1970’ler:
Politik Çalkantıların Yılları
1971
yılı öykünün geçtiği yıl olarak önemli bir politik başlangıcı ve artarak devam
eden bir sosyal çalkantılar dağdağasını işaret eder. 1971 yılı her şeyden evvel
12 Mart Muhtırası’nın kanlı yılıdır ve tutuklamaların, politik baskıların,
işkencenin, sansürün, yasaklamaların, kamplaşma ve yıldırmaların merkez
noktasını oluşturur. Darbe iktidarını izleyen dönemde hükümet bunalımları ve
sancılı koalisyon yönetimleri, artık neredeyse bir katliama dönüşen sağ–sol
çatışmaları, ekonomik açmazlar bir başka darbeye, 12 Eylül askerî darbesine
değin devam edecektir. Söz konusu sosyo–ekonomik bunalım yılları Ağır Roman’ın
doğrudan ilgilendiği ve tematiğinin başat unsuru yaptığı meseleler değilse
bile, politik baskı ve yıldırma süreçleri, Ağr Roman’ın renkli Kolera
sakinlerinin kaotik evrenine ayna tutar.
Sokak
aralarında iktidarı temsil eden işkenceci polisler, politik arenanın baskıcı
figürlerinin karanlık uzantılarıdır. İktidar düşünce özgürlüğünü yok sayıp
karanlık uzantılarını kullanarak farklı renkleri ve düşünsel katmaları
dıştalarken Kolera’nın şüpheli dar sokaklarına teğet geçmeyecektir. Yeniyetme
bitirim Gıli Gıli Salih (toy bir Okan Bayülgen) o kurbanlardan sadece biridir.
Hitchcockyen
Atmosfer & Capracorn Kasaba
Ağır
Roman’daki karnavalesk hava göründüğü denli renkli ve cümbüş içre değildir.
Gıli Gıli Salih, Arap Sado, Mahallenin Şoparı, Poğaçacı Piyale, Fil Hamit,
Tibi, Reco, Reis, Puma Zehra, Gaftici Fethi gibi lakap ve yakıştırmalar
Kolera’nın farklı ve ilginç tiplemelerinin çeşitliliğinin göstergesidir. Kolera
aynı tip insanların karakteristik olarak benzer motivasyonlar sergiledikleri
Capracorn (Hollywood’un altın çağının stüdyo yönetmenlerinden Frank Capra’nın
masalsı anlatısı It’s a Wonderful Life anımsanabilir) bir insanlar topluluğu
değildir. Erkekler arasında ölümüne sert bir rekabet havası egemendir. Öte
yandan, girişte de belirttiğim gibi, Yeşilçam’a özgü masalsı bir hava da yoktur
ve iyi ile kötü kesin ve de derin çizgilerle birbirinden ayrılmamıştır.
Karanlıkta kalan, gri, flu ve ahlaksal olarak net olmayan tiplemeler
(anti–hero’lar ve anti–heroin’ler) mevcuttur. Ağır Roman’ın geleneksel olarak
çizgisini takip ettiği sinemasal tarz Capracorn’dan ziyade Hitchcockyen’dir.
Hitchcockyen
gerilim ve çelişkiler yumağı ahlaksal belirsizlikleri, ikili ruh durumlarını,
kararsızlıkları, ruhsal gitgelleri ve erotik–cinsel ikilemleri işaretler.
Bununla birlikte Alfred Hitchcock sineması, görünenin ardındaki görünmeyeni,
belirsizlikleri, gölgede kalanları, esrarlı arkaplanı çözümleme
derdinde/uğraşındadır. Mevcut düzlem için anahtar anlatı olarak onun Shadow of
a Doubt (1943, Şüphenin Gölgesi) isimli kara kurmacasını referans gösteriyorum.
