Che Guevara
gibi erkek devrimcileri hepimiz tanıyoruz ama tarih çoğu kez yeni filizlenen
sistemler ve ideolojiler uğruna vaktini, çabasını ve hayatını feda etmiş kadın
devrimcilerin katkılarını aktarmamaya meyyaldir. Genel kanının aksine, tarihin
seyri boyunca devrimlere katılmış, hatta birçoğu bu devrimlerde hayati roller
üstlenmiş yüzlerce kadın vardır. Bu kadınlar, siyasi yelpazenin çeşitli
noktalarında yer almıştır. Bazıları eline silah almış, bazılarıysa kalemini
silah olarak kullanmış, ama hepsi de inandıkları değerler için amansız mücadeleler
vermiştir.
İşte,
gençlerin giydiği baskılı tişörtlerde belki de hiçbir zaman resimlerini
göremeyeceğimiz devrimci kadınlar arasından on kadının hikâyesi…
Nadejda
Krupskaya
Birçoğumuz
Nadejda Krupskaya’yı yalnızca Vladimir Lenin’in eşi olarak biliriz. Ama
Nadejda, aynı zamanda Bolşevik bir devrimciydi ve kendisi de bir politikacıydı.
1929’dan 1939’daki vefatına dek Sovyetler Birliği’nde Eğitim Bakanlığı
Yardımcılığı dâhil çeşitli siyasi faaliyetlerde yoğun biçimde yer alırken aynı
zamanda eğitim alanında da bazı görevler üstlendi. Devrimden önce, kıta
genelindeki çoğu şifreli yapılan ve kod çözme işi gerektiren yazışmaları
yürüten İskra grubunda sekreter olarak çalıştı. Devrimden sonraysa, hayatını
işçi ve köylülere yönelik, herkesin erişebileceği kütüphanelerin açılması gibi
çabalarıyla, eğitim imkânlarının ıslahına adadı.
Constance
Markievicz
Constance
Markievicz (asıl adı Gore-Booth), Sinn Féin ve Fianna Fáil bünyesinde politik
faaliyetlerde bulunmuş, devrimci-milliyetçi görüşe sahip bir süfrajet, aynı
zamanda bir sosyalist ve İrlanda asıllı bir İngiliz kontesiydi. Liderlerinden
biri olduğu 1916’daki Paskalya Ayaklanması dâhil, İrlanda’nın bağımsızlığı için
yürütülen birçok mücadelenin içinde yer aldı. Bu ayaklanmada, geri çekilip
teslim olmak zorunda kalmadan önce İngiliz bir tetikçiyi yaralamıştır.
Ayaklanma sonrasında hücre cezasına çarptırılan yetmiş kişi arasında tek kadın
oydu. Ölüm cezası aldı ancak kadın olduğu için affedildi. İlginçtir, iddia
makamı “Ben zavallı bir kadınım, bir kadını vuramazsınız” diye yalvardığını
ileri sürmüştür; ancak gerçekteki ifadesi, mahkeme tutanaklarında da
kaydedildiği gibi, “Sizler beni vuracak kadar dürüst olabilseydiniz keşke”
şeklindedir. Constance, dünyada devlet bakanı olarak görev yapan ilk
kadınlardan biri olup (İrlanda Cumhuriyeti Çalışma Bakanlığı, 1919–1922) aynı
zamanda İngiliz Avam Kamarası’na seçilen ilk kadındır (Aralık 1918) –hatta Constance
bu makamı, Sinn Féin örgütünün sandık karşıtı politikaları uyarınca
reddetmiştir.
