Wednesday 6 August 2014

Siyonizmi Sona Erdirmek Feminist Bir Meseledir

Gazze’ye yönelik saldırılar 3. haftasına girmişken kadın ve çocukların “orantısız” bir şekilde öldürüldüğünü duymaya devam ediyoruz.

Bunu özellikle belirtirken akıllara şu soru geliyor: İsrail erkekleri öldürse daha mı az suçlu olurdu?

Tecavüz Çağrısı
Cinsiyetçi şiddetin farklı bir analizi gereklidir: Ölümler için hiçbir “oran” kabul edilemez ve ölen her kişi için yas tutulmalıdır. Ancak devlet şiddeti ırksallaştırılmış ve cinsiyete dayalı bir şiddettir. Siyonizm de bunun bir örneğidir.

Bir devlet bir halka “demografik bir tehdit” olarak baktığı zaman bu zaten ırkçı ve cinsiyetçi yaklaşımı beraberinde getirmektedir.

Irkçı nüfus kontrolü kadına yönelik şiddete içkin bir politik tutumdur. Bu yüzden Mordechai Kedar’ın (eski İsrail askeri istihbarat subayı, akademisyen) “Filistinli militanların annelerine ve eşlerine tecavüz edin” demesi, bunun Hamas’ı caydıracak tek çözüm yolu olduğunu rahatlıkla söyleyebilmesi şaşırtıcı değildir.

Benzer şekilde, İsrailli milletvekili Ayelet Shaked yaptığı bir konuşmada Filistinli annelerin ve çocuklarının ölümünü talihsiz bir durum olarak sunmamış, bilakis annelerin “küçük yılanlar” doğurduğu için öldürülmesi gerektiğini söylemiştir.

Bu yaklaşım şu tutumun nedenini de gösteriyor: İsrail askeri kontrol noktalarında Filistinli hamile kadınları zorla bekleterek, su ve ilaçtan yoksun bırakarak, insanlık dışı uygulamalarla düşük oranlarının artmasını sağlayacak bir alt yapıyı oluşturmuştur.

Gazze şeridine yapılan son kanlı saldırılarda sadece yüzlerce Filistinli ölmemiştir; pre-term(erken) doğum, ölü doğum ve düşükler de artmıştır.

Aynı zamanda Etiyopyalı-İsrail kadınlar -çoğu Yahudi-  kendi rızaları olmadan zorunlu kontraseptif enjeksiyona tabi olmuştur.

Siyonizmi bitirmek üreme sağlığı hakkı ve feminizmle ilgili bir meseledir!

Kadının Özgürleşmesi

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet sömürgeci kolonizm için yeni bir strateji değildir. Sömürgeci kolonizm , ataerkillik ve resmi ikiyüzlülük genelde el ele gider.

19. yy’da  Fransa Cezayir topraklarına gireceğinde Cezayirli kadınlara özgürlük getireceğini hatta köylerin ve kasabaların hepsini aydınlatacağını iddia etmişti. Meşhur sömürgeci beyaz adam yoksul ülkelerde sömürgeci güç olarak yer alsa da beyaz olmayanları korumak için özveriyle hareket ettiğine bizi inandırmaya çalışmıştı. Oysa Cezayirli kadınlar Fransız sömürgeciliğinden önce çok daha iyi konumdaydı; sömürge ile birlikte statüleri ve koşulları önemli ölçüde bozulmuştu.

Benzer şekilde George W. Bush yönetimi  Taliban’dan kadınları  kurtararak özgürleştirmeyi kendisine görev edinmişti. Ancak bizler tarih boyunca Afganistan, İran, Irak, Cezayir ya da Filistin’de savaşların kadınları özgürleştirdiğini göremedik.

Yeni Trend: İkiyüzlülük

İsrail bugün “gay dostu” bir ülke olduğu için Filistin daha uygar olduğunu iddia etme ikiyüzlülüğünü gösteriyor. İnsan hakları konusunda da gelişmişlik düzeyini tanımlarken de eşcinsellere daha iyi konum sağlıyor olmasına işaret ediyor. Fakat bu söylem de ırkçıdır. Herhangi bir Yahudi vatandaş İsrail vatandaşı olmak için İsrail işgal güçlerine hizmet etmek zorundadır; ancak bu güçler Filistin halkına soykırım yapan katil güçlerdir. Açık katil eşcinsellerin olduğu bir ordu daha mı ahlaklıdır? Yoksa bu  büyük şiddetin esas kaynağını düşünmeyi engellemek için midir? Kim Filistinli kadınların, çocukların, LGBT’lerin hareket özgürlüğü, güvenlik, barınma, yemek, ev, yaşama hakkı gibi temel haklarını ihlal ediyor? Suçlu “uygar” İsrail’dir, heteropatriarkal Filistin değil!

Savaş ve militarizm cinsiyete dayalı şiddeti içeren, şiddeti yücelten ve ödüllendiren hiper-eril bir faaliyettir.

Direnişe Katıl

Bugün şahit oluyoruz ki eğer biz İsrail’in Filistinlilere yaptıklarını izlemeye devam edersek İsrail’in kanlı saldırıları daha da tırmanacak.


Yerleşimci-sömürgecilik kadınlara, toplumsal cinsiyet nedeniyle ayrımcılığa maruz kalanlara ırkçılık ve cinsiyet ayrımcılığından başka bir şey getirmez. Bu yüzden İsrail siyonizmine karşı feminist duruş ve boykot önemli ve kaçınılmazdır.

Çeviren: Zeynep Varol

No comments:

Post a Comment