Kendinden
başka kimselere minnet etmeyen, hakikatine zeval getirmeyen bir koca yürek. 24
Mart 1879’da başlayan hayat yolculuğuyla Osmanlı İmparatorluğu’ndan Cumhuriyete
geçişi simgeleyen bir mihenk taşı. Tekkeleri de gördü, akıl hastanelerini de,
konakları da, sokakları da. Neyzen Tevfik Kolaylı, çokça sınandığı hayatında
bir neyine sadık kaldı, bir de rakısına. Nimeti de, laneti de aynı köktendi. O
yüzden her zamanın eşsiz benzersiz olarak kaldı. Her tür sefaletin içinde bile
bembeyaz saçlarından yayılır gibi duran bir haleyle çevrelendi. En galiz
küfürleri sarf ederken bile ruhu asildi.
Neyzen
çeşitli taksimler ve saz semailerinin bestecisi olmanın yanı sıra büyük bir
hiciv ustasıydı. Bodrum’daki çocukluk günlerinde babası ile gittiği kahvede
dervişlerin elinde gördü ilk kez neyi. Sara nöbetleri ile kabusa dönen
çocukluğunda tesellisi neydi. İstibdatın kovaladığı aydınların sürgün yeri olan
İzmir Mevlevihanesi’nde Türkçe, Arapça ve Farsça dersleri aldı. Ardından Galata
ve Yenikapı mevlevihanelerine geçti. Başta yakın dostu Mehmet Akif Ersoy olmak
üzere dönemin pek çok düşünür ve sanatçısıyla yakın ilişkileri oldu. Ama hep
ele avuca sığmaz bir deli yürek olarak kaldı.
Medrese
ve taassuptan ölesiye kaçtı. İstibdatın en koyu zamanında Sultan’ı ve düzeni
hicvedince sık sık jurnallendi. Önce hanlara sonra Mısır’a sığındı. Bektaşi
dervişi oldu ama meyhanelerden de geri durmadı. II. Meşrutiyet de ona umduğu
özgürlüğü getirmedi, yine tutuklandı. Kurtuluş Savaşı’nı ve Cumhuriyeti
desteklese de esasen her dönemin ve sistemin muhalifi olarak kaldı.
‘Yangın
gibi pahalı bir ışık’
Şiirlerini
bir araya getiren İhsan Ada’nın yayıma hazırladığı ‘Azab-ı Mukaddes’ kitabında
onun renkli hayatına tanıklık edenlerin yazıları da yer alıyor. Bir masal
kitabının içindeki devle karşılaşmış gibi hissediyor insan kendini. Normal bir
insanın içebileceği miktarları fersah fersah aşan alkol, gönüllü olarak tercih
edilmiş sefalet ve girilip çıkılan akıl hastaneleri. O kadar ki, doktoru ve
dostları Mazhar Osman ve Rahmi Duman’ın yardımı ile Bakırköy Akıl Hastanesi’nde
21 no’lu koğuşa kendi ihtiyaç hissettiğinde gelip gider olmuş. Sayısız şiirini
burada kaleme almış.
Neyini
ise konser salonları ve saraylar dışında kâh sokaklarda kâh sabahın ilk ada
vapurunda önünde mürekkep dirhemliğinden bozma rakı kadehi ile güneşe doğru
üfledi. Dostu Hakkı Süha Gezgin onun özgür ruhunu muhteşem bir benzetmeyle
özetledi: “Çok kimse, hatta olgun gönüllü saydığımız insanlar bile onu belası
çok bir sevgiliye benzetirler. Evet, Neyzen, yangın gibi pahalı bir ışıktır.
Fakat bu aydınlıkta seyredilen öyle harikalar var ki insanı fedakâr olmaya
sürükler. Onun hiddeti başka türlü güzel, bedduası, bühtanı, küfrü, hicvi başka
türlü güzeldir. Şimşeğe niye göz kamaştırıyor diye kızılır mı? Ateşi okşamak
isteyenler, avuçlarına tahammülün sırlı eldivenlerini giyer, ruhlarını
velilerin sabrıyla zırhlarlar. Neyzen de şimşek gibi, ateş gibidir. Ham ruhla
ona yaklaşılmaz.”
Neyzen
kendi ise insanlar içindeki yalnızlığını, kimselerin sarsamayacağı inancını
birkaç mısrada ebedileştirecekti:
“Felsefemdir
kitab-ı imanım,
Taparım
kendi ruhumun sesine.
Secde
eyler hakikatim her ân,
Kalbimin
âteş-i mukaddesine. ”
Hiç
hayat!
Derler
ki 1953’te terk-i diyar eden Neyzen’in cenazesi profesörleri, memurları,
sanatçıları, sarhoşları, evsiz barksız sokaklarda yaşayanları buluşturmuş.
Onları buluşturan Neyzen’in ‘Hiç’ dediği hayat felsefesiydi. Boynunda taşıdığı
Arapça ‘Hiç’ sözcüğü onun maldan mülkten, şandan şöhretten nasıl el çektiğini
simgeler. Adını, işini gücünü soranlara ‘Hiç’ dediği gibi, boynundaki kolyeyi
gösterip onun anlamını soranlara da ‘Hiç’ der Neyzen Tevfik. Hiç en dolu
boşluktur. Hayatı ve ölümü kapsar.
“Geçen
gençlik günlerine yanmayan
Yok
gibidir, bense bakar geçerim.
Yoku
vara, varı hiçe gömerek,
Her
solukta bir gam yakar geçerim. ”
İçinden
irin akan sözleri geçin bir kalem. Kabaramazsın kel Fatma parolalı şişik
egoları da. Işıkları kapatın, Neyzen Tevfik ruhunuza üflesin neyiyle. Canınız
yansın, yanan bir canınız olduğu için ağlayın minnetle. Yaksın ve ıslatsın,
acıtsın ve şifalandırsın neyin nefesi. Biriktirdiğiniz ne varsa aksın.
Kadehinizi
Neyzen’e kaldırın. Karşı kıyıdan belli belirsiz bir ışık tam da o ân size göz
kırpsın.
KARİN
KARAKAŞLI
Dünyalılar
No comments:
Post a Comment