Kasaba halkının bozulmamışlığını ve saflığını sembolize eden Genç Charlie
(masumun sureti Teresa Wright) ile karanlık amcası Charlie (gizlenmiş bir
Joseph Cotten) arasındaki esrarengiz ama yıkılmaya elverişli travmatik ilişki,
iyi ile kötünün ayırdedilemezliğini, görünenin ardındaki görünmeyeni, belirsiz
insan doğasının arkaplanını netleştirir. Genç Charlie çok sevdiği ve örnek
aldığı amcasının acımasız bir seri katil ve soğukkanlı bir hırsız olduğunu
yavaş yavaş keşfeder. Ağır Roman’da Salih toy bir delikanlı olarak çevresindeki
karanlık ilişkileri, meşum insan ilişkilerini keşfe çıkar ve karşılaştığı
manzara ürkünçlüğüyle, irrite edici göstergeleriyle korkutucu bir yeraltı
dünyasıdır. Karanlık yeraltı dünyası yukarıda bahsettiğim politik mengenesinde
küçük insanı ezip geçen politik kıskacın bir başka yüzünü oluşturur. Genç
Charlie amcasının persona’sını indirerek gerçeği keşfeder. Salih acemi bir genç
adamken sokağın sahnesine çıkar, İstanbul’un korkunç yüzünü keşfeder. Her iki
karakter de (kabul edelim ki, Salih bir anti–kahramandır, Genç Charlie ise
‘filmsel anlamda’ bir kahramandır) yaşadıkları coğrafyanın rengini ve dokusunu
anlamaya çalışırlarken farklı gerçeklerle yüzleşip farklı sonuçlarla karşılaşırlar.
Aşağıda bu meseleye yeniden döneceğim.
Kolera, Lynchville & Ataerkilliğin
İpuçları
David
Lynch’in 1980’li yıllarda ve sonrasında çok tartışılan postmodern anlatısı Blue
Velvet (1986, Mavi Kadife) tıpkı mainstream önceli Shadow of a Doubt gibi
Capracorn karşıtı, uzlaşmaz, iyi ve kötünün yan yana, iç içe yer aldığı
tekinsiz bir evren inşa eder. Amatör dedektif Jeffrey Beaumont (Lynch’in önemli
birkaç filminde de oynayan Kyle MacLachlan) ile trajik şarkıcı Dorothy Vallens
(yönetmenin o zamanlarki eşi Isabella Rossellini) arasındaki kırılgan ve
neo–romantik ilişki (Freudyen “ilk gece” şemasına uyan bir ilişkidir)
cinselliğin, erkek olmanın keşfi olduğu kadar özelde genç bir insanın kendi
benliğini ve çevresinin, genelde ise belirsiz ve incinebilir insan
ilişkilerinin, mafyatik ilişkilerin vd. keşfini de anlatır. Mafioso Frank Booth
(arızalı bir Dennis Hopper), baby face Jeffrey’nin yaşam olanaklarını tehdit
eden sadistik baba figürüdür. Kurban edilen femme fatale arketipi Dorothy’nin
asıl sahibi de odur. Salih’in sokakların ünlü fahişesi Tina (rahat bir oyun
sergileyen Müjde Ar) ile yaralı ilişkisinin arasına sızan küçük gangster Reis
(sadistik bir Mustafa Uğurlu) ile ölümüne mücadelesi Jeffrey Beaumont–Frank
Booth mücadelesini (psikanalizmde çocuğun annesine rağmen babasına karşı
mücadelesi; diğer bir deyişle, baba ile anne için rekabeti) büyük ölçüde
çağrıştırır.
David
Lynch’in masalsı ve yapaylığıyla ekrandan taşan kasabaları, Lynchville, bir–örnek
ve şirin banliyö evleri sunarken görünenin ardındaki görünmeyen meşum
ilişkileri de tasvir eder. Ağır Roman’da birbirlerini kollayan ve gözeten
kalabalık, sıradan bir poğaça satıcısının (Kolera Canavarı) sözüm ona bir seri
katil olduğu gerçeğiyle yüzleşir. Blue Velvet’te mafyatiklerin içinde yozlaşmış
bir polis memuru yer alır. Shadow of a Doubt’da örnek alınan sempatik amca
figürü de gizlenmiş ve maskeli bir seri katildir.
