların katledilmesine bir an önce son verilmelidir.
Bize göre, Siyah halkı ırkçı polis vahşeti ve baskısına karşı müdafaa etmek üzere Siyahlardan oluşan öz-savunma grupları kurarak, Siyahlara karşı polis vahşetine son verebiliriz. Birleşik Devletler İkinci Anayasa Değişikliği, yurttaşlara silah taşıma hakkı vermektedir. İşte bu yüzden bizce tüm Siyahlar öz-savunmaya yönelik silahlanmalıdır.

8. Federal, Devlet, Bölge ve Şehir Hapishanelerinde ve Tutukevlerinde tutulan tüm Siyahlar için özgürlük istiyoruz.

Bize göre, birçok hapishane ve tutukevinde tutulan Siyahlar salıverilmelidir. Çünkü hiçbiri adil ve tarafsız bir biçimde yargılanmamıştır.
9. Birleşik Devletler Anayasası’nın da öngördüğü şekilde, tüm Siyahların mahkemelerde yargılanırken kendi akran kümesinden veya Siyah topluluğa mensup kimseler tarafından yargılanmasını istiyoruz.

Bize göre, Siyahların adil bir biçimde yargılanabilmesi için mahkemeler Birleşik Devletler Anayasası’na uygun davranmalıdır. Birleşik Devletler Anayasası’nın On Dördüncü Değişikliği, yurttaşlara kendi akran kümesinden kimselerce yargılanma hakkı verir. Akran kümesi, benzer ekonomik, sosyal, dinsel, coğrafi, çevresel, tarihsel ve ırksal arka plana sahip insanların oluşturduğu gruba verilen addır. Bunun uygulanması için, mahkemelere Siyah bir davalının mensup olduğu gruptan Siyah jürilerin seçilmesi için baskı yapılmalıdır. Şimdiye dek ve şimdi de, tamamı Beyazlardan oluşan jürilerce yargılanıyoruz ve bu kimseler Siyah topluluğa mensup "ortalama muhakemeye sahip" bireylerin anlayışını taşımamaktadır.

10. Toprak, ekmek, eğitim, barınma, yiyecek, giyecek, adalet ve barış istiyoruz.
İnsanlığa dair konularda, bir halkın kendisini bir diğer halka bağlayan politik bağlarını koparması ve yeryüzündeki güçler arasında doğanın ve doğanın Tanrısı’nın kanunlarınca o halka bahşedilen bağımsız ve eşit konumu kendi eline alması gerekli olduğunda, bu ayrılma talebine söz konusu halkı iten nedenlerin açıklanması, insanın fikriyatına olan saygının gereğidir.

Bize göre yukarıdaki gerçeklikler apaçıktır; tüm insanlar eşit yaratılmıştır; Yaratıcıları tarafından kendilerine birtakım devredilemez haklar bahşedilmiştir; bu haklara yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı dahildir. Bu hakların güvence altına alınması için de insanlar tarafından devletler kurulmuş, adil yetkilerini yönetilenlere dayandırmışlardır. Hal böyleyken herhangi bir devletin yapısı bunlara zarar verici niteliğe büründüğünde, insanların bunu değiştirmeye veya ilga etmeye ve yeni bir devlet kurmaya, bu devletin temelini de yine bu ilkelere dayandırmaya ve ona verdikleri biçimde kendi güvenliklerini ve mutluluklarını sağlamaya hakları vardır. Sağduyu, varlığı uzun zamanlara yayılan devlet yapılarının önemsiz ve geçici sebeplerle değiştirilmemesi gerektiği görüşünü dayatacaktır ve bu görüşten yola çıkarsak, tüm tecrübelerimiz göstermiştir ki, insanlar aslında daha büyük oranda acı çekmiştir; çünkü kötülüklere katlanmak, alışılagelen yapıların lağvedilerek düzeltilmesinden evla görülmüştür. Ancak, ardı arkası kesilmeyen sömürü ve gasplar, değişmez biçimde aynı hedefe yönelerek, insanları mutlak despotluk boyunduruğuna almaya yönelik bir düzen olarak ortaya çıktığında, böyle bir devleti alaşağı ederek gelecek için yeni güvenceler yaratmak, insanların en temel hak ve görevidir.

Tarih: 15 Ekim 1966
Kaynak: Marksist Tarih Arşivi (marxists.org) 2001
Anlatı: Selcan Özgür



No comments:

Post a Comment