Petra Herrera
Meksika
Devrimi sırasında, “soldaderas” diye bilinen kadın askerler, sıklıkla maruz
kaldıkları tacizlere rağmen, erkeklerle birlikte savaşa katılmıştır. En
tanınmış “soldaderas”lardan biri olan Petra Herrera, cinsiyetini gizleyerek
“Pedro Herrera” adıyla savaşmıştır. Pedro adıyla, (örneğin köprüleri havaya
uçurarak) emsal bir liderlik göstermiş ve cinsiyetini ancak bir zaman sonra
açıklayabilmiştir. 30 Mayıs 1914’te İkinci Torreón Savaşı’na beraberindeki
yaklaşık 400 kadınla katılmış ve bu savaştaki başarısıyla adından söz
ettirmiştir. Ancak maalesef Pancho Villa bu muzafferiyeti bir kadının hesabına
yazma konusunda isteksiz davranmış, Herrera’yı generalliğe terfi ettirmemiştir.
Petra da buna bir tepki olarak Villa’nın ordusunu bırakmış, yalnızca
kadınlardan oluşan kendi birliğini kurmuştur.
Nwanyeruwa
İgbo
kabilesine mensup, Nijeryalı Nwanyeruwa, sömürgecilik döneminde Batı
Afrika’daki İngiliz hâkimiyetine karşı ilk kayda değer mücadele olarak anılan
kısa süreli savaşı başlatan kadındır. Tarih 18 Kasım 1929; Nwanyeruwa, nüfus
sayım memuru Mark Emereuwa kendisine “keçilerini, koyunlarını ve insanlarını
sayacaksın” dediğinde buna karşı çıktı. Bu, devletin kendisinden vergi alacağı
anlamına geliyordu (ve geleneğe göre kadınlardan vergi alınmazdı). Nwanyeruwa
meseleyi diğer kadınlarla tartıştı ve izleyen iki ay boyunca sürecek olan,
Kadınların Savaşı olarak adlandırılan protestolar patlak verdi. Bölgenin her yerinde
yirmi beş bin kadın bu eylemlere katıldı ve yeni çıkarılan vergiler ve
İngilizler tarafından atanan yöneticilerin sınırsız yetkileri protesto edildi.
Bunun sonucunda, kadınların durumu iyileştirildi, İngilizler vergi planlarını
geri çekti ve birçok yönetici istifa ettirildi.
Lakshmi
Sehgal
Halk arasında
“Komutan Lakshmi” olarak bilinen Lakshmi Sehgal, Hint bağımsızlık hareketi
devrimcilerinden biri olup, Hindistan Ulusal Ordusu’nda askerlik yapmış ve daha
sonra Azad Hind hükümetinde Kadın Bakanlığı görevini yürütmüştür. 1940’lı
yıllarda sömürge Hindistanı’nda İngiliz Yönetimi’ni devirmek için savaşan ve
tamamı kadınlardan oluşan “Jhansi Kraliçesi” Alayının komutanıydı. Jhansi
Kraliçesi Alayı, İkinci Dünya Savaşı’na katılan ordular içinde yalnızca kadınlardan
oluşan az sayıdaki askeri birlikten biridir ve adını da Hint tarihindeki bir
diğer ünlü kadın devrimci olan, 1857 Hint İsyanı’nın önde gelen ismi Rani
Lakshmibai’den almıştır.
Sophie Scholl
Alman
devrimci Sophie Scholl, isimsiz el ilanları ve duvar yazılarıyla Hitler
rejimine karşı direnen, pasifist Anti-Nazi mücadele oluşumu Beyaz Gül’ün kurucu
üyesiydi. 1943 yılının Şubat ayında, Scholl ve beraberindeki grup üyeleri,
Münih Üniversitesi’nde el ilanı dağıttıkları için tutuklandı ve giyotinle idam
cezasına çarptırıldı. Aynı yıl, Münih Üniversitesi Öğrenci Manifestosu başlıklı
bu el ilanının nüshaları ülke dışına kaçırıldı ve manifestonun milyonlarca
kopyası, Almanya üzerinde uçan müttefik kuvvetlerin uçakları tarafından havadan
dağıtıldı.
