CNN
Türk'ten kovulan Enver Aysever ilk yazısıyla okuyucularının karşısına çıktı.
Birgün'de
"Lacivert"adlı köşede yazacak olan Aysever'in ilk yazısının
başlığı "Dedemin gazetesine geldim" oldu.
İşte
Aysever'in "Dedemin gazetesine geldim" başlıklı BirGün gazetesindeki
ilk yazısı;
"Dedem
ömrünün büyük kısmını Antakya'da geçirdi. Kravatını her sabah muntazaman takan,
işini ciddiyetle yapan, aydınlanma inancı tam bir memurdu. Sabah ilk iş
gazeteye ulaşmak için çabalamak oluyordu. O vakitler kolay değildi bu elbet.
Okur-yazar olma ısrarı, memlekete kafa patlatan bir küçük memur olmanın
bilinciyle bilgiye ulaşmak istiyordu. Gazete önemli bir olanak, gereksinimdi
kuşkusuz. Gazeteci dediğiyse namuslu kimselerdi...
Dedem
yaşamı boyunca kadın erkek eşitliğine inandı. Menderes ve DP'ye karşı oldu.
Zalimi tanıyor, işbirlikçi, piyasacı ve baskıcı kafayla mücadele edilmesi
gerektiğine görüyordu. Din, iman meselelerinin çok konuşulduğunda nasıl bir
sömürüye döndüğünü biliyordu. Gericiliğin nasıl kıyıcı olduğunun farkındaydı.
27 Mayıs sonrası doğan ortamla birlikte TİP'in önemini hemen kavramış,
Fikirlerini paylaşıyor, çocuklarını bu yapıyla tanıştırıyordu. Antakya'ya
konuşmaya gelen Aybar ve arkadaşlarına kulak kabartmış, ülkenin ancak soldan
yol alarak düzlüğe çıkacağını biliyordu.
Gençlerin
özgürlük çığlıklarını uzaktan da olsa seziyor, işitiyordu. Deniz, Mahir, Yusuf,
Hüseyin ve daha niceleri için dertleniyor, haklı davaları için çarpıyordu
kalbi. Tıpkı Nâzım'ı sezdiği biçimde, Sabahattin Ali'yi tanıdığı gibi, bu deli
fişek, yurtsever, eşitlikçi gençleri seviyordu. Çocuklarına tanıtmıştı bu
insanları. Yaşıtlarıyla dayanışmanın, yoldaş olmanın ne demek olduğunu
anlatmıştı. Artık Üniversiteye gidiyordu evlatları ve Demirel'in, ardından
askerin ve işbirlikçi tüm meclisin bir memleketin geleceğini idam ettiklerini
görüyor, kederleniyordu. Gazeteler vardı kuşkusuz.
Namuslu
yazarlar...
Gericiliğin
karabasan gibi yol aldığı ülkede, artık Erbakan vardı, Türkeş ve Demirel rol dağılımı
içindeydiler. TIP'e saldırılmış, milletvekilleri dövülmüştü.
Gösteri
yapma, toplantı düzenleme, konuşmak yasaktı. Rağmen DİSK vardı, Taksim'de
toplanan yüz binler. O vakit Karaoğlan'a düşmüştü aklı. "Toprak işleyenin,
su kullananın" demişti. Gönlünü çelmişti. Hemen cinayetler işlendi ve 12
Eylül çaldı kapıyı. Gazeteler ya yazdı ya yazamadı gerçeği...
Evren'in
'Çakma Atatürk' hallerinden hiç hoşlanmadı. Özal'ın sevimli bir ton ton olarak
pazarlandığının ayırtındaydı. Sunalp'in bir baş belası, figüran olduğunu gördü.
Ulusu'nun kukla olduğuna işaret etti. "Bırakınız yapsınlar..."
dönemiydi. Ton Ton'un memuru işini biliyordu ya, hayali ihracat, papatyalar
falan, devri saltanatın farkındaydı.
Yalancı
özgürlükçüler palazlanmış, zorunlu din dersleri dayatılmış, YÖK belası
memleketin başına musallat olmuştu. Gören gözler yazıyordu. Bazısı derin
uykudaydı...
Dedem daha
nice zalimi, sahte demokratı gördü de, bir türlü eşit, adil, özgür bir
memlekette uyuyamadan öldü. Mezarı şimdi Antakya'da ve taşında Enver Aysever
yazıyor...
Uzun
yaşadı, iyi yaşadı, namuslu yaşadı ve zamanında öldü.
Ölmeseydi
çok canı yanardı.
Ali
İsmail, Ahmet Atakan ve Abdullah Cömert komşu çocukları...
Berkin
hepimizin evladı değil mi?
Gezi
Direnişi'nde sakat kalan, ölen çocuklar...
Soma'da
can veren işçiler, asansörde yazgıya(!) boyun eğenler...
Peki ya
kapatılan kızlar, dövülen, sövülen kadınlar...
Cumartesi
Anneleri hâlâ ağlıyor...
Roboski
yarası açık...
Cenazesi
kalkamayan evlatlar var...
Bir de
soyulan memleket...
Dedem
öldüğünde BirGün yoktu.
Bugün
susan, susturulan kalemler var. Dört bir yanımızdakine düşman bir anlayış ve
tetikçileri her yanda egemen! Saray soytarıları hayal görmekte, tacirlik
yapmakta, kimisi iktidarın fantezilerine ortak, Kabataş yalanı için kurmaca
yapmakta mesela! Dedemin gazetesine geldim. Eğer yaşıyor olsaydı, özgür bir
gazeteyi okurdu. Buradaki yazarları, çalışanları ailesi sayar, sever
kaygılanırdı onlar için. Boyun eğmedikleri için gururlanır, kendince katkı
verirdi. Herkese düşen bir görev/ödev olduğunu bilirdi.
Bazılarının
dedeleri 'köşe dönmeyi' öğretti onlara. Kabahat dedede mi, torunda mı, bilmek
güç tabii! İyi okullar açılıyor, fikir adamı yetişsin diye, ortalık
alabildiğine fırıldak dolu. Demek okumakla âlim olunmuyor. Fıtrat meselesi.
Dedemin
gazetesine geldim.
O düşmanın
bile mert olanına saygı duyardı!"
No comments:
Post a Comment