Günlük
yaşam pratikleri sıradan ve alışılageldik olanı, yerleşik insan özelliklerini
tanımlarken yanılsamalı ve yanıltıcı bir manzara sunabilir. Salih’in kankardeşi
Orhan’ın (şair Küçük İskender) gay olduğunu öğrenmesi ve yaşadığı kısa süreli
şaşkınlık toplumsal bir gizlenmişliği, baskılanmışlığı kateder. Erkeksi Salih,
“İnsanın kankardeşi tekerlek mi olur ulan!” diye posta koyar. Kallavi bir
erkeksiliktir onunki. Erkekliğin, erkek olmanın, erkeksi kuralların egemenliği
Ağır Roman’da anti–kahramanların davranışlarına olduğu kadar iğneli dillerine
de sızmış durumdadır. Kolera Canavarı olduğu anlaşılan seri katil Poğaçacı
Piyale kurbanlarının vajinalarını kesmektedir. Ataerkil düzenin devamlılığı
Salih’in Tina’ya, Salih’in babası Berber Ali’nin (saldırgan bir Savaş Dinçel)
karısı Emine’ye (sindirilmiş bir Sevda Ferdağ) karşı emrivaki ve buyurgan
tavırlarından ve Gaftici Fethi’nin (uçuk bir Zafer Algöz) kofik borazanlığından
da anlaşılabilir. Salih fahişeliği önleyemeyen, dahası öyle bir derdi de
bulunmayan, aksine sömüren ataerkil familyaya aittir. Babasının oğludur. Babası
da karısına karşı buyurgandır. Gaftici Fethi (bir kadın avcısı olduğunu duyurur
ama gay’lerle cinsel ilişkiye girer) nasıl iyi kadın tavlanır’ın ritüellerini
Koleralılara ifşa etse de Kolera’nın erkekleri bütün maço karakterlerine, sert
doğalarına ve erkeksi vurgularına karşılık eksiktirler, kırılgandırlar,
yaralıdırlar. Öte yandan, her biri sıkı birer ikiyüzlüdür. Modern uygarlığın
kendisi gibi. Göründükleri gibi değildirler. Bu da az evvel sözünü ettiğim
mesele ile çakışan bir duruma işaret eder: Görünen, göründüğü gibi değildir.
Bakılan, görülen şey demek değildir. Bilinen, bilinmeyenin eşdeğeri değildir.
Toplumsal yaşama genel bir gizlenmişlik, bastırılmışlık egemendir. Bu bağlamda
her üç filmin de topluma ve toplumdaki şiddetin doğasına bakışta benzer
motivasyonlardan yola çıktıklarını düşünüyorum. Üç filmi de birarada düşünürken
elbette yazınsal orijine değil, salt filmlerin kendisine bakıyorum. Bu
düzlemde, Metin Kaçan’ın romanı değişik açılımlarla, vurgulamalarla
zenginleştirilmeye müsaittir. O nedenle romandaki ayrıntılara girmeye lüzum
görmüyorum.
Erkekliğin
Keşfi & Trajedi
Toy
ve acemi delikanlı Salih, cinsel keşfinin ardından haşin bir bitirime
dönüşecektir. Erkekliğini kanıtlayan ve üstelik maço bir karakter de edinen
genç adam, ailesinin bağlayıcı ve koruyucu etkisini de reddeder. Kadını Tina’ya
egemenlik kurmak niyetindedir; fakat parasal olarak yine ona mahkûmdur. Salih,
Tina’nın yanında hiçbir zaman tam bir erkek gibi hissedemeyecektir. Ona hiçbir
zaman tam anlamıyla üstünlük kurmayı başaramayacaktır. Erkekliğini cesareti ve
gücü ile kanıtlasa da bireysel ekonomik düzenini özgürleştiremediği için
çıkmaza yuvarlanır. Alkol ve uyuşturucudan örülü yeraltı dünyasında ölüme
sürüklenir. Kolera’dan silmeye çalıştığı rakiplerine dönüşür; tıpkı “uçuruma
bakan ama uçurumun da kendisine aynı biçimde baktığını” (Nietzsche’nin ünlü
sözüne atıf yapıyorum) unutanlar gibi.