Blanca
Canales
Blanca
Canales, Porto Riko Milliyetçi Partisi’nin kadın kolları olan Özgürlüğün
Kızları örgütünün kurulmasına katkı sağlayan Porto Rikolu bir milliyetçiydi.
Jayuya Ayaklanması olarak bilinen, tarihte Birleşik Devletlere karşı patlak
veren bir isyanın önderliğini yapan birkaç kadından biriydi. 1948yılında,
“Tıkaç Yasası” veya 53 No’lu Yasa olarak bilinen yasakçı bir yasal düzenleme,
bölgesel hükümete zarar verme veya hükümeti yıkmaya yönelik her türlü
materyalin basılmasına, yayınlanmasına, satışına veya sergilenmesine cezai
yaptırım getiriyordu. Milliyetçilerse buna bir tepki olarak, silahlı devrim
başlatmaya yönelik planlar yapmaya koyuldu. 30 Ekim 1950’de, Blanca ve
beraberindekiler, Blanca’nın evinde sakladığı silahları alarak Jayuya kentine
girdiler ve polis merkezini ele geçirdiler. Tıkaç Yasası’na karşılık postaneyi
yaktılar, telefon hatlarını kestiler ve göndere Porto Riko bayrağı çektiler.
Sonrasındaysa ABD Başkanı sıkıyönetim ilan ederek kente karadan ve havadan
silahlı operasyon düzenledi. Milliyetçiler
bir süre direndi ancak üç günlük direnişin sonucunda tutuklanarak ömür boyu
hapse mahkum edildi. Jayuya kenti büyük zarar gördü ve bu hadise Birleşik
Devletler medyası tarafından yanlı haberlerle duyuruldu. Hatta
ABD
Başkanı’nın kendisi bile, bunun bir isyan değil, “Porto Rikoluların kendi
aralarında çıkan bir mesele olduğunu” iddia etti.
Celia Sanchez
Çoğumuz Fidel
Castro’yu ve Che Guevara’yı tanırız ama pek azımız Celia Sanchez ismini
duymuştur. Sanchez, Küba Devrimi’nin merkezindeki kadındır ve hatta kararları
veren asıl kişinin o olduğu bile söylenir. 10 Mart 1952 darbesinden sonra
Celia, Batista hükümetine karşı yürütülen direnişe katılmıştır. 26 Temmuz
Hareketi’nin kuruculuğunu, devrim boyunca çatışma birliklerinin liderliğini
yapmış, kaynak denetimini üzerine almış ve hatta Batista’nın devrilmesi için
Meksika’dan Küba’ya 82 savaşçının taşınmasını içeren Granma Çıkarmasını bile o
örgütlemiştir. Celia devrimden sonra da ölümüne dek Castro’nun yanında kalmaya
devam etti.
Kathleen Neal Cleaver
Kathleen Neal Cleaver, Kara Panter Partisi üyesi ve Parti’nin karar alma birimindeki ilk kadın üyedir. Parti sözcülüğünü ve basın sekreterliğini yürütmüştür. Aynı zamanda Parti’nin hapisteki savunma sorumlusu Huey Newton’ın serbest bırakılması için yürütülen ulusal düzeydeki kampanyanın da tertipleyicisidir. Kara Panterlerin erkek egemen bir yapı olduğu iddialarının aksine, Cleaver ve Angela Davis gibi diğer kadınlar bir dönem Parti’nin üçte ikisini oluşturuyordu.
Esma Mahfuz
Esma Mahfuz
çağdaşımız olan bir devrimcidir. Mahfuz, Ocak 2011’de Tahrir Meydanı’na yaptığı
Mısır’daki isyanı tetikleyen protesto çağrısıyla tanınıyor. Mısır Devrimi’nin
önderlerinden biri olarak kabul edilen Mahfuz, Mısır’daki Devrimin Gençliği
Koalisyonu’nun da tanınmış bir üyesidir.
No comments:
Post a Comment