İstanbul’un
karanlık ve meşum arka sokaklarının talihsiz bitirimi Salih’in trajik sonunu
polis işkencesinin hızlandırdığını düşünüyorum. Manevra alanlarının kısıtlı
olduğunun farkına varan Salih aklî dengesinin bozulma tehlikesiyle de karşı
karşıya kalacaktır. Blue Velvet’te Jeffrey’nin kötücül olanla yüzleşmesi ve
baba figürü maço ve sadistik Frank’i öldürmesi ona kişiliğini kazandırken,
Salih’in cinselliğini ve erkekliğini keşfi ölümünü hazırlayacaktır. Salih de
Jeffrey gibi babanın gölgesini reddetse bile çok farklı sonuçlara ulaşırlar.
Salih babasının yönlendiriciliğini kabul etmez ama Tina’ya neredeyse saplantı
derecesinde tutulur. Tina ona hem annelik hem de karılık yapar. Bitirim sokak
erkeği babasının korumacılığından ve üstünlük taslamasından kaçabilse de
annesinin anaç gölgesinden kaçamaz. Salih büyü(ye)memiş bir çocuktur. Jeffrey
ise baba figürü Frank’i doğrudan karşısına alır ve onun rakibi olur.
Erkekliğin, erkek olmanın kanıtlanabilmesi için birisinin sahneden çekilmesi
gerekecektir; ölümcül hesaplaşmanın ardından sahneden çekilen ise Frank olur.
Shadow
of a Doubt’da Genç Charlie’nin ölümcül serüveni Blue Velvet’teki gibi pozitif
şokun hazırlayıcısıdır. Şu: Trajedi öznenin önünde yeni yaşam olanakları açar.
Düşüş ya da altüst oluş yeniden uyanışın başlangıcıdır. Örneğin banliyö ferdi
Jeffrey önündeki belirsizliklerle dolu geleceğe artık eskisi gibi
bak(a)mayacaktır. Edindiği deneyim daha çok kendi kişiliğini, erkeksi kimliğini
bulmasıyla ilgili olsa da, öte yandan, gerçeğe, gerçek dünyaya gözlerini
açmasıyla da ilgilidir. Genç Charlie de artık dünyanın umduğu ve zannettiği
gibi kusursuz olmadığını anlayacaktır. Çevresini değerlendirirken olaylara
artık çok başka biçimlerde bakacaktır. Salih ise kirliliği, yozlaşmışlığı,
pisliği ve kanunsuzluğu keşfettikçe çamuru alıp eline yüzüne sürmeye devam eder.
Hiçbir zaman rakibi Reis gibi acımasız ve zalim olmasa da nihayetinde o yolun
yolcusudur.
Son
Söz
Metin
Kaçan’ın argo bir anlatımın egemen olduğu üstkurmaca anlatısı Ağır Roman (ki
senin de fark ettiğin gibi sevgili okuyucu, yazıda ben de birkaç argo sözcük
kullanmaya heveslendim), 1980’lerden başlayarak önce Amerika’da, sonra da
Avrupa roman sanatında moda oluveren oyunsu postmodern yazın mirasının parlak
bir örneği. Mustafa Altıoklar’ın romanın argo dil özelliklerini koruyarak Metin
Kaçan’la birlikte yaptıkları uyarlamanın (ki elbette roman daha da ayrıntılı)
isabetli bir tercih olduğuna inanıyorum. İstanbul sokaklarının sert dokusunu,
puslu havasını yansıtabilmek amacıyla film noir stilini tercih etmesini de…
Hakan
Bilge
Roman
Kahramanları dergisi, Sayı: 17, Ocak–Mart 2014
No comments:
Post